22. Hukuk Dairesi 2012/21332 E. , 2013/8630 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, ücret alacağı ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalıya ait işyerinde 08.01.1994-08.07.2009 tarihleri arasında ustabaşı olarak aylık net 850,00 TL ücretle çalıştığını, yemek yardımı yapıldığını, 2009/Haziran ücretinin, fazla çalışma, bayram tatili çalışma ücretlerinin ödenmemesi, primlerinin asgarî ücret üzerinden gösterilmesi sebebiyle iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve ödenmeyen ücret alacakları istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının 11.05.2001-17.02.2003 tarihleri arasında vasıfsız işçi olarak çalıştığını, 11.05.2001 tarihinden önce çalışmasının bulunmadığını, usulüne uygun olarak, imzalı ücret bordrolarına göre asgarî ücret üzerinden sigortalı bildiriminin yapıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı, ustabaşı olarak aylık net 850,00 TL ücretle çalıştığını iddia etmiş, davalı taraf, vasıfsız işçi olarak asgari ücret ile çalıştığını savunmuştur. İşveren aleyhine davaları olan iki davacı tanığı, davacının yaptığı iş ile ilgili beyanda bulunmamışlardır. Davacı ile aynı tarihe kadar davalıya ait işyerinde çalıştığını söyleyen davacı tanıklarından birisi davacının 850,00 TL ücret aldığını belirtmiş; davalıya ait işyerinde 2005 yılının 11. ayına kadar çalıştığını söyleyen diğer tanık ise, “benimle çalıştığı en son dönemde 550.00 TL ücret alıyordu.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Mahkemece, davacının fesih tarihi olan 08.07.2009 tarihinde 550,00 TL ücret aldığı kabul edilerek, hesaplama yapılan bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır. Mahkemece, davacının öncelikle işyerinde hangi işi yaptığı, ustabaşı olup olmadığı netleştirilerek, yukarıda açıklanan şekilde emsal ücret araştırması yapılması, sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
3-Öte yandan, taraflar arasında hizmet süresi konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Mahkemece, hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunda, davacının 15.01.1996-08.07.2009 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığı kabul edilerek dava konusu işçilik alacakları hesaplanmıştır.
Davacı, 08.01.1994-08.07.2009 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını iddia etmiş ise de, hizmet döküm cetvelinde ve imzalı işe giriş bildirgesinde, davacının davalıya ait işyerine ilk giriş tarihi 11.05.2001 olarak gösterilmiştir. Davacı, 11.05.2001 tarihinden önce davalıya ait işyerinde çalıştığına ilişkin davalı aleyhine davaları bulunan iki tanık dışında, başkaca da delil sunmamıştır. Davacı tanıklarının davalı ile husumeti bulunmaları ve beyanlarının soyut olması sebebiyle ifadeleri hükme esas alınacak nitelikte değildir. Bu durumda, davacının 11.05.2001 tarihinde davalıya ait işyerinde işe başladığı kabul edilerek, dava konusu işçilik alacaklarının hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde 15.01.1996 tarihinde işe başladığı kabul edilerek karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.