1. Hukuk Dairesi 2016/12698 E. , 2019/5058 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan dedesi ...’un 60 parsel sayılı taşınmazını mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak oğlu olan davalı ...’a temlik ettiğini, satış bedelinin düşük olduğunu, mirasbırakanın maddi durumunun iyi olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tescil istemiştir.
Davalı, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, mirasbırakanın aldığı para ile traktör satın aldığını, çocuklarına yardım yaptığını ve borçlarını ödediğini, davacının babasının bu durumu bildiği için dava açmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Asli müdahiller, taşınmaz üzerinde tüm mirasçıların hakkı olduğunu, devrin usulsüz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’un 23 parsel sayılı taşınmazını 13.07.1982 tarihinde Mehmet’e bağışladığı, 22 parsel sayılı taşınmazı ise 24.08.2001 tarihinde Mehmet’e satış suretiyle temlik ettiği, 22 ve 23 parsel sayılı taşınmazların 11.09.2001 tarihinde tevhidi ile 60 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu, Gani’nin 22.08.2004 tarihinde öldüğü geriye mirasçı olarak çocukları ......, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ölü oğlu ...’ın eşi .. ile çocukları İsmail ve ...’nın kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK"nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
Somut olayda, dinlenen davacı tanıkları temlikin muvazaalı olduğu yönünde bir beyanda bulunmadıkları gibi davacı tarafından mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirir somut bir neden de ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla, davacı temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlamış değildir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.