10. Hukuk Dairesi 2010/15602 E. , 2012/3552 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacı hakkında 1479 sayılı Kanunun ek 19’uncu maddesinin uygulanması gerektiğinin ve 506 sayılı Kanun hükümlerine göre yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti ile yasal faiziyle birlikte aylıkların ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı Kurum tarafından 1988 yılının Şubat ayında resen düzenlenen giriş bildirgesi üzerine 08.04.1987 günü itibarıyla 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalı olarak tescil edilen davacının anılan sigortalılığının 2004 yılının Aralık ayında tesis edilen işlemle 31.12.1997 tarihi itibarıyla sonlandırıldığı, 11.06.2008 günü Kuruma başvuran davacının 506 sayılı Kanun hükümlerine göre yaşlılık sigortasından aylık bağlanması talebinde bulunduğu ve 22.07.2008 tarihinde de hakkında 1479 sayılı Kanunun ek 19’uncu maddesi uygulanarak sigortalılığının durdurulmasını istediği, 08.04.1987 – 31.12.1997 dönemine ilişkin sigorta prim borcunu 1992 yılında ve 30.12.2004 tarihinde ödeyen davacının, 08.04.1987 – 31.12.1997 dönemindeki limited şirket ortaklığı ile 09.03.1992 – 15.03.1993, 23.05.1995 – 31.07.2001, 20.03.2002 – 30.08.2008 dönemlerindeki vergi kaydını dikkate alan Kurumca 08.04.1987 – 31.07.2001, 20.03.2002 – 30.08.2008 dönemlerinde 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalı olarak kabul edildiği, ayrıca davacının 01.07.1982 – 21.08.1984, 01.11.1989 – 08.02.1997, 01.12.2004 – 10.06.2008 tarihleri arasında 506 sayılı Kanuna tabi primleri ödenmiş zorunlu sigortalılığının bulunduğu, hakkında ek 19’uncu maddenin uygulanması yönündeki davacı isteminin Kurum tarafından, 31.12.2004 - 30.04.2008 dönemine karşılık gelen 40 aylık sigorta prim borcu bulunduğu gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmakta olup, mahkemece yapılan yargılamada Kurum işlemi yerinde bulunmuştur.
Davanın yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanunun ek 19’uncu maddesinde, Bu Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi durumunda daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığının durdurulacağı, prim borcunun ait olduğu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği belirtilmiş; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 30.04.2008 tarihinde yürürlüğe giren, “Kendi adına ve hesabına çalışanların sigortalılıklarının durdurulmasına ilişkin hükümler” başlığını taşıyan geçici 17’nci maddesinde ise, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 sayılı Kanuna göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini izleyen ay başından itibaren altı ay içerisinde ödememeleri durumunda, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığın durdurulacağı, prim borcuna ilişkin sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, söz konusu yasal düzenlemeler birbirine benzemekte ise de, ek 19’uncu maddede prim borcuna ilişkin olarak beş yıl ve daha fazla süre koşulu aranmasına karşın, geçici 17’nci maddede bu şart, beş yılı aşan süre olarak öngörülmüş, ayrıca, ek 19’uncu maddede sigorta prim borcunun hangi tarihe göre hesaplanması gerektiği yönünde belirleme yer almaz iken, geçici 17’nci maddede hesaplamanın 30.04.2008 günü itibarıyla yapılacağı bildirilmiştir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; özellikle 30.12.2004 günü gerçekleştirilen prim ödemesinin 31.12.1997 tarihine kadar süregelen sigortalılığa ilişkin olması karşısında, 31.12.1997 – 31.07.2001 ve 20.03.2002 – 30.08.2008 dönemlerine ait sigorta prim borcu bulunan davacının 1479 sayılı Kanunun ek 19’uncu ve/veya 5510 sayılı Kanunun geçici 17’nci madde hükümleri kapsamında yer aldığı belirgindir. Bu bakımdan; 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılık 31.12.1997 günü itibarıyla durdurulmalı, 01.11.1989 – 08.02.1997 dönemindeki çakışan sigortalılığa ilişkin olarak, her iki kanun (506 ve 1479) hükümlerine göre primlerin ödenmiş bulunması, 12.09.2008 günü Kurum içi yapılan yazışmada 506 sayılı Kanuna tabi sigortalılığın iptali gerektiğinin belirtilmiş olması ve bu yöndeki Kurum iradesi, işbu davaya özgü olarak belirginleşen sosyal güvenlik hukukunun niteliği ve ilkeleri ile davacının tahsis istemi dikkate alındığında 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığa üstünlük tanınmalı, sonrasında 506 sayılı Kanunun geçici 81’inci maddesinde yer alan aylık bağlama koşullarının varlığı irdelenerek elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, var olan sigorta prim borcu süresinin hesaplanmasında yanılgıya düşülerek davanın reddi yönünde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 01.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.