10. Hukuk Dairesi 2012/5537 E. , 2012/6231 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımlarının rücuan tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Hüküm, 18.05.2010 tarihinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de, vekaletnamede temyizden feragat yetkisi bulunan aynı vekil tarafından, 29.02.2012 tarihinde temyiz isteğinden feragat edildiğinin bildirilmiş olması karşısında, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin feragat nedeniyle reddine.
2-Davacı Kurum vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava, 23.09.2003 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesi istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 10, 26 ve 87. maddeleridir.
Davaya konu somut olayda; pres işinde çalışırken kazalanan sigortalının dava dışı taşeron...ünvanlı işyerinin işçisi olduğu kabul edilerek, asıl işveren ...% 65, taşeron .... İşleri ünvanlı işverenin % 15, sigortalının % 20 kusurlu olduğu kabul edilerek, 10. madde de, uygulanmak suretiyle % 75 davalı kusuruna göre, ilk peşin değerli gelire sosyal yardım zammı eklenmeksizin hüküm kurulmuştur.
Somut olayda, sigorta müfettişinin 01.06.2004 tarihli raporunda; 4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin son bendine atfen, daha önce o işyerinde çalışan kimse ile alt işverenlik ilişkisi kurulamayacağı, bu halde asıl işveren ve alt işverenlik ilişkisinin muvazalı işleme dayandığı kabul edilerek, alt işverenin işçilerinin de asıl işverenin işçileri sayılacağı, dava dışı...da daha önce ....şirketi işçisi olduğu ve sözleşmenin muvazalı olarak yapıldığı, bu nedenle de kazalının asıl işveren işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde bir tespit yapıldığı anlaşılmıştır.
Dosyaya celbedilen, 16.09.2003 tarihli “Üretim Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede, dayanıklı tüketim malı, soba borusu ve soba imalatı işinin, davalı ... Dayanıklı .... ait işyerinde veya başka bir adreste dava dışı... yaptırmayı üstleneceği ve davalının hizmet bedelini ödeyeceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.05.2004 tarihli ve 10-233/262 sayılı kararında da belirtildiği üzere; maddede, “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan gibi adlarla anılmaktadır.” Üçüncü kişinin aracılığı” başlıklı, 506 sayılı Yasa’nın 87. maddesi, “sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu Yasanın işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur.Bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir” hükmünü içermektedir. Bu maddeye göre aracı kavramı, her şeyden önce, bir asıl işverenin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmeyi ve nihayet asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen hukuki ve fiili olgular ışığında sigorta müfettişi tarafından yapılan belirleme tartışılıp, irdelenmeksizin, davalı ... Dayanıklı ...ile dava dışı .... arasında asıl işveren - alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığının incelenip araştırılıp sonucuna göre kusur raporu alınarak karar verilmesi gereğinin gözetilmemiş olması isabetsiz bulunmuştur.
Kabule göre de; ilk peşin değerli gelir miktarına sosyal yardım zammı dahil edilmeyerek, eksik rücu alacağına hükmedilmiş olması da, ayrıca isabetsizdir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.