Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/608
Karar No: 2020/2613
Karar Tarihi: 17.02.2020

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2020/608 Esas 2020/2613 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2020/608 E.  ,  2020/2613 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK


    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, davacının iş akdine işverence haksız olarak son verildiğini, işe iade talepli açtıkları davanın kabulüne karar verildiğini ve Yargıtayca feshin geçerli nedene dayandığı gerekçesi ile hükmün ortadan kaldırıldığını, davacının işçilik alacaklarının tahsili için ... 12. İcra Müdürlüğünün 2013/1744 esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçtiğini, ancak işverenin haksız itirazı sebebi ile takibin durduğunu belirterek, davalının yaptığı haksız itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
    Davalılar Cevaplarının Özeti:
    Davalı, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, bozma sonrasında toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2-Anayasası’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, Kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçe de hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. "Hukuki Dinlenilme Hakkı" gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
    Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
    Somut uyuşmazlıkta mahkeme kararının davacının çalışma süresinin neden tam süreli olarak kabul edilmesi gerektiğine dair Anayasa ve yasal mevzuatın aradığı anlamda herhangi bir gerekçe içermediği anlaşılmakla, anılan alacaklar konusunda verilen kararın temyiz mercii tarafından denetimi de olanaksızdır. Yazılı şekilde hüküm tesisi Anayasası’nın 141. maddesinin amacına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. ve 298/2. maddelerine aykırı olduğundan kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    3-Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda "usuli kazanılmış hak" kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
    Somut olayda, Dairemizin ilk bozma ilamında davacının kısmi süreli mi yoksa tam süreli mi çalıştığının belirlenmesi ve davacının yıllık izin alacağı yönünden davacının işe başlama süresi dikkate alınarak alacaklarının belirlenmesi gerektiği gerekçesi ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma sonrasında bilirkişiden ek rapor alınmış ve ek raporda davacının çalışmasının kısmi süreli olarak kabul edilemeyeceğinin ifade edilmesi nedeni ile bu rapor hükme esas alınarak davacının tam süreli olarak çalıştığı kabul edilmiş, yıllık izin alacağı yönünden ise herhangi bir incelem yapılmadan önceki gibi karar verilmiştir. Ancak yerel mahkemenin bu kabulü yukarıda izah edildiği gibi yasaya aykırı olduğu dosya kapsamına da uygun değildir. Zira, davacı tarafından dosyada tanık dinletilmemiş, dinlenen davalı tanıkları, davacının yarı zamanlı çalıştığını beyan etmişlerdir. Dosya içindeki davacının imzası olan sözleşmelere göre davacının ücretinin çalıştığı saate göre belirleneceği ve amirinin çağırdığı günlerde ve saatlerde çalışacağı, çalışma saatinin de amiri tarafından belirleneceği düzenlenmiş olup, davacı tarafından sözleşmeye bugüne kadar bir itirazda da bulunulmamıştır. Yine dosya kapsamında davacının tam süreli çalıştığına dair bir delil dosyaya sunulmamıştır. Davacının SGK kayıtlarına göre tam süreli bir hizmet bildiriminin yer almadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece iş hukukunda çalışma olgusunu ve hizmet süresini ispat yükünün, bunu iddia eden işçiye düştüğü göz ardı edilerek hüküm kurulması hatalı olmuştur. Öte yandan davacı tarafından puantaj kayıtlarının getirtilmesini talep ettiği halde bu talep hakkında da olumlu ve olumsuz bir karar da verilmemiştir. Mahkemece öncelikle davacının delil olarak dayandığı işyerindeki puantaj kayıtları getirtilerek davacının kısmi süreli mi yoksa tam süreli mi çalıştığı tespit edilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
    Davacının kısmi süreli çalışan olduğunu tespit edilmesi halinde, ilk bozma ilamında belirtildiği üzere, davaya konu Toplu İş Sözleşmesinin 6/c maddesinde yer alan part time çalışan işçilerin ayrıca toplu iş sözleşmesindeki bu yardımlardan yararlanamayacağına ilişkin düzenlemenin, davalı tarafından bu düzenlemeyi haklı kılan bir nedenin bulunduğu ispat edilemediğinden geçersiz olduğu kabul edilerek, davacının çalışma süresi ile orantılı olarak Toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanacağı kabul edilmelidir.
    Davacının tam süreli çalışan olduğunun belirlenmesi halinde ise, 01.10.2006-30.09.2008, 01.10.2008 - 30.09.2010 dönemlerinde yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesinde part time personel grupları belirlenmiştir. Davacı personel Grup A kapsamında kalmakta olup ücret dökümü de ilgili Toplu İş Sözleşmelerine eklenmiştir. İşverence, davacı kısmi süreli çalışan kabul edildiğinden bu döküme göre ücret ödemesi yapılmıştır. Ücret çıplak ücret+ vardiya primi+ ikramiye+ senelik izin ve bayram olarak belirlenmiştir. Örneğin 30.09.2009 tarihine kadar örnek Grup A ücret dökümüne göre kısmı süreli çalışan işçinin ücreti 1.562,42 TL olup bu ücret; Çıplak Ücret: 1.122,86 TL+Vardiya primi(ikili): 31,66 TL+İkramiye: 374,29 TL+Senelik İzin ve Bayram: 33,61 TL"den oluşmaktadır. Davacının 10/2008 – 9/2009 arası dönem ücret bordrolarına göre de davacının birim ücreti Toplu İş Sözleşmesi"nde belirlenen şekilde brüt 1.562,42 TL"dir.
    Toplu İş Sözleşmesi"nin 6/c maddede işçinin ücreti içinde vardiya primi, ikramiye, senelik izin ve bayram alacaklarının ödenmesi kararlaştırıldığından, part time çalışan işçilerin ayrıca Toplu İş Sözleşmesi"ndeki bu yardımlardan yararlanamayacağı düzenlenmiştir. Ancak davacının tam süreli çalışan olduğu tespit edilmesi halinde, davacının tam süreli çalışan işçi gibi alması gereken ikramiye, senelik izin ve bayram yardım alacakları hesaplanmalı ancak işçiye ücreti içinde ödenen vardiya primi, ikramiye, senelik izin ve bayram alacaklarının mahsubu ile fark alacaklar tespit edilmelidir. Nitekim, mahkemece uyulan bozma ilamında da davacının çalışma şeklinin belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği belirtilmiştir.
    Mahkemece, belirtilen şekilde mahsup yapılmadan ikramiye, senelik izin ve bayram alacaklarının hüküm altına alınmasının mükerrer ödemeye neden olacağının gözetilmemesi hatalı olup bozma nedenidir.
    Yine davacının kıdem tazminatına esas süresi de, davacının SGK kayıtlarındaki hizmet süresi 9 yıl 25 gün olduğu ve davacının talebi gereği 15.01/2003-27.05.2010 tarihleri arasında davacının çalışmasının kesintisiz olduğu kabul edilerek ve hizmet cetvelinde görülen sürenin aksine 11 yıl 5 ay 3 gün olduğu ihtimallerine göre hesaplanmış, mahkemece davacının talebi dikkate alınarak 11 yıl 5 ay 3 gün üzerinden hesaplama yapan kısım tercih edilmiştir. Çalışma olgusunu ve süresini ispat yükünün davacıda olduğu dikkate alındığında, davacının davalı işyerinde çalışmış olduğu fiili hizmet süresi ve prime esas günleri dikkate alınarak, kıdem tazminatına esas süresinin 9 yıl 25 gün olduğu kabul edilmelidir. Anılan yönler gözeltilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    İkinci bozma sonrasında yapılacak yargılamada, ikinci bozmaya konu kararın davacı tarafından temyiz edilmediği göz ardı edilmemelidir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi