21. Hukuk Dairesi 2017/3239 E. , 2018/8687 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan ... Valiliği İl Özel İdaresi ile ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, temyiz edenin sıfatına ve temyiz kapsam ve nedenlerine göre, temyiz eden davalı ... Valiliği ile davalı ... vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, iş kazası nedeniyle sigortalı ile eşinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece asıl ve birleşen davalar bir bütün olarak değerlendirilerek, davalılar ... Sigorta, ... ve ... aleyhine açılan davaların Reddine, -Davalılar İl Özel İdaresi, ... ve ... Genel Sigorta aleyhine açılan davanın Kısmen Kabul Kısmen Reddine, Davacı sigortalı lehine 94.535,70 TL maddi tazminatın (davalı ... yönünden kaza tarihinden , diğer davalılar yönünden dava tarihinden itibaren) 5.000,00 TL nin yasal faiziyle birlikte ; bakiye 89535,70 TL nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar İl Özel İdaresi, ... ve ... Genel Sigortadan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Davacı sigortalı lehine 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 09/04/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve İl Özel İdaresinden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin Reddine, Davacı sigortalının eşi lehine 6.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 09/04/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve İl Özel İdaresinden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin Taleplerin Reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı sigortalının, davalı ... Sekreterliğinde topoğraf olarak çalışmakta iken, görevli olarak gittikleri ... Köyünden davalı ...(köy muhtarı) yönetimindeki araç ile iş yerine dönerken, davalı ...’nın önünde seyreden davalı ... yönetimindeki araca çarpması sonucu iş kazası geçirdiği, davalı ..."ya ait ... plakalı kazalı aracın davalı ... Genel Sigorta A.Ş.’ne ait 0001-03096780 numaralı zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğu, olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edildiği ve davacı sigortalının sürekli iş göremezlik oranıın % 22 olarak belirlendiği hükme esas bilirkişi kusur raporunda davalı sürücü ..."ın % 100 kusuru bulunduğu, çarpılan araç maliki ... ile şoförü ...’ın kusursuz olduğu anlaşılmaktadır.
6360 sayılı Kanunun gereğince on dört ilde Büyükşehir Belediyesi kurulmasına karar verilmiş olup, bu illerdeki İl Özel İdarelerinin tüzel kişiliklerin kaldırılmasına karar verilmiştir. Kanunun 3/2 .maddesine göre “Mevzuatla il özel idarelerine yapılan atıflar bu Kanun kapsamında tüzel kişiliği kaldırılan il özel idareleri için ilgisine göre bakanlıklara, bakanlıkların bağlı veya ilgili kuruluşları ile bunların taşra teşkilatına, Hazineye, valiliklere, büyükşehir belediyelerine ve bağlı kuruluşlarına veya ilçe belediyelerine yapılmış sayılır. Tüzel kişiliği kaldırılan il özel idarelerine 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve diğer mevzuatla verilmiş olan yetki, görev ve sorumluluklar ilgisine göre bu kurum ve kuruluşlar tarafından kullanılır ve yerine getirilir. Söz konusu il özel idarelerinin mahkemelerde süren davaları ile il özel idaresi olarak faaliyet gösterdikleri dönem ve yapılan işlemlere ilişkin olarak açılacak davalarda muhatap, devir işleminin yapıldığı ilgili kurum ve kuruluştur.”
Dosyada yer alan bilgi ve belgelere göre ... İl Özel idaresinin, ... Büyükşehir Belediyesi’ne devrolduğu anlaşılmakla husumetin kanun gereği ... Büyükşehir Belediyesine ait olması nedeniyle husumetin bu hasıma yöneltilerek taraf teşkili sağlanması gerekirken, tüzel kişiliği ortadan kaldırılmış olan ... İl Özel İdaresine karşı davaya devam edilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.
3- Tazminatın saptanmasında, zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, PMF yaşam tablosuna göre bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgöremezlik ve müterafih kusur oranları, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin ve destek görenin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Dairemizin ve Yargıtay"ın oturmuş, yerleşmiş görüşlerindendir.
Öte yandan 01.01.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5615 sayılı yasanın 2.maddesiyle değişik 193 sayılı gelir vergisi kanununun Asgari geçim indirimi başlıklı 32. maddesine göre “Ücretin gerçek usûlde vergilendirilmesinde asgarî geçim indirimi uygulanır.
Aynı zamanda bu aşamada usuli kazanılmış hak kavramını açıklamak faydalı olacaktır. Usuli kazanılmış hak kavramı, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Bu açıklamalar ışığında mahkemece yapılacak iş, davacı vekilinin 18.12.2013 tarihli celsedeki beyanının 15.04.2013 tarihli hesap raporuna yönelik kabul beyanı niteliğinde olduğu gözetilerek, bu rapordaki veriler yönünden davalı lehine usuli kazanılmış oluştuğu gözetilerek, işlemiş devre ileriye çekilmemek suretiyle ve davacının 15.10.2011 tarihinden itibaren emekliye ayrıldığı gözetilerek bu tarih pasif devre başlangıç tarihi olarak esas alınarak, bu tarihten itibaren asgari geçim indirimi ücrete dahil edilmeden asgari ücret üzerinden hesap yapılması suretiyle temyiz eden davalılar yönünden tazminat alacağının bu şekilde yapılacak hesap dikkate alınarak tespiti gerekirken; mahkemece itibar olunan hesaba gçre pasif devrenin önceki emeklilik tarihine rağmen 60 yaşının ikmal edildiği tarihten başlatılması ve usuli kazanılmış hakka aykırı olarak alınan hesap raporuna itibarla maddi tazminatın belirlenmesi hatalı olmuştur.
4- Zararlandırıcı olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Hal böyle olunca doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan yalnızca maddi sağlık bütünlüğü ihlal edilen kişi midir? Zarar kavramına (B.K. 46 ve 47) ruhsal bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil, ruhsal ve sinirsel bütünlüğün de korunduğu doktrinde ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse, bir kişinin cismani zarara uğraması sonucunda, onun (ana, baba, karı, kocave çocuklar gibi) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır şekilde bozulmuşsa, onların da manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Nitekim, kaza sonucu ağır yaralanan ve 2 kez ameliyata rağmen iyileşmeyen çocuklarının durumu sebebiyle ruhsal bütünlüğü bozulan anne ve babanın (H.G.K. 26.4.1995 gün ve 1995/11-122, 1995/430) ve haksız eylem sonucu ağır yaralanan ve iktidarsız kalan kocanın karısının manevi tazminat isteyebileceklerine (H.G.K. 23.9.1987 gün ve 1987/9-183 1987/655) ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları aynı esaslara dayanmaktadır.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 56.maddesi ile bu konu yeniden düzenlenmiş olunup özetle "ağır bedensel zarar ya da ölüm halinde zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar para ödenmesine karar verilebileceği" hükmü getirilmiştir. Bu yeni düzenlenme ile 818 sayılı Borçlar Kanununun yürürlülük zamanında içtihatlarla düzenlenen husus yasa koyucu tarafından açıklığa kavuşturulmuş ve yaralanan sigortalının yakınlarının manevi tazminat davası bakımından haksahipliği durumu ön şartı olarak "ağır bedensel" zarar koşulunu getirmiştir.
Somut olaya gelince; zararlandırıcı olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu ile dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, yukarıda açıklanan ilkeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları ışığında, iş kazası nedeniyle sağlık bütünlüğü bozulan sigortalının manevi tazminat talep etme hakkının bulunduğu açık olmakla beraber; olayın özelliğine, yaralanmanın niteliğine, meslekte kazanma gücündeki kayıp oranına ve özellikle sigortalının yaralanmasının ağır bedensel zarar oluşturmamasına göre davacı eş lehine manevi tazminat verilemeyeceğinin anlaşılması karşısında davacı eşin manevi tazminat istemlerinin reddine karar vermek gerekirken; kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, Davalı ... ve ... Valiliği vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan ..."a iadesine
26/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.