Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/12986
Karar No: 2019/5032
Karar Tarihi: 03.10.2019

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/12986 Esas 2019/5032 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/12986 E.  ,  2019/5032 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT


    Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.10.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ..., Av. ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-
    Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Asıl davada davacı, mirasbırakan anneannesi ...’in maliki olduğu 685 parsel sayılı taşınmazını ( 32.650 m2’lik tarla ) 30.06.1965 tarihinde davalı torunu ...’e satış göstererek temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalının çekişmeli taşınmazı 01.10.2013 tarihinde dava dışı şirkete 10.750.000,00 TL bedel karşılığı sattığını ileri sürerek, miras payına karşılık şimdilik 1.791.666,00 TL’nin 01.10.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
    Birleştirilen davalarda davacılar ayrı ayrı, mirasbırakan ...’in mirasçıları olduklarını beyan edip, asıl davadaki iddiaları tekrarlayarak miras payları oranında bedele hükmedilmesini istemişlerdir.
    Davalı, dava konusu taşınmazın temlik tarihinde değersiz bir arazi olduğunu, mirasbırakanın satmak istemesi üzerine bedeli karşılığında aldığını, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, temlik ve mirasbırakanın ölümü üzerinden çok uzun süreler geçtikten sonra çekişmeli taşınmazın değerlenmesi ile dava açılmasının 4721 sayılı TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması kapsamında olduğunu ve hukuk düzeni tarafından korunmayacağını belirterek, davaların reddini savunmuştur.
    Mahkemece, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davalar yönünden tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
    Dava konusu 32.650,00 m2’lik tarla niteliğindeki 685 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, mirasbırakanın bizzat tamamını 4.000 ETL’ye davalı ...’e 30.06.1965 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, ...’nın anılan taşınmazın tamamını 01.10.2013 tarihinde dava dışı .... Tekstil Sanayi Tic. A.Ş.’ne 10.750.000,00 TL bedel üzerinden sattığı, 1890 doğumlu mirasbırakan ...’nin 23.11.1973 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak 29.09.1999 tarihinde ölen kızı ...’nın mirasçıları davacılar ..., ..., ..., ... ve ... ile 12.03.1971 tarihinde ölen kızı ...’in mirasçıları davacılar ... ve ... ile davalı ...’yı bıraktığı, dava dışı mirasçısının bulunmadığı kayden sabittir.
    Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; dosya kapsamındaki delillerden mirasbırakan ...’in mirastan mal kaçırmak amacıyla çekişmeli temliki yaptığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Şöyle ki, davacı tanıkları; murisin, torunu olan davalı ...’nın evlenmesini istediğini,..’nın ise bir tarlasının olması halinde evlenebileceğini bildirdiğini, bunun üzerine murisin evlenmesi amacıyla çekişmeli taşınmazı davalıya devrettiğini, o zamanlarda taşınmazların çok değerli olmadığını, murisin geçimini sürdürebilecek sabit bir gelirinin bulunmadığını, yüzünde bir şişlik oluşması üzerine Bacalı köyünde oturan bir kısım davacıların annesi olan kızı ...’nin yanına gittiğini,...’nin kocası ...’nin de ölmesi nedeniyle murisle ölünceye kadar beraber yaşadıklarını beyan ettikleri, davalı tanıklarının ise; dava konusu taşınmazın temlik tarihinde bir kısmının orman bir kısmının ekilebilir tarla olduğunu, davalı ...’nın ormanlık alanı ıslah ederek tarlaya dönüştürdüğünü, o zamandan beri de kullandığını, bu taşınmaz içerisinde koyunlarına baktığını, sonrasında Bursa il merkezine göçerek SKT isimli fabrikada işçi olarak çalıştığını, köyüne gidip gelmeye ve tarlayı ekip biçmeye devam ettiğini, temlik tarihinde taşınmazın bulunduğu bölgede arazilerin değersiz olduğunu, son 5-6 yıldır değerlenmeye başladığını beyan ettikleri anlaşılmıştır.
    Davacı tanıklarından bir kısmı temlik tarihinde 11 veya 16 yaşlarında olup, o tarihlerde yaşanan olaylara görgüye dayalı tanıklık etmeyen, daha çok sonradan duyuma dayalı bilgileri olan kişilerdir.
    Bilindiği üzere, 4721 sayılı TMK’nın 6. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
    O dönem iki kızı ile de iyi geçinen mirasbırakan...’nin mirastan mal kaçırmasını gerektirecek herhangi bir nedeninin olduğu ortaya konabilmiş değildir. Hatta bir kısım davacıların annesi ... ile muris ölünceye kadar beraber Bacalı köyünde yaşamışlar, muris de anılan köyde ölmüştür. Mirasbırakanın ölümüne kadar beraber yaşadığı kızından ya da onun altsoyundan mal kaçırması hayatın olağan akışına uygun değildir. Yine diğer kızı Şerife’nin çocukları olan davacılar ... veya ... ile muris arasında bir dargınlık, küslük vb. neden olduğu yönünde bir tanık beyanı yoktur. Öte yandan, temlik tarihinde ...’nın 28 yaşında olup, iş hayatına öncesinde atılmış, çekişmeli taşınmazda koyunlarına bakan, gelir elde eden bir kişi olduğu, çekişmeli taşınmazı alım gücünün bulunduğu davalı tanıklarının beyanları ile kanıtlanmıştır.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ve somut olgular birlikte değerlendirildiğinde, davacıların iddialarını, yani mirasbırakanın mal kaçırma amaçlı olarak hareket ettiğini ispat edemedikleri anlaşılmıştır. Bu halde, 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının eldeki dava bakımından uygulanma olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca, asıl ve birleştirilen tüm davaların reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi