Esas No: 2021/10836
Karar No: 2022/954
Karar Tarihi: 24.01.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/10836 Esas 2022/954 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/10836 E. , 2022/954 K."İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : ... 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, aylıkların kesilmesine dair Kurum işlem iptali ve aylık almaya hak sahibi olduğunun tespiti ile kesilen aylıklarının kesilme tarihinden itibaren yasal faizleri ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum avukatı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
A) Davacı İstemi:
Davacı; 5510 sayılı Yasa'nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile kesilen aylıkların yeniden bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabı:
Davalı vekili, müvekkili Kurumdan ölüm aylığı almakta iken davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığının tespit edilmesi üzerine davacının aldığı yetim aylıklarının kesildiğini, Kurum işleminin hukuka uygun olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk derece Mahkemesince; "Davacı vekilinin açmış olduğu davanın kabulüne, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından davacının aylığının kesilmesine dair işlemlerin iptaline ve davacının annesi ... 'den babası ...'den aylık almaya hak sahibi olduğunun tespitine, ayrıca kesilme tarihinden itibaren aylıkların yasal faizleri ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, " karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
Yerel mahkemenin hatalı, usule ve yasaya aykırı olduğunu beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan incelemede; dava dosyasındaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, vakıa ve hukuki değerlendirme ile yukarıda belirtilen gerekçe kapsamında ve özellikle davacının, eski eşi ...'in 2014 yılı sonrasında adresinin ... ... Sokak No: ... ... Mah. ... ... olduğu, davacının ise 2014 yılı sonrası adresinin ... ... Sokak No: ... ... Mah. ... ... olduğu, her iki adres arasında tanık anlatımına göre 20-30 metre mesafe bulunduğu, site yöneticisi, site çalışanı ve aynı sitede oturan komşu tanıkların beyanları ile davacının ve eski eşinin birlikte yaşamadıklarının beyan edildiği, çevresel araştırma sonucu her ikisinin de ayrı adreslerde yaşadıklarının bildirilmesi karşısında delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davanın kabulüne dair verilen kararın yerinde olduğu belirgin olup, tarafların sunduğu deliller ve mahkemece Yargıtay içtihatları doğrultusunda resen toplanan delillerin birarada değerlendirilmesi sonucu, davacının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığına dair iddianın kanıtlanamadığı, kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından; istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine, karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili; “Kurum denetim memurlarınca tutulan rapordan davacı ve eşinin boşandıktan sonra birlikte yaşadıkları açıkça anlaşılmaktadır.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava; 5510 sayılı Yasa'nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile boşandığı eşinden ayrı yaşadığının tespiti ve kesilen aylıkların yeniden bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde: “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasanın 20'nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacının ve boşandığı eşinin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğini saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davacının ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 07.09.2007 tarihinde kesinleşen kararla eşinden boşandığı, davacıya, 19.05.2007 tarihinde yaşamını yitiren 506 sayılı Kanuna tabi sigortalı annesi üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla 18.10.2008 günü itibarıyla bağlanan ölüm aylığının ve 31.08.2015 tarihinde yaşamını yitiren 506 sayılı Kanuna tabi sigortalı babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı Kurumca 2015 yılının Mart ayında gerçekleştirilen işlemle kesildiği anlaşılmaktadır.
Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 11.8.2017 tarihli raporda, ifadelerinin alındığı belirtilen ... ile ...’in imzalı beyanlarında davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarını beyan ettikleri, tutanak tanığı olan kişilerin Mahkemece beyanlarına başvurulmadığı, belirtilen tanıkların beyanlarının alınmamış olmasının eksik inceleme ve değerlendirmeye neden olduğu belirgindir.
Bu nedenle tutanak tanıklarının beyanları alınmalı çelişki hasıl olması durumunda görgü ve bilgisi olan başka tanıklar tespit edilip çelişki giderilmeli, toplanan deliller değerlendirildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
O halde, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Bölge adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddeleri uyarınca kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.