3. Hukuk Dairesi 2019/3788 E. , 2019/6547 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 07.08.1992 tarihinde davalı belediyeden encümen kararı ile ... ada 14 parseldeki 587.29 m2 gayrimenkulü 4.111.030 TL" ye satın aldığını, taşınmazın tapusunun kendisine hiç verilmediği gibi davaya konu taşınmazlar için hazine tarafından davalı ... aleyhine davalar açıldığı ve açılan davalar neticesinde davaya konu taşınmazların mera olarak işlem gördüğünü, 07.08.1992 tarihli encümen kararının iptali ile ilgili belediyece alınan herhangi bir karar veya mahkeme kararının tarafına tebliğ edilmediğini, mevcut durumu 28.06.2012 tarihinde öğrendiğini, satın aldığı gayrimenkulün şimdiki değerini davalı belediyeden istediğini ancak olumsuz yanıt aldığını belirterek gayrimenkulün hukuka aykırı satıştan doğan munzam zararının (şimdiki değerinin) hesaplanarak şimdilik 100,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında alacağını ıslah ederek dava değerini 4.111,03 TL" ye yükseltmiştir.
Davalı, satışına belediye meclisinin görevli ve yetkili olduğunu, satış baştan beri geçersiz olduğunu, taşınmazın 07.08.1992 tarihinde satın alındığını, 20 yıl geçtiğini, geçersiz satışın dayanılarak davacı sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince alacak talebinde bulunsa dahi bu talebin zamanaşımına uğradığını, ayrıca taşınmazın rayiç bedelini talep edemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının davalı Belediyeye ödediği bedelin 100,00 TL"sinin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte; 791,00 TL"sinin ıslah tarihi olan 14/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı belediyeden alınarak davacıya verilmesine dair verilen hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 21.10.2015 tarih ve 2014/20450 esas, 2015/16354 karar sayılı ilamı ile; "Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalı belediyenin maliki bulunduğu taşınmazı encümen kararı ile davacıya satmasına ilişkin sözleşmeden kaynaklandığı sabit olup; taraflar
arasında yapılan bu sözleşme geçerlidir. Geçerli sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle davacı, satış bedelini ödediğini ispat etmek koşuluyla taşınmazın ifasının imkânsız hale geldiği tarihteki rayiç değerini isteyebilir. Mahkemece, davacının ödediği satış bedelinin dava tarihi itibariyle ulaştığı alım gücüne hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda mahkemece; davaya konu taşınmaza yakın bölgelerden ve ifanın imkansız hale geldiği tarihe yakın zaman içinde yapılan benzer yözölçümlü taşınmazların satışlarını bildirmeleri için taraflara imkan tanınmalı, gerektiğinde re"sen emsal temini yoluna gidilerek, bu emsallerde dikkate alınarak taşınmazın rayiç değerinin mahallinde yapılacak keşif ile bilirkişi kurulu eşliğinde inceleme yapılarak denetime elverişli, bilimsel verilere uygun alınacak rapor sonucuna göre karar verilmelidir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, 12.09.2018 tarihli son kararında; alınan bilirkişi raporunda davaya konu taşınmazın fiili imkansızlık tarihi olan 18.04.2005 tarihindeki toplam değerinin 8.500,00 TL olduğunun belirlendiği, ancak davacının talebinin 4.111.030 TL olduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne, 100,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4.011,03 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafında temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorunludur. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
Somut olayda, bozmaya uyularak oluşturulan hükümde bozma gereği yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, 21.10.2015 tarihli bozma ilamında sözleşmenin geçerli bir satım sözleşmesi olduğu vurgulanarak taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği 18.04.2005 tarihindeki rayiç değerinin davacı tarafından talep edilebileceği belirtilmiş, rayiç değerin belirlenmesi için özellikle ifanın imkansız hale geldiği tarihe yakın zamanda satışı yapılan benzer yüz ölçümlü taşınmazların araştırılması gerektiği ifade edilmiştir. Ne var ki mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davaya konu taşınmazın dava tarihi itibariyle m2 değeri belirlenmiş, belirlenen m2 değerinin ifanın imkansız hale geldiği 18.04.2005 tarihinde ulaştığı değer TUİK tarafından yayınlanan fiyat farkında kullanılan ÜFE ve TÜFE/ TEFE güncelleme hesabına göre tespit edilerek m2"sinin 14,50 TL olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, raporda esas alınan dava tarihi de hatalı olarak belirlenmiştir. Bu açıklamalar ışığında raporda uygulanan hesaplama yönteminin Dairemizin bozma ilamında işaret edilen usule aykırı olduğu açıktır.
O halde mahkemece yapılacak iş, davaya konu taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği 18.04.2005 tarihteki rayiç değerinin hesaplanması için, bölgedeki emsal olabilecek taşınmazlardan 18.04.2005 tarihine yakın dönemlerde satış akdine konu edilenlerin belirlenerek akit tablolarının getirtilmesi; bunun yanında, belediye vb. kuruluşlardan yörede yapılan taşınmaz satışlarıyla ilgili araştırma yapılması ve sonrasında bilirkişi aracılığıyla emsal taşınmazlar ile davaya konu taşınmazın büyüklük ve çevre özellikleri de nazara alınarak karşılaştırılmasının yapılması; yaygın ve herkesin kabul edebileceği rayiç değerin belirlenmek suretiyle temyiz edenin sıfatı dikkate alınıp ancak rapor sonucunda belirlenen taşınmazın değerinin, mahkemece hükmedilen miktardan daha az olması durumunda raporda belirlenen rayiç değere, yüksek olması durumunda ise 4.111,03 TL"ye hükmedilmesi gerektiği dikkate alınarak karar verilmesidir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK" ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK" un 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK" un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.09.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.