8. Hukuk Dairesi 2014/5369 E. , 2015/1458 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
.. ve .. ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair . Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 21.02.2013 gün ve 431/40 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, dava konusu 861 ada 39 parsel nolu taşınmazın 173 m2"lik kısmını 05/05/1985 tarihli harici satış senedi ile davalıların murisi..."den satın aldıklarını, ancak tapuda intikal yapılmadan ..."in vefat ettiğini belirterek tapu kayıtlarının iptali ile vekil edenleri adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde ödenen bedel ile ceza-i şartın dava tarihinde ulaştığı değerin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir
Davalılar vekili, öncelikle davanın reddini mahkeme aksi kanaatte ise bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasını savunmuştur.
Mahkemece, davacılar vekilinin tapu iptali ve tescil ile ceza-i şart isteminin reddine, bedel iadesi ile ilgili istemin kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından, Mahkemece, tapuya kayıtlı taşınmazın haricen satımının geçersiz olduğu, ayrıca geçersiz sözleşmedeki ceza-i şartın fer"i borç olması sebebiyle istenemeyeceği gözetilerek bu taleplerin reddine karar verilmesi isabetli ise de, ödenen satış bedeli olarak 981,76 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Şöyle ki, davacının davasına dayanak olarak sunduğu 05.05.1985 tarihli "Arsa satış ve zilyetlik senedidir" başlıklı senette dava konusu 173 m2 arsanın 100.000 (yüz bin lirası) karşılığında satıldığı ve bedelinin ödendiği, tapuda ferağ verilmediği takdirde 100.000.000 TL (yüz milyon) tazminatın ödeneceği belirtilmiştir.
Bilindiği üzere, harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade
ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı gözardı edilmemelidir.
Davacının harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir. Senette yer alan bedelin, uyarlama ve denkleştirici adelet kuralları ile 10.07.1940 tarih ve 1939/2 C, 1940/77 ve 07.06.1939 tarih, 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı YİBK kararlarının kapsamları ve Tefe-Tüfe endeksleri, altın-döviz kurlarındaki artışlara, memur ve işçi ücretlerindeki artışlar gözetilerek dava tarihine kadar ulaştığı değerin saptanması, bu konuda uzman bilirkişiler bir hukukçu, bir serbest muhasebeci yada mali müşavir ve bir bankacıdan rapor alınması gereklidir.
Somut olaya gelince, hükme esas alınan 31.07.2012 havale tarihli mali müşavir ... tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, 05/05/1985 tarihinde davacı tarafından ödenen 100,00 (100.000.000) TL"nin, denkleştirici adalet ilkesi gereği yapılan hesaplama ile 24/12/2009 dava tarihi itibariyle ulaştığı değer 981.762,55 TL olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. Bahse konu bilirkişi raporunda, davacı tarafından ödenen miktar olan 100.000 TL (yüz bin), hatalı şekilde parantez içerisinde 100.000.000 TL şeklinde belirtilerek, bu değer üzerinden hesaplama yapıldığı görüldüğünden, hatalı olup ve denetime elverişli değildir. Mahkemece, sözleşmede belirtilen 100.000 (yüz bin) TL olan satış bedelinin güncelleştirilerek tahsiline hükmedilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak sözleşmeden cezai şart olarak belirlenen 100.000.000 TL"nin güncelleştirilen bedelinin hüküm altına alınması doğru görülmemiştir.
Davacının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davacılara iadesine 23.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.