Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/9954
Karar No: 2013/10720

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2013/9954 Esas 2013/10720 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2013/9954 E.  ,  2013/10720 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, ücret alacağı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, haftasonu çalışma ücreti ile resmi tatil çalışma ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
    Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı, davalıya ait işyerinde 18.06.2003 tarihinde çalışmaya başladığını, ilk yıl asgari ücretle çalıştıktan sonra kısım sorumlusu olduğunu, beş yıl bu görevi yürütmesinden sonra son iki yıl bakımcı olarak çalıştığını, davalı işveren tarafından yüksek kıdem tazminatlarından sıyrılmak için sigorta kayıtlarına giriş çıkış işlemi yapılmak istendiğini, bunu kabul etmeyince de davalı firma müdürünün kendisini bakımcılıktan alarak vasıfsız işçi yaptığını, buna itirazı üzerine davalının kendisini 11.07.2011 tarihinde işten çıkardığını ve tazminatları ile ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, ücret alacağı, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, hafta sonu ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı, davacının daha önce Gaziantep 1. İş Mahkemesinin 2011/ 402 esas sayılı dosyası ile tarafları, konusu, talepleri aynı olan sadece kısmi dava değeri farklı olan davasının reddine karar verildiğini, zamanaşı itirazında bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, davacının aynı davalı işveren aleyhine Gaziantep 1. İş Mahkemesi nezdinde açtığı aynı dava konusuna ilişkin aynı dava sebebine dayalı davanın redle sonuçlandığı ve verilen kararın kesinleştiği, bu itibarla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 114/1-i maddesi kapsamında dava daha önce kesin hükme bağlandığı gerekçesi ile dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı davacı temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    Davacının daha önce açtığı davada verilen redde ilişkin mahkeme hükmünün bu dosyadaki talepler yönünden kesin hüküm teşkil edip etmediği uyuşmazlık konusudur.
    Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle; yargılama hukuku açısından “dava şartı” “kesin hüküm” ile “delil avansı” kurum ve kavramlarının temel hukukî esasları üzerinde durulmasında yarar vardır.
    Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamada bulunabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu şartlardır.
    Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemenin 6100 sayılı Kanun"un 115. maddesi gereği dava şartı noksanlığı sebebiyle davayı usulden reddetmesi gerekir. Bu bağlamda, davanın daha önce bir kesin hüküm ile (HMK. md.303) çözümlenmemiş olması da dava şartıdır. Bu, olumsuz dava şartı adıyla adlandırılır. Birinci dava ile ikinci davanın konusunun, dava sebeplerinin, taraflarının ve ilk davanın hüküm sonucu ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması maddi anlamda kesin hüküm oluşturur (HMK.md.303). Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukukî durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukukî güvenlilik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir.
    Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve 6100 sayılı Kanun"un 303. maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, 6100 sayılı Kanun"un 114/i .maddesinde dava şartları arasında yer aldığından mahkemece 6100 sayılı Kanun"un 115/1 maddesi gereği kendiliğinden (re"sen) gözönünde tutulur. Kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de devletin yararı vardır. Çünkü devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez. Davacı, dava sebebini yani dayandığı olayları bildirmekle yetinir. Bu olaylara uygulanacak hukuk kurallarını bulmak ve uygulamak, başka bir söyleyişle bu olayların hukuksal niteliğini ve sebebini tayin etmek Türk Kanunlarını kendiliğinden (re’sen) uygulamakla yükümlü olan (HMK.md. 33) hâkime aittir. Yine Hukuk Genel Kurulunun 2002/3-1088 2002/1088 sayılı kararına göre, kesin hükmün amacı, kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir şekilde çözümlenmesidir. Kesin hüküm, hem kişiler hem de devlet için hukuksal durumda istikrar sağlar.
    Kesin hükmün kural olarak hüküm fıkrasına münhasır olduğu ve gerekçeye sirayet etmeyeceği kabul edilmiş ise de hüküm fıkrasına sıkı sıkıya bağlı olan gerekçe de kesin hüküm teşkil etmektedir. Hangi gerekçenin hüküm fıkrasına sıkı sıkıya bağlı olduğu, her olayın özelliğine göre belirlenir. Ancak gerekçe, hükme ulaşmak için mahkemece yapılan hukukî ve mantıki tahlil ve istidlallerden (deliller) ibaret kalmayıp, hüküm fıkrası ile ayrılması imkânsız bir bağlılık içinde bulunuyor ise, istisnaen bu kısmın da kesin hükme dâhil olduğunu kabul etmek gerekir.
    Öte yandan, 6100 sayılı Kanun"da gider avansı ile delil ikamesi için ödenmesi gereken avans ayrı maddelerde düzenlenmiş ve farklı sonuçlara bağlanmıştır. Buna göre gider avansı delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderlerini kapsamaktadır. Öyleyse delil mikamesi avansı ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrılması, gider avansı ve delil avansı kalemlerine ilişkin miktarlarının ayrı ayrı belirlenmesi, delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması gerekir. 6100 sayılı Kanun"un 324. maddesinde, “delil ikamesi için avans” düzenlenmiş olup, buna göre taraflardan her biri, ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikâmesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler (f.1). Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır (f. 2).
    Delil ikamesi avansının süresinde yatırılmaması nedeniyle davanın kanıtlanmadığından söz edilebilmesi için, öncelikle o delilin, uyuşmazlık konusu vakıaya ilişkin iddianın ispatı ile doğrudan ilgili olması gerekir. Bu durumda davacı, giderini yatırmadığı delilden vazgeçmiş sayıldığı için davanın kanıtlanamaması söz konusu olabilecektir. Deyim yerindeyse, o delil olmadan o vakıanın ispatı mümkün olmamalı, taraf, delil avansını yatırmadığından delilden vazgeçmiş sayılınca, o vakıa tümüyle ispatsız kalmalıdır ki bu yönde karar verilebilsin. Mahkemece bilirkişi incelemesine gidilmesinin gerekip gerekmediği ve bunun ispata ilişkin olup olmadığı irdelenmelidir. Aksi halde, birden fazla talebin tümünü aynı akıbete tâbi tutmak mümkün değildir. Delillerin ikâmesi ve tahkikat aşaması birlikte yapılmakta ise de ispat noktasında her bir talep (ve bu taleplere ilişkin vakıalar) ve dava bağımsız bir şekilde değerlendirilmelidir. 6100 sayılı Kanun"un 31. maddesinde öngörülen davayı aydınlatma ödevi (ve aynı zamanda 194. maddeye göre tarafların somutlaştırma yükü) çerçevesinde hâkimin, davacıya belirtilen alacaklarının hangi döneme ilişkin olduğunu açıklattırmasından sonra bilirkişi incelemesinin gerekip gerekmediğine karar vermesi gerekir. Yapılması gereken iş, her bir talebe ilişkin kalemlerini tarafın somutlaştırması (bu somutlaştırma yapılmamışsa, somutlaştırma yükü yerine getirilmediğinden bu çerçevede ispatsız kaldığının kabulü), bu somutlaştırmaya göre hangi vakıa ve talepler için bilirkişi incelemesinin gerektiğinin tam olarak tespiti, ondan sonra bu vakıa ve taleplere yönelik bilirkişi incelemesi ile bunlar bakımından delil avansına karar verilmesidir. Kaldı ki, 6100 sayılı Kanun"un 273/1-a ve b bentlerine göre de, mahkemece bilirkişi incelemesine karar verilirken, inceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenerek, bilirkişinin cevaplaması gereken sorular tespit edilmelidir. Bu hüküm dahi, her bir talep için ayrı ayrı karar vermek gereğini ortaya koymaktadır. Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi halinde görünüşte tek bir dava, gerçekte ise talep sayısınca talep ve dava vardır. Bu nedenle dava şartlarının her bir talep (dava) bakımından ayrı ayrı belirlenmesi gerekir.
    Keza bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirmeyen talep ve davalarda, verilen süre içinde bilirkişi ücretinin yatırılmamasından söz edilip davanın kanıtlanmadığı gerekçesi ile davanın reddi hatalı olduğu gibi, davayı aydınlatma ödevi ve davacının somutlaştırma yükü kapsamında davacıdan ödenmediğini ileri sürdüğü alacakların ait olduğu dönem ve buna ilişkin dayanakları açıklattırılmadan, dolayısıyla bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekip gerekmediği netleşmeden bilirkişi ücretinin talep edilmesi de doğru değildir.
    Diğer yandan, aynı dönem işçilik talebini içeren alacağa ilişkin kesin hükmün varlığından bahsedilebilmesi için sadece önceden bir davada verilmiş hükmün varlığı yeterli değildir. Aranması gereken şart ilk davada alacağın tamamının dava konusu edilip edilmediğidir. Bir alacak kısmi dava konusu yapılmışsa kalan bakiye kısım dava edilebilir nitelikte olup eğer ilk davada alacağın tamamı dava edilmemiş veya ıslah da yapılmamışsa verilen hükümde halen talebi mümkün alacak bulunduğundan alacağın tamamı yönünden hükmün kesinliğinden sözetmek mümkün değildir.
    Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davanın tarafları ve konusu aynı olan Gaziantep 1. İş Mahkemesinin 10.10.2012 tarih, 2011/402 esas, 2012/489 karar sayılı önceki dava dosyasında 12.07.2011 tarihinde dava açılmış, taraf tanıkları dinlenilmiş, mahkemece bilirkişi ücretinin yatırılması için davacıya kesin süre verilmiş, ancak davacı kesin süreye rağmen ücreti yatırmamasından dolayı ispat edilemeyen davanın reddine karar verilerek ve verilen karar taraflarca temyiz edilmeyerek 14.11.2012 tarihinde kesinleştirilmiştir. Somut olayda, dava konusu ile davanın taraflarının aynı olduğu konusunda bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Öncelikle belirtmek gerekirki, işçinin çalıştığı süre, son ücreti, alacaklar genel olarak hâkimin hukuki bilgisi ile belirlenebilir.
    Ancak, somut olayda önceki dava 12.07.2011 tarihinde açılmış olup, sözkonusu tarihte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlüktedir. Temyize konu davaya dayanak olan önceki davanın yargılamasında varılan aşama itibariyle talep konusu alacaklar yönünden henüz teknik ve uzmanlık gerektiren bir durum bulunmadığı gibi dayanak belgeler getirtilmediği ve tarafların somutlaştırma yükü tamamlanmadığı halde bilirkişi incelemesine yönelik olarak davacıya kesin süre verildiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple eldeki davanın davacısı, konusu ve dayandıkları maddi vakıalar önceki dava ile aynı ise de önceki dava bilirkişi incelemesi yapılmaması nedeni reddedilerek kesinleştiğinden sonradan açılan bu dava yönünden kesin hükmün varlığı kabul edilemez. Diğer yandan önceki davaya ilişkin taleplerin kısmi dava konusu yapılması kalan bakiye kısım dava edilebilir nitelikte olup alacağın tamamının dava edilmemesi veya ıslah da yapılmaması ve halen talebi mümkün alacak bulunması nedenleri ile hükmün kesinliğinden sözetmek de mümkün değildir. Sadece talep konusu miktarla sınırlı şekilde varsa davalının ödemekle sorumlu bulunduğuna ilişkin kısmı yönünden ilk davada verilen karar kesin delil niteliğinde olabilir.
    Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, yapılacak yargılama neticesinde işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
    Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi