3. Hukuk Dairesi 2017/9102 E. , 2019/6059 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılardan ... tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların maliki oldukları taşınmazı davalılardan ..."dan 01/01/2006 başlangıç tarihli ve 4 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiraladığını ve kira sözleşmesi imzalandıktan sonra söz konusu araziye yonca ektiğini, 2006 yılında ekilen yoncaların 2008 yılında dava dışı ..."ın tarlayı sürmesi sonucu yok olduğunu, uğradığı zararını .... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/482 D.İş sayılı dosyası ile tespit ettirdiğini, bilirkişinin 2008 yılı için zararın 15.372TL olduğunu belirlediğini, bu bedele 2009 yılı ekim-biçim masraflarının dahil olmadığını, müvekkilinin bu nedenle dava dışı ..."a ...Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtığını, dava dosyasında söz konusu tazminat talebinin kiraya veren maliklerden talep edilebileceği gerekçesi ile davanın rededildiği ve Yargıtay incelemesi sonucu kararın kesinleştiği, bahsi geçen dava dosyasında davalılara ait taşınmazı ve arsayı kiraladığının yonca ektiğinin ve bu ürünlerin davalılarla kira sözleşmesi yapan şahıs tarafından sürülmek sureti ile yokedildiğinin sabit olduğunu, bu nedenlerle davalıların haksız eylemleri nedeniyle uğradığı 15.372TL zararın tespit tarihi olan 28.08.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ...; davacı ile kendisi arasında bir kira sözleşmesi olmadığını, davacı tarafından İlçe Tarım müdürlüğüne verilen kira sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiş, hüküm davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kiracı tarafından kiralayanlar aleyhine açılan kira sözleşmesinin sürei bitmeden dava dışı 3. Kişiye kiraya verilmesi ve tarlanın sürülmesi nedeniyle uğranılan kar kaybı zararının tazmini istemine ilişkindir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 301. maddesi (mülga 818 Sayılı Borçlar Kanununun 249/1 maddesi) hükmü gereği kiraya veren kiralananı kararlaştırılan tarihte sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Kira, sürekli bir akit olduğundan hem sözleşmenin kurulmasından önce var olan, hem de akdin devamı süresince kiracının bir kusuru olmaksızın ortaya çıkan ayıplar kiralayanın tekeffülü altındadır. Diğer bir anlatımla kiraya veren sözleşme süresince kiralananın kullanmaya elverişli halde bulunması için gerekli önlemleri almak durumundadır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK"nun 112. (818 sayılı BK md. 96) maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.
Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kardan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kardan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.
Kar kaybının hesabında kiracının aynı şartlarla benzer bir taşınmazın kiralanması için gereken makul süre tespit edilip, bu süre içindeki kiracı kazanç kaybının ne olabileceği tespit edilerek mahrum kalınan kazanç kaybının belirlenmesi gerekmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 106. ve 108. maddeleri hükümleri gereğince kazanç kaybı (kâr kaybı) zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen Borçlar Kanununun 325. maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması gerekir. Bu yönteme göre kâr kaybı, sözleşme ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden evvel feshedildiğinden süresinden evvel fesih nedeniyle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar ve yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları toplamı indirilerek bulunur. Elde edilecek fark miktara da net kâr denilir. Bu yönteme uygun kâr kaybı zararı hesaplanırken davacının davalıya ödemesi gereken kira paraları da elbette davacının yapması zorunlu giderler içinde dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; Dava konusu kiralanan tarla vasfındaki taşınmazın tarımsal faaliyet amacı ile davalılar tarafından davacıya kiraya verildiği ve sözleşme süresi bitmeden 3. Kişi dava dışı Yüksel Uluçay"a kiraya verildiği anlaşılmaktadır. Kar mahrumiyeti bedeli belirlenirken hükme esas alınan bilirkişi raporu denetime elverişli ve ayrıntılı düzenlenmemiştir. Bilirkişi raporunda; davacı tarafından yapılması gereken masraflar indirilmediği gibi, benzer bir tarlanın ne kadar sürede bulunabileceği ve bu süre kadar yoksun
kalınan karın hesaplanmadığı görülmektedir. Mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde öncelikle davacı kiracının aynı şartlarla başka bir yeri kiralaması için gereken makul süre tespit edilip bu süre içindeki kiracı karının ne olabileceği tespit edilip mahrum kalınan karın belirlenmesi ve daha sonra TBK’nun 125. madde hükmü gereğince kâr kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen yine aynı Kanun’un 325. maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması ve hakim tarafından belirlenen bu mahrum kalınan kar üzerinden hakkaniyete uygun bir indirim yapılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılardan ..."in temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı ...ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.07.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.