8. Hukuk Dairesi 2014/22454 E. , 2015/1452 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
Hazine ile.. ve .. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 24.06.2014 gün ve 169/235 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, 1513 ada 9 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının 3621 sayılı Kıyı Kanunu"na göre kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını belirterek dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının tapu kaydının iptali ile taşınmaz üzerindeki binanın kal-ine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili: davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamından sonra dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı Hazine vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Davanın, reddine dair önceki hükmü temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 21.9.2011 tarih, 2011/2275 – 9113 Esas, Karar sayılı ilamı ile, "".... işin esası bakımından 5841 sayılı Yasa"nın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesi"nin 12.05.2011 tarih 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve Resmi Gazete"de yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir. Diğer taraftan, noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen kayıtlardan, karardan sonra dava dışı n de pay satın alarak taşınmazda paydaşı haline geldiği görülmektedir. Hal böyle olunca; öncelikle davanın niteliği itibariyle taşınmazın tüm paydaşları arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu gözetilip, sonradan pay satın alan ... aleyhine dava açması için davacı Hazine"ye süre tanınması, dava açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilerek davanın görülebilirlik koşulunun tamamlanması; ondan sonra, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır. "" gereğine işaret edilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulması kararı verildikten sonra, yukarıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı karşısında; Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de; bozma gerekleri doğrultusunda yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, 362l sayılı Kıyı Kanunu"nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin idari yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu"nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun"un 5 ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin, Yasanın ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun"un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
Somut olayda; ....cevabi yazısında, dava konusu alanın 8.2.2006 tarihinde onaylanarak kesinleşen kıyı kenar çizgisini içeren halihazır paftasına denk düştüğü bildirilerek ilan askı ve duyuru tutanakları gönderilmiş; ancak ilgililere bizzat bildirim yapıldığına ilişkin bir ibareye yer verilmemiştir. Bu durumda ilgililere bizzat bildirim yapılmadığı için bağlayıcılık niteliği taşımayan kıyı- kenar çizgisi karşısında 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nda ve 3621 sayılı Yasa"nın 9. maddesinde öngörüldüğü şekilde oluşturulacak bilirkişi heyeti vasıtası ile kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekmiş olup mahkemece, akademik ünvanlı jeoloji mühendisleri, harita mühendisi ve şehir planlamacısından oluşan bilirkişi kurulu heyeti ile birlikte keşif icra edilerek keşfen kıyı kenar çizgisi belirlenmiştir.
Hal böyle olunca, idare tarafında belirlenen kıyı kenar çizgisi ile 3621 sayılı Kanun"un 9/2. maddesi uyarınca belirlenen bilirkişi heyetince saptanan kıyı kenar çizgileri üst üste çakıştığında her iki kıyı kenar çizgisine itibar edilmesi, çakışmadığı taktirde Yargıtay"ın 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözönünde tutularak 3621 sayılı Yasa"nın 9/2. maddesine göre oluşturulacak uzman bilirkişiler heyetince saptanan kıyı kenar çizgisine itibar edilmesi gerekir. Ne var ki; hükme esas alınan 14.05.2014 havale tarihli bilirkişi kurulu raporuna ekli 1/1000 ölçekli krokide keşfen belirlenen kıyı kenar çizgisi ile daha önce idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi ayrı ayrı gösterilmemiş, çakışma olup olmadığı belirtilmemiş, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin dışında (kara tarafında) kaldığı belirtilmesine rağmen bu durum krokiye net olarak yansıtılmamıştır.
O halde; mahkemece yukarıda belirtilen eksiklikler gözetilmek suretiyle alınacak ek bilirkişi kurulu raporunda, kıyı kenar çizgisi bilimsel verilerden ve bağlayıcılık niteliğini kazanmamış idari kıyı-kenar çizgisi haritasından yararlanılarak belli edilmeli, keşfen belirlenen çizgisi ile idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi arasında farklılık bulunduğu takdirde bu farklılığın nedenlerinin bilimsel gerekçeler gösterilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmalı ayrıca keşfi izlemeye ve infaza olanak sağlayacak biçimde fen bilirkişisine kroki düzenlettirilmeli, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmı var ise kroki üzerinde işaretlenmeli ve renkli olarak belirtilmeli ondan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir. .
Bundan ayrı, yukarı anılan bozma ilamı gereği dava konusu taşınmazda yargılama aşamasında paydaş olan .... aleyhine dava açması için davacı Hazine"ye süre tanınmış, süre içerisinde davacı Hazine tarafından . Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.01.2013 tarih ve 2012/ 277-372 Esas, Karar sayılı dava dosyası ile açılan davanın eleki dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Ne var ki; birleştirilen dosya davalısı ...ye duruşma gün ve saatini bildirir dava dilekçesi tebliği edilmemiştir. Böylece, davada taraf sıfatıyla savunma hakkı tanınmamış ve daha ötesi savunma hakkı kısıtlanmıştır. (HGK"nun 22.02.2012 tarih, 2011/8-763 Esas, 2012/85 sayılı Kararı). Saptanan bu somut ve hukuki olgulardan da anlaşılacağı üzere davada taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nın Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 22.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.