10. Hukuk Dairesi 2012/2398 E. , 2012/2754 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, doğum borçlanması yapabileceği sürenin tespiti ile aksi Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ilamda belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlık, öncelikle 5510 sayılı Kanunun 41/1-a maddesi ile hukukumuzda ilk kez düzenlenen ve "doğuma dayalı borçlanma" olarak nitelendirilebilecek borçlanma hakkının; 1-Yürürlük tarihinden önceki doğum olaylarına uygulanıp uygulanmayacağı, 2-Doğum sırasında aktif sigortalı olma şartının aranıp aranmayacağı, 3-Borçlanma talep tarihinde aktif sigortalı olma şartının aranıp aranmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
1-Kural olarak her kanun, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hukuksal sonuçlarını doğur. Bu ilke gereğince kanunlar doğal olarak, geriye yürümez. Ancak, maddi hukuk, her zaman hayatın değişen sosyal akışı içinde gelişen tüm olayları kurallaştırma gücüne sahip değildir. Toplumun gereksinimlerini çıkarlar dengesi ve adalet duygularını gözeterek karşılamakla yükümlü bulunan yargı organları, sigortalıların lehine hükümler içeren düzenlemeler yürürlüğe girdiğinde, yasa koyucunun asıl amacını tespit ederek,önüne gelen olaylarda düzenlemenin amacıyla, uyuşmazlığın esasının uyuşup uyuşmadığını araştırarak öze üstünlük tanıyan bir yorumla sonuca varmalıdır.
Anılan hükümle sigortalıların lehine düzenlenen borçlanma hakkı,sosyal güvenlik hukukunun özel ve kamusal niteliği gereğince, yürürlük tarihinden önceki doğum olaylarına uygulanmasını engelleyen bir düzenlemenin olmadığı gözetildiğinde, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce meydana gelmiş doğum olaylarına da uygulanabileceğini kabul etmek gereklidir.
2-Geçmişte hizmet akdine dayalı olarak zorunlu sigortalılık tescilinin yapılmış olması, bu haktan yararlanabilmek için yeterli sayılmalı, doğum sırasında aktif sigortalı olma şartı aranmamalıdır. Kadının fiziksel yapısı, doğurganlık işlevi, aile yükümlülükleri,çalışma yaşamındaki konumu ile doğum borçlanmasıyla elde edilmek istenen amaç birlikte irdelendiğinde,bu tip borçlanmada aranan doğum öncesi sigortalılık, herhangi bir süre sınırına tabi tutulmamalıdır.
5510 sayılı Kanunda değişiklik yapan 5754 sayılı Kanuna ilişkin ... alt komisyon raporunda, "Ücretsiz doğum ya da analık izin sürelerinin de borçlanılacak sürelerden sayıldığı, bu sürelerde kadın çalışanların doğum ve çocuk bakımı gibi özel bir durum nedeniyle izin kullandığı, bunun sonucunda doğum yapan kadının sosyal güvenlik alanındaki bir hakkı kullanmasından dolayı emeklilikle ilgili sürelerini tamamlamak için ortaya çıkan bir maliyete katlanmak zorunda kalacağı, oysa çocuk bakımının aynı zamanda toplumsal olarak devletin de üstlenmesi gereken bir sorumluluk olduğu..." görüşlerine yer verilmiştir. Bu yaklaşım, sosyal güvenlik yapısında farklı muamele görmesi gereken, çeşitli sosyal güvenlik hakları yönünden de bu şekilde değerlendirilen kadınlar için karşı cinsle eşitliği sağlayacı niteliktedir. Yasa koyucu çeşitli saiklerle sigortalılık imkanı sunmak ve prim süresine eklemek istediği dönemlerin telafisi amacıyla düzenlenen borçlanma müessesesinin amacı da gerçekleşmiş olacaktır. Kanunda bu yönlü sınırlamanın olmadığı gözetildiğinde, aksi yorum sosyal güvenlik hakkına aykırılık oluşturacaktır.
3-Yasada borçlanma talep tarihi itibarıyla aktif sigortalı olma şartını içeren ifadenin yer almamaktadır.Ayrıca sigortalının yanında, hak sahiplerinin de, yazılı talepte bulunmaları halinde düzenlemeden yararlanabilecekleri dikkate alındığında, böyle bir şartın aranmasının mümkün olmadığı belirgindir.
Somut olayda,davacı zorunlu sigortalılığının başladığı 01.04.1995 tarihinden öncesinde 18.12.1966 ve 12.09.1970 tarihlerinde yaptığı doğumlar nedeniyle borçlanabileceğinin tespitini talep etmiştir. Yukarıda yapılan değerlendirmeler doğrultusunda,zorunlu sigortalılığın tescilinden önceki doğumlar nedeniyle 5510 sayılı Yasanın 41/1-a maddesinde düzenlenen borçlanmadan yararlanma koşullarının oluşmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmelidir.
Mahkemece, anılan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair yönler incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.