21. Hukuk Dairesi 2017/3390 E. , 2018/8867 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : . İş Mahkemesi
K A R A R
A) Davacının İstemi :
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin vergi kaydı başlangıç tarihi olan 02/01/1995 tarihi olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalının Cevabı :
Davalı Kurum vekili, Kurum tarafından yapılan işlemlerin yasal mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesinin Kararı ve Gerekçesi :
Mahkemece, “Taraf beyanları, davacının sunduğu deliller vergi kaydı, davacının sicil dosyası bilirkişi raporu tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak çalıştığının tespitini talep etmişse de incelenen celp edilen belgelerden davacının talep ettiği tarihlerde vergi kaydı bulunmaktadır. 1479 sayılı yasanın ek 18. Maddesine göre bu dönemin sigortalı olarak kabul edilebilmesi için önceden tescilinin bulunması koşulunun gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. 04/10/2000 tarih ve 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 01/10/2008 tarihi itibari ile davacının davalı kuruma herhangi bir müracaatının olmadığı da görülmektedir.
Davacının 04/10/2000 tarih itibari ile zorunlu Bağ-Kur sgigortalısı olarak tescilinin olmadığı ve 4956 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 02/08/2003 tarihinden itibaren 6 içerisinde yani en geç 02/02/2004 tarihine kadar davalı kuruma başvurusunun olmadığı aynı şekilde 5510 sayılı yasanın geçici 8. Maddesi gereğince 01/10/2008 tarihinden önce Bağ-Kur sigorta tescil kaydı olmayan ve yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren süresi içerisinde borçlanma imkanlarından yararlanmayan davacının dava dilekçesinde belirttiği tarihler arasında vergi mükellefiyeti bulunmasına rağmen bu dönemlerin Bağ-Kur sigortalısı olarak tespiti mümkün değildir tüm bu nedenlerle açılan davanın Reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle “Davanın reddine” karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu :
Davacı vekili, vergi mükellefiyeti bulunan davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı kabul edilmesi gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
E) Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı ve Gerekçesi :
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, “Dosyadaki delillerin tetkikinden, davacının 04/08/2006 tarihinde davalı kuruma başvuruda bulunduğu, kurum tarafından başvuru tarihindeki yasal mevzuat gereği sigortalılığının 04/10/2000 tarihinden itibaren başlatıldığı anlaşılmıştır.
Davacının yukarıda belirtilen tarihler arasında vergi mükellefi olduğu ifade edilmekle birlikte 1479 sayılı yasanın geçisi 18. Maddesi dikkate alındığında davacının yasal süreler içinde kuruma başvurmadığı ve dava konusu ile ilgili talepte bulunmadığı anlaşılmıştır.
24/07/2003 tarihinde kabul edilip 02/08/2003 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 4956 sayılı yasanın 47. Maddesi ile 1479 sayılı yasaya eklenen geçici 18. Maddesi; " Bu kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04/10/2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04/10/2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak bu kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20/04/1982-04/10/2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49. ve ek 15. maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamının tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydı ile bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir." hükmünü içermektedir. 1479 sayılı yasanın 25 ve 26. Maddelerine göre de gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar ile gelir vergisi mükellefiyeti sona erenler sigortalılıklarının başladığını ve bittiğini üç ay içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlü bulunmaktadırlar.
Dosya kapsamı itibariyle davacının SGK kayıtlarında Bağkur sigortalılık kaydının bulunmadığı, talebi ile ilgili ilk kez 04/08/2006 tarihinde SGK ya başvurduğu, dava konusu ile ilgili mahkememize dava açılmış ise de, 1479 sayılı yasaya eklenen geçici 18. Madde hükmü dikkate alındığında bu kanunun yürürlük tarihi olan 02/08/2003 tarihinden itibaren davacının yasada belirtildiği üzere 6 ay içinde kuruma yazılı olarak başvurusunun bulunmadığı ve yine yasada belirtildiği şekilde 1 yıl içinde eksik primlerin ödenmediği, bu haliyle davacının talebine dair yasal şartların oluşmadığı, mahkeme kararının ve kurum işleminin yerinde olduğu anlaşılmıştır.” gerekçesiyle “ Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verilmiştir.
F) Temyiz :
Davacı vekili, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık koşullarını taşıdığını ve vergi kaydına göre sigortalı kabul edilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 02/01/1995-08/07/1998 ve 11/01/1999-28/03/2005 tarihleri arasında vergi mükellefiyetinin bulunduğu, 18/05/1999-26/07/2006 tarihleri arasında oda kaydının ve 27/05/1999-03/08/2006 tarihleri arasında esnaf sicil kaydının olduğu, 19/03/2003 tarihinde Kurum kayıtlarına intikal eden giriş bildirgesine göre 04/10/2000 tarihi itibariyle 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık tescilinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
1479 sayılı Yasa"ya 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. maddesinde; bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
4956 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 02/08/2003 tarihine kadar tescilleri, prim ödemeleri veya tescil başvuruları yoksa aynı tarihten sonra sadece aynı yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. maddeye göre vergide kayıtlı olan süreleri için borçlanma haklarını kullanarak sigortalılık süresi elde edebilirler. Geçmişe yönelik hizmetlerini tespit ettiremezler. 02/08/2003 tarihinden önceki tarihte Kuruma tescil edilmiş, giriş bildirgesi vermiş veya bir şekilde kendi adına tescil isteği yerine geçecek şekilde prim ödemiş olan ve 1479 sayılı Yasa kapsamında kendi adına veya hesabına bağımsız çalışanlar, 20/04/1982 tarihinden itibaren vergi kaydına dayalı olarak, 22/03/1985 tarihinden itibaren de esnaf sicili veya meslek kuruluşu kayıtlarına dayalı olarak sigortalılıklarının tespitini isteyebilirler.
Ayrıca, 11/09/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Yasanın 64. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. Maddesine eklenen 3. fıkra ile, “31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” hükmü getirilmiştir.
Hukuk yargılamasında, mevzuatın yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi mevzuat yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o mevzuat hükümleri uygulanır. Mevzuatın yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan işlemlerin hukuken bağlayıcı olup olmadıkları ve sonuçları, bu tarihten sonra dahi, yapıldıkları sırada yürürlükte bulunan mevzuata göre belirlenir.
Somut olayda, davacının giriş bildirgesinin Kuruma kayıt tarihinin 19/03/2003 olduğu anlaşıldığından davacının dosyada yer alan ve faaliyetini gösteren belgelerine göre sigortalı olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak, davacının dava dilekçesinin talep sonucu kısmında sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine karar verilmesini talep ettiği anlaşıldığından ve eldeki dava ile amaçlanan davacının Bağ-Kur kapsamında sigortalı olduğu sürelerin belirlenmesi olduğundan davacının buna yönelik olarak talebi açıklattırılmalıdır. Ayrıca, dava 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7/3. maddesinin yürürlük tarihinden sonra açılmış olup davacının davalı Kuruma başvurusunun bulunup bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Söz konusu hüküm gereğince Kuruma başvuru yapılması dava şartı olup davacının Kuruma başvuru yapıp yapmadığının da belirlenmesi gerekmektedir.
Yapılacak iş, davacının dava açmadan önce Kuruma başvurusunun bulunup bulunmadığını araştırmak, Kuruma başvuru yapmadığının anlaşılması halinde dava şartı yokluğundan usulden davanın reddine karar vermek, Kuruma başvuru yaptığının anlaşılması halinde ise davacının talebini açıklattırıp giriş bildirgesinin 19/03/2003 tarihinde Kuruma verildiğini dikkate alarak faaliyetini gösteren kayıtlarına göre yukarıda açıklanan yasal mevzuat kapsamında sigortalı olduğu süreleri belirlemekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabul edilmesi ve temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesinin kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı ORTADAN KALDIRILMASI, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
H) Sonuç :
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 29/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.