11. Hukuk Dairesi 2019/3018 E. , 2020/1119 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/07/2017 tarih ve 2016/389 E- 2017/368 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 15/03/2019 tarih ve 2018/961 E- 2019/302 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili şirketin 2011/29814, 2004/12877, 2006/64177, 2012/11887, 85600, 2014/87202, 2014/87210, 2010/51936, 2007/23015, 2003/19926, 2005/32261, 2002/02948 sayılı ve "TAÇ+Şekil", "TAÇ STYLE+Şekil", "TAÇ PAPATYA Şekil", "TAÇ OUTLET", "TAÇ", "TAÇ", "TAÇ", "TAÇ CASABEL Şekil", "TAÇ DOĞA Şekil", "TAÇ şekil", "TAÇ HER MEVSİM", "TAÇ EVİNİZİN KARTI Şekil" ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki 2014/111059 sayılı “ARTAÇ YATAK-BAZA+Şekil” ibareli marka tescil başvurusunda bulunduğunu, anılan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın YİDK kararıyla nihai olarak reddedildiğini, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu ve başvurunun bu markalarla karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzer olduğunu, benzer malları kapsadığını, başvurunun tescili halinde müvekkili markalarının tanınmışlığından haksız yararlanacağını, seri marka olarak algılanma ihtimalinin bulunduğunu ileri sürerek YİDK"in 2016-M-8465 sayılı kararının iptalini, tescili halinde başvuru markasının markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı kurum vekili; kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, markaların benzer olmadığını, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 8/4 maddesi şartlarının somut olayda mevcut olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ... cevap dilekçesi sunmamıştır.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; başvuru konusu ibare ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 556 sayılı KHK"nın 8/1-b maddesi anlamında iltibasa yol açacak düzeyde benzerliğin bulunmadığı, aynı KHK"nın 8/4 maddesi koşullarının gerçekleşmediği, kurum kararının iptali koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin istinaf başvurusunun, başvuru markasının esas unsurunun “TAÇ” ibaresi olduğu, markaların 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olduğu, davacının markalarındaki “TAÇ” ibaresinin ayırt ediciliğinin yüksek olduğu, başvuru markasındaki “YATAK-BAZA” ibaresinin yeterli ayırt edicilik katmadığı, başvurudaki 20. sınıf mallarla bu malların satışına özgülenmiş 35. sınıftaki mağazacılık hizmetlerinin, davacının itirazına dayanak markaların kapsamlarında bulunan mal ve hizmetlerle aynı veya 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olduğu, bilirkişi raporunun da bu doğrultuda olduğu, davanın kabulü yerine markalar arasında benzerliğin bulunmadığından bahisle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlerin davacı markalarındaki mal ve hizmetlerle aynı olması nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinin değerlendirilmesinin gerekli olmadığı gerekçesiyle kabulüne, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüyle YİDK"nın 2016-M-8465 sayılı kararının iptaline, davalı ...’a ait 2014/111059 sayılı, "ARTAÇ YATAK-BAZA+Şekil" ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı kurum vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davalı ..."a 10.05.2019 tarihinde tebliğ edildiği, çıkarılan tebligatın üzerindeki adresin mernis adresi olduğuna dair şerhin bulunduğu, muhatabın bulunamaması nedeniyle 7201 sayılı Kanunun 21/2 maddesi uyarınca işlem yapıldığı, anılan adresin davalı ...’ın nüfus sisteminde kayıtlı adresi olduğundan yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu, kararın davalı ... tarafından yasal süreden sonra 27.05.2019 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda 6100 sayılı HMK’nın 366. maddesinin yaptığı yollamayla somut olaya uygulanması gereken aynı Kanun"un 346/1. maddesi hükmüne göre, süresinde yapılmayan temyiz istemiyle ilgili olarak Bölge Adliye Mahkemesi tarafından karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davalı ...’ın temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) Davalı kurum vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ...’ın Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükme yönelik temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı kurum vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı Kurumdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı ..."a iadesine, 10/02/2020 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
2709 sayılı T.C Anayasasının " Hak Arama Hürriyeti" başlıklı 36.maddesi "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" hükmünü içermektedir.
7201 sayılı Tebligat Yasanın 10/1 maddesinde, tebligatın tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılacağı,10/2 maddesinde de bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin, bilinen en son adresi olarak kabul edileceği ve tebligatın buraya yapılacağı düzenlenmiş, Yönetmeliğin 16/2 maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.
T.K 10 maddesinde ifade edilen bilinen en son adres, İçişleri Bakanlığı nezdinde tutulan adrese dayalı merkezi nüfus kayıt sistemindeki (MERNİS) adres olabileceği gibi başka bir adreste olabilir. Her iki durumda da muhatabın bilinen en son adresine normal tebligat (T.K.10) çıkarılması gerekir. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adres olarak kabul edilmekte ve tebligatın buraya yapılması gerekmektedir.
Yönetmeliğin 16/2 maddesinde ayrıca başkaca adres araştırması yapılmayacağı, 79/2 maddesinde tebligat zarfında adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhat verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu hüküm uyarınca tebligatı çıkaran mercii tarafından tebligat zarfına böyle bir meşruhat verilmeden posta memurunca T.K 21/2 maddesi hükmüne göre muhataba tebligat yapılması mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta;
Davalı ..."ın dava dilekçesinde bildirilen adresine "adres yetersizliği" nedeni ile dava dilekçesinin tebliğ edilememesi üzerine, İlk Derece Mahkemesince mernis adresi olarak tesbit edilen "İpek Mah. İpekyolu Cd. No 65/4 Kızıltepe/Mardin" adresine tebligatlar yapılmak suretiyle yargılama sürdürülmüş, İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında davalının aynı adresi, tebligat adresi olarak gösterilmesine rağmen, İlk Derece Mahkemesi kararı davalının mernis adresi olduğundan bahisle "Medya Mh. ... Cad. No ... Kızıltepe-Mardin" adresine T.K. 21. Maddesine göre tebliğ edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı da davalıya bu adrese 10.05.2019 tarihinde T.K. 21/2 maddesine göre tebliğ edilmiş, davalı 27.05.2019 havale tarihli "İpek Mh. İpekyolu Cd. No 65/4 Kızıltepe/Mardin" adresini beyan ettiği temyiz dilekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, yargılama süresince tebligatlar davalının "İpek Mah.... Cd. No ... Kızıltepe/Mardin" adresine tebliğ edilmiştir.
Davalı da temyiz dilekçesinde bu adresi tebligat adresi olarak göstermiş olup, bu adres T.K. 10 maddesine göre davalının bilinen en son adresidir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu adrese usulüne uygun tebliğ edilmesi ve temyiz süresinin bu tebligata göre başlatılması gerekmektedir.
Oysa Bölge Adliye Mahkemesi kararı T.K. 10 maddesine göre bilinen bu adrese tebliğ edilmeden, mernis adresi olduğundan bahisle T.K. 21/2 maddesine göre tebliğ edilmesi usulsüzdür. (HGK 2017/12-764 esas 2018/1345 karar sayı ve HGK 2018/12-829 esas, 2018/1795 karar vb.)
Davalı ..."a 10.05.2019 tarihinde yapılan usulsüz tebligat nedeniyle temyiz süresi işlemeye başlamayacağından davalının temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulü ile temyiz itirazlarının esastan incelenmesi gerekirken yazılı şekilde 10.05.2019 tarihli usulsüz tebligata geçerlilik tanıyarak temyiz süresini başlatan sayın Çoğunluk görüşüne katılamıyorum.