10. Hukuk Dairesi 2011/19347 E. , 2012/2793 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Davacı Kurum, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, Anayasa Mahkemesi iptal kararını resen dikkate alarak yazılı şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin olup, 506 Sayılı Kanunun 26/1. maddesindeki “....sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün, Anayasa Mahkemesince 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas 2006/106 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunmasına, öte yandan, kesinleşen önceki rücu davalarında hükmolunan miktarın mahsubu yapılırken, sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin esas alınması gerektiğine; şayet ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlara da hükmedilmişse, artışların hükmolunacak rücu tazminatından mahsup edilmesine olanak bulunmamasına, bu çevrede meseleye fiili ödemeler açısından bakıldığında ise fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, kurumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; şayet ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödeme miktarından düşük ise o takdirde ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesi; aksine fiili ödeme miktarı ilk peşin değerden düşük ise o takdirde de fiili ödeme miktarının esas alınması gerektiğine göre, mahkemece, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının derdest davalara uygulanması gerektiği gerekçe gösterilerek yargılama yapılıp, hüküm tesis edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, hükme dayanak kılınan kusur raporuna göre, davalı işverenin %50, sigortalının %50 oranında kusurlu sayılmasına ilişkin mahkeme kabulü yerinde görülmüştür.
Ancak, %50 isteme göre 3.162,54 TL geçici işgöremezlik ödeneği ve tedavi giderine hükmedilmesi gerekirken, 1.782,76 TL’ye hükmedilerek davacı Kurum aleyhine noksan rücu alacağına karar verilmesi, ayrıca, onay tarihinin 23.09.2003 tarihi olmasına rağmen, karar yerinde bu tarihin Kurum aleyhine 23.09.2005 tarihi olarak gösterilmesi, usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Öte yandan, davanın yasal dayanağını oluşturan, 506 sayılı Yasanın 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” ibaresi, Anayasa Mahkemesi’nin 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas ve 2006/106 sayılı kararıyla, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş; Anayasa’nın 152 ve 153. maddelerinde öngörülen düzenleme uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında, iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 21.03.2007 tarihinden sonra, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığından; dava tarihindeki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, anılan iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum gereğince reddine karar verilmesinde, tarafların sorumluluğu bulunmadığı halde; davacı Kurumun davada haksız çıkan taraf olarak nitelenip vekâlet ücretiyle sorumluluğuna hükmedilmiş olması ayrıca isabetsiz bulunmuştur.
Ne var ki; bu hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının (2) no’lu bendinde yer alan “713,10 TL tedavi giderinin ödeme tarihi olan 07.11.2001” rakam, sözcük ve tarihinin silinerek yerine “1265,02 TL geçici işgöremezlik ödeneği ve tedavi giderinin sarf ve ödeme” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına, aynı bentte yer alan “23.09.2005” tarihinin silinerek yerine “23.09.2003” tarihinin yazılmasına, (3-a) bendinde yer alan “1.069,66 TL tedavi giderinin ödeme tarihi olan 07.11.2001” rakam, sözcük ve tarihinin silinerek yerine “1.897,52 TL geçici işgöremezlik ödeneği ve tedavi giderinin sarf ve ödeme” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına, (3-b) bendinde yer alan “23.09.2005” tarihinin silinerek yerine “23.09.2003” tarihinin yazılmasına, (3) no’lu bendin sekizinci satırında yer alan “136,92” rakamlarının silinerek yerine “166,72” rakamlarının yazılmasına, aynı bendin onuncu satırında yer alan “193,17” rakamlarının silinerek yerine “237,87” rakamlarının yazılmasına, davalı lehine vekâlet ücretine ilişkin “Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın reddedilen kısmına göre tespit edilen 575,00 TL vekâlet ücretinin birleşen dosya davacısından alınarak davalıya verilmesine” hükmünün tamamen silinerek hüküm fıkrasından çıkarılmasına, kısa kararın da bu şekilde düzeltilmesine ve kararın düzeltilmiş bu biçimiyle ONANMASINA, 21.02.2012 gününde oy birliğiyle karar verildi.