Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/18156
Karar No: 2019/16427
Karar Tarihi: 17.09.2019

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2016/18156 Esas 2019/16427 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2016/18156 E.  ,  2019/16427 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait işyerinde motorlu kurye olarak 28.03.2006 tarihinden iş sözleşmesinin haksız feshedildiği 20.05.2014 tarihine kadar çalıştığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ve ödenmeye ücret alacaklarının tahsilini istemiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davacının ücret alacağının ödenmemesini gerekçe göstererek iş akdini feshettiğini, davacının kullandığı motosikletin arıza yapması nedeniyle 19.05.2014 günü tamirci ...’ün işyerine gittiğini, motosikletin durumu ile ilgili bilgi vermek için işvereni aradığını, konuşmasını bitirdikten sonra telefonu kapattığını zannederek müvekkiline hakaret ettiğini henüz telefonu açık olan müvekkilinin duyduğunu, tamirhane sabit telefonunun aranarak işverenin söylenenleri duyduğunu davacının işini bitirince işyerine gelmesinin istenildiğini, davacının işini bitirip geldiğinde ücret alacaklarını istediğini, müvekkilinin de kendisine hakaret edildiği halde alacağın 20.05.2014 tarihinde ödeneceğini söylediğini, muhasebeci ...’nun 3200.00 TL ödediğini, davacının el yazısı ile ödemeyi aldığına dair makbuz verdiği halde işverene hakaret etmesi nedeniyle meydana gelen sıkıntıdan kaynaklanan nedenle iş yerine gelmediğini, noter aracılığıyla gönderdiği ihtarname ile sözleşmeyi feshettini belirterek haksız ve mesnetsiz ücret alacağı ve tazminat talebinde bulunduğunu, ücret alacağı ödendiğinden haklı fesih nedeni bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, davada ücretin ödenmemesi sebebi ile davacı tarafından yapılan feshe dayanıldığı halde feshe dayanak teşkil eden belgede ücretin ödendiğinin gösterildiğini bu nedenle feshin geçersiz olduğunu, belge makbuz niteliğinde olduğundan ve davalı tarafından yapılan haksız bir fesih söz konusu olmadığından davanın tümden reddine karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2- Davacı, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı istemiştir. Davalı işveren ise, davacının ücret alacağını elden alıp işverene yaptığı hakaretin ağırlığı nedeniyle bir daha işyerine gelmediğini savunmuştur. Ayrıca savunmasında ücret alacağı ödenen davacının ücret alacağı nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğine dair iddiasının yersiz olduğunu dile getirmiştir.
    Dosya içeriğine göre; davacı vekili davacının 19.05.2014 tarihinde işverenden ücret alacağını talep ettiğini, işverenin kendisine “para olmadığını, birkaç gün izin verelim git dinlen” dediğini, ertesi gün aranarak kendisine “para verileceğinin” söylendiğini, işyerine gittiğini, “sana 3200.00 TL para vereceğiz seni isten çıkartıyoruz” denildiğini, bunun üzerine dosyada mevcut belgedeki yazıları yazdığını, tam imzalamak üzere iken işverenin “istifa ettiğine ve haklarını aldığına dair yazı yazıp imzalamasının” istenildiğini, dilekçeyi yazmaması üzerine “sen bilirsin, o zaman sana hiç para da vermeyiz seni işten çıkartıyoruz” diyerek iş sözleşmesinin ücret alacağı da ödenmeksizin feshedildiğini belirtmiş ve aynı gün Denizli 8. Noterliği kanalıyla iş akdinin sözlü feshedildiğini, yazılı bildirim yapılmadığını, ücret alacağının ödenmediğini, bir kısım işçilik alacaklarının da ödenmediğini belirterek ihtarname keşide etmiştir. Davacı tanıkları davacının işveren tarafından işten çıkartıldığını, işverence para makbuzu ve istifa dilekçesi vermesinin istendiğini davacıdan duyduklarını, davalı tanığı ... ise; “Davacının kendi yanına motorsiklet tamir ettirmeye geldiğini, maaşlarının ödenmediğini kendisine söylediğini, “Hacı hoca ayaklarına gidiyorlar. Benim maaşlarımı ödemiyorlar” dediğini, davacının davalı işyerindeki çalışmaları konusunda herhangi bir bilgisinin bulunmadığını, mesaisinin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini bilmediğini, davacının tamire geldiği gün işyerinden davacıya telefon geldiğini, davacının telefon ile işverenle görüştüğünü ancak telefonu kapatmayı unuttuğunu, davacının kendisiyle yaptığı konuşmaları işverenin duyduğunu, daha sonra işverenin davacıyı tekrar telefonla kendisinin yanındayken aradığını ancak neler konuştuklarını bilmediğini, davacının kendisinin yanında işveren ile konuşurken işveren hakkında herhangi bir hakaret ve küfür ettiğini duymadığını beyan etmiştir. Davalı tanığı davacının işverene hakaret ve küfür etmediğini beyan ettiğine göre işverenin davacının kendilerine yaptığı hakaretin manevi baskısı nedeniyle iş akdini işe gelmeyerek feshettiği iddiası mesnetsizdir. İşyerinde 8 yıldır çalışan işçinin sözde ücret alacağı da ödendiği halde işyerine gitmemesi de hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından ve ayrıca işçinin aynı gün noter kanalıyla iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğine yönelik ihtarı da birlikte değerlendirildiğinde davacının iş sözleşmesinin davalı işverence haksız feshedildiği anlaşıldığından ihbar ve kıdem tazminatı talebinin kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    3- Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık davacının yıllık izin ücreti alacağı olup olmadığı konusundadır.
    4857 sayılı İş Kanunu"nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
    Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
    Akdin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
    Somut olayda davalı işverence davacının yıllık izinlerini kullandığına dair belge sunulmadığı halde yıllık izin talebi hakkında bir değerlendirme yapılmaksızın talebin reddi isabetsiz olmuştur.
    4- Taraflar arasında dosyada mevcut ücret alacağına dair ibraname konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
    İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür.
    İşverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır.
    Somut uyuşmazlıkta, ödeme makbuzu 20.05.2014 tarihli olup Yeni Borçlar Kanunu döneminde imzalanmıştır. Dosya kapsamında banka ödemesine dair belge bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde davacının ücret alacağının ödeneceği beyan edilerek iş yerine çağırıldığı, sana parayı ödeyeceğiz seni işten çıkartıyoruz denilip, istifa ettiğine ve haklarını aldığına dair dilekçe yazıp imzalamasının istenildiği, ancak davacının kabul etmeyince ücret ödemesinin de yapılmayarak işten çıkartıldığı beyan edildiğinden ve davacı asil tarafından kendisine ödeme yapılmadığını beyan ettiğinden eğer ödeme banka aracılığıyla yapılmışsa davacının hak ettiği ücret alacağı hesaplanarak ödeme mahsup edilmelidir. Aksi halde makbuz ibraname geçersizdir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmadığından, kararın bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi