22. Hukuk Dairesi 2012/22369 E. , 2013/10853 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, cezai şart borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı kurumda ziraat mühendisi olan davacının düz işçi olarak asgari ücretle çalıştığını, iş sözleşmesi belirsiz süreli olmasına rağmen işçi aleyhine ağır cezai şart öngörüldüğünü, davacının söz konusu cezai şartı 24.12.2009 tarihinde ödediğini, cezai şartın haksız olduğunun bu konuda açılan davalar neticesinde öğrenildiğini iddia ederek cezai şart sebebiyle davacının borçlu olmadığının tespiti ile davacının ödediği cezai şart tutarının kanuni faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili davacının cezai şartı 24.12.2009 tarihinde ödediğini ve davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, menfi tespit davası için kanunda öngörülen bir yıllık dava açma süresinin geçtiğini, davacının iş sözleşmesini haksız ve geçersiz olarak feshettiğini, kazandığı tecrübeyi ise yeni çalıştığı yerde kullandığını, davacının iş sözleşmesinin asgari süreli olup bu tür sözleşmelerde cezai şart kararlaştırılmasının hukuken mümkün ve geçerli olduğunu, ayrıca cezai şartın her iki taraf içinde kararlaştırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere dayanılarak, sebepsiz zenginleşmede iade için 818 sayılı Borçlar Kanunun 66. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Davalı tarafından ödeme anından itibaren bir yıllık sürenin geçtiği ve davacının talebinin zamanaşımına uğradığı defi olarak ileri sürülürken davacı tarafından geri alma hakkının benzer davalarda mahkemece verilen hükümler neticesinde öğrenildiğinin ve davacının talebinin zamanaşımına uğramadığının ifade edildiği görülmektedir.
Mahkemece davacının ödeme anında yani karşı tarafın zenginleştiği anda yaptığı ödemenin haksız olduğunu bildiği ve bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinde, “Haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dava, mutazarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna ıttılaı tarihinden itibaren bir sene müruriyle ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren on senenin müruriyle sakıt olur. Eğer mal iktisabı mutazarrır olan taraf aleyhinde bir borç teşkilinden ibaret ise, mutazarrırın hakkı müruru zaman ile sakıt olmuş olsa bile, bu borcu ifa etmez.” denilmiştir.
Hükümden de anlaşıldığı üzere, sebepsiz zenginleşme bakımından biri kısa diğeri uzun olmak üzere iki tip zaman aşımı öngörülmüştür. Kısa olan zamanaşımı süresi bir yıl iken uzun olan zamanaşımı süresi on yıldır. Bu zamanaşımı sürelerini birbirinden ayıran nokta ise işlemeye başladığı anlarının farklı olmasıdır. Kısa zamanaşımı süresi, geri alma hakkının öğrenildiği anda işlemeye başlarken uzun zamanaşımı süresi geri alma hakkının doğduğu anda işlemeye başlar.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde zamanaşımı def"inde bulunan davalının, davacının geri alma hakkını cezai şartın ödenmesi anında öğrendiğini ve dolayısıyla davacının sebepsiz zenginleşme kaynaklı iade talebinin zamanaşımına uğradığını ispatlaması gerekmektedir. Bu husus davalı tarafından ispatlanamadığından davacının geri alma hakkını öğrendiğini iddia ettiği tarihin kısa zamanaşımının başlangıç tarihi olarak kabul edilerek davacının iade talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı değerlendirilmelidir. Şayet zamanaşımı savunmasının yerinde olmadığı sonucuna ulaşılırsa davanın esasına girilerek karar verilmelidir. Mahkemece bu esaslara aykırı olarak hatalı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. Bozma sebebine göre sair temyizlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 14.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.