1. Hukuk Dairesi 2016/8187 E. , 2019/5225 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.10.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat...geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tesc...İcra Müdürlüğü’nün 2013/317 Esas sayılı dosyası ile aleyhine ilâmsız icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesiyle maliki olduğu 428 ada 11 parsel sayılı taşınmazın dava dışı ...’e ihale edildiğini, ...tarafından da muvazaalı olarak davalı ...’ya devredildiğini, icra takip dosyasında usulsüz işlemler yapıldığını, ihalenin geçersiz olup, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; taşınmazı tapu kaydına güvenerek iyi niyetle ...’den satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ... İcra Hukuk Mahkemesinde açılan ihalenin feshine ilişkin davanın reddine ilişkin kararın derecattan geçerek kesinleştiği, bu durumda ihale alıcısı önceki malik ... adına olan tescilin yolsuzluğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 25.000,00 TL miktarlı, 26.04.2011 düzenleme tarihli, 20.11.2011 vade tarihli bonoya dayanarak dava dışı Mustafa Tepecik tarafından davacı aleyhine ... İcra Müdürlüğü’nün 2013/317 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibi neticesinde haczedilen borçlu davacıya ait çekişme konusu 428 ada 11 parsel sayılı taşınmazın cebri icrada 21.05.2014 tarihinde dava dışı...Şener’e satıldığı, 5.06.2014 tarihinde dava dışı...Şener adına tescil edildiği, Erdal tarafından da 1.07.2014 tarihinde davalı ...’e satış suretiyle temlik edildiği, 11.05.2015 tarihli tevhit ve 13.05.2015 tarihli ifraz uygulaması ile olaşan 428 ada 47, 48 ve 49 parsel sayılı taşınmazların 41144/54691 payının davalı ..., 13547/54691 payının dava dışı ... Belediyesi adına tescil edildiği, davacı tarafından açılan ihalenin feshi davasının ... İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/14 Esas, 2014/15 Karar sayılı 01.10.2014 tarihli ilâmıyla süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddedildiği, ret kararının Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2015/311 Esas, 2015/7013 Karar sayılı 24.03.2015 tarihli ilâmıyla “...Somut olayda borçlunun 22.04.2014-26.06.2014 tarihleri arasında cezaevinde bulunduğu, 06.05.2014 tarihinde kendisine satış ilânının tebliğ edildiği ve 21.05.2014 tarihinde de ihalenin gerçekleştirildiği görülmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere İİK.nun 54. maddesi gereğince, tutuklu veya hükümlüler aleyhine yapılan icra takibine, mümessil tayini suretiyle devam edilebilir. Ancak verilen sürede mümessil tayin edilmediği takdirde icra takibi sürdürülebilir. Yasanın emredici nitelikteki bu hükmüne uyulmadan yapılan işlemler hükümsüz olacağından, borçlunun sonradan bu hususu ileri sürmesi şikayetin dinlenmesine engel teşkil etmez.Bir başka anlatımla icra müdürlüğünce mümessil tayini için borçluya verilen süre içinde hiç bir takip işlemi yapılamaz. İhale de bir takip işlemi olduğuna göre icra müdürlüğünce İİK.nun 54.maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken, takibe devam edilerek borçluya satış ilânının tebliğ edilmesi ve satış işleminin gerçekleştirmesi yasal değildir.O halde; mahkemece borçlunun şikayetinin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin süreden reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir...” gerekçesiyle bozulduğu, karar düzeltme istemi üzerine yapılan inceleme sonucunda ; “...Somut olayda borçlunun ... İcra Ceza Mahkemesi"nin 2014/9 E., 2013/75 E. ve 2013/76 E sayılı dosyalarında 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verildiğinden, TMK nun 407. maddesine göre kendisine vasi tayinine gerek yoktur. Bu nedenle takipte İİK"nun 54. maddesinin uygulanması gerekmez.Şikayete konu ihalenin 21.05.2014 tarihinde yapıldığı, borçlunun cezaevinde iken icra müdürlüğüne hitaben yazdığı 24.06.2014 tarihli dilekçe içeriğine göre satışın yapıldığını öğrendiği, borçlunun 26.06.2014 tarihinde tahliye olduğu, icra mahkemesine ise 7 günlük şikayet süresinden sonra 03.09.2014 tarihinde başvurduğu anlaşılmaktadır.O halde, ihalenin feshi isteminin süre aşımından reddine ilişkin mahkeme kararı doğru olup Dairemizce onanması gerekirken, bozulduğu anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir...” gerekçesiyle kararının onanarak 12.11.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı, taşınmaz satış ilânın kendisine usulüne uygun tebliğ edilmediğini, son kayıt maliki davalı ...’in ise ihale alıcısı...ile birlikte hareket edip kötü niyetli olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Gerçekten de, davacı iddialarının sabit olması durumunda, dava konusu taşınmazın satışının yolsuz olacağı, sıra cetvelinde mükerrer yazımın ihaleye katılımı azaltacağı, rekabetin sağlanamayacağı, yine hileli davranışlarla ihaleye fesat karıştırılması halinin belinlenmesi durumunda ihaleye konu satışın iptalinin gerekeceği kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki; İİK."nun 18. inci maddesi uyarınca icra yargılaması basit yargılama usulüne tabidir. Aynı yasanın 134. maddesinin ikinci fıkrasında ise, "ihalenin feshi, TBK." nun 281. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere,….. yalnız tetkik merciinden şikayet yoluyla ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebilir. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir" hükmü öngörülmüştür. Görüldüğü üzere, bu hükümler icra hukuku ile sınırlı ve basit yargılamayı ve ihalenin hazırlanış ve ifası ile sonuçlandırılması sırasında vuku bulan icra tetkik merciinden şikayet yoluyla istenebilen fesihleri tanımlamaktadır. Bu çerçevede kalan bir soruşturma ve değerlendirmenin mülkiyet hakkının illetini teşkil eden nedenin varlığına ya da yokluğuna delalet edemeyeceği kabul edilmelidir. Türk hukuk sisteminde, tapu kayıtlarının oluşumunda illilik prensibi esastır. İhalenin feshi isteklerinin reddedilmiş olması keyfiyeti temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmaz.
Eldeki davada, yukarıda açıklanan iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle davanın, çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu, bu tür davaların, mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği de açıktır.
Öte yandan, dosya arasına getirtilen ... İcra Müdürlüğü"nün 2013/317 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinden; taşınmaza ait satış ilânının 06.05.2014 tarihinde “muhatabın bizzat kendisine tebliğ edilmiştir" açıklaması ile davacı borçlu ...’nün Meydan Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi, No: 34 İç kapı no: 2 ...-Karaman adresinde tebliğ edildiği, ... M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünce ...’nün ... İcra Ceza Mahkemesinin 18.03.2014 tarih ve 2014/9 Esas, 2014/27 Karar sayılı ilâmından 22.04.2014 tarihinde hükümlü olarak Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, 26.06.2014 tarihinde de Karaman Açık Ceza İnfaz Kurumuna nakil edilerek ilişiğinin kesildiği bildirilmiştir.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
O halde, yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak tarafların iddiaları ve savunmaları doğrultusunda tüm delillerin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, satış dosyasının incelenmesi ile davacı iddialarında yer alan, taşınmaz satış ilânının davacı borçluya tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı üzerinde durulması,ihale alıcısı...adına yapılan tescilin yolsuz olduğu saptanır ise son kayıt maliki davalı ...’in iyi niyetli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, tüm deliller yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.