9. Hukuk Dairesi 2015/9285 E. , 2018/3129 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili müvekkilinin, davalı şirkete ait işyerinde 16/11/2011-17/01/2013 tarihleri arasında tır şoförü olarak, hafta ve genel tatilleri de kapsayacak şekilde, günlük ortalama 16-17 saat ve en son net 2.100,00 TL. ücretle çalıştığını, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, işçilik alacaklarının tam ve eksiksiz ödenmemesi nedenleriyle iş akdinin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile ücret, fazla çalışma, hafta tatili, yılık izin, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının müvekkili şirkette 17/11/2011-14/01/2013 tarihleri arasında net 1.500,00 TL. ücretle çalıştığını, 15/01/2013-16/01/2013 tarihleri arasında devamsızlık yaptığını, iş akdinin feshine yönelik davacı tarafından çekilen ihtarnamenin haksız ve kötü niyetle yapıldığını, davacının 1,5 yıl boyunca haftanın 7 günü, günde 16-17 saat çalıştığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve ödenmeyen işçilik alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak ve davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre taraflar vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında davacının ödenmeyen ücret alacağı bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
6100 sayılı HMK.’un 25/1 maddesi uyarınca “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.” (Maddi vakıa ile bağlılık ilkesi)
Diğer taraftan aynı kanunun 31. maddesine göre “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddî veya hukukî açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili dava dilekçesinde, hangi aylara ait olduğu belirtilmeden, müvekkilinin 3 aylık eksik ödenen ücretinin ödenmesini istemiştir. Bilirkişi tarafından ise, davacının banka hesabına Kasım/Aralık 2012 ila Ocak/2013 maaşı adı altında ödemeler dışında hangi aylara ilişkin olduğu açıklanmadan maaş ödemesi adı altında ödeme yapıldığını beyan etmiş ve yapılan bu ödemelerin hangi aylara ait olduğu tespit edilemediği gerekçesiyle hesaplama yapamadığını beyan etmiş, mahkemece ise, gerekçesi belirtilmeden ücret alacağının reddine karar verilmiştir.
Mahkemece hâkimin davayı aydınlatma görevi çerçevesinde davacıya ücret alacağını somutlaştırması, davalıya ise banka kayıtlarındaki ödemeler açıklattırılarak, davacının ücret alacağının bulunup bulunmadığı tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ücret alacak talebinin gerekçesiz şekilde reddedilmesi isabetsizdir.
3- Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı ve hafta tatillerinde çalışıp çalışmadığı konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını ve hafta tatillerinde çalıştığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma ve tatil alacaklarının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışma ve hafta tatillerinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmaların yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İşçinin çalışma olgusunun tespitinde işyerinde veya komşu işyerinde çalışanların tanıklığı önemli olduğu gibi tanık olarak dinlenecek kişinin tanıklığına güveni etkileyebilecek bir durumun olup olmadığı da araştırılmalıdır.
Diğer taraftan 6100 HMK.’un tanıkla ilgili hükümleri incelendiğinde, 240/1 maddesinde “Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir”, 250. maddesinde “Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat edebilir” ve 254. maddesinde ise “Dinleme sırasında öncelikle tanıktan adı, soyadı, doğum tarihi, mesleği, adresi, taraflarla akrabalığının veya başka bir yakınlığının bulunup bulunmadığı, tanıklığına duyulacak güveni etkileyebilecek bir durumu olup olmadığı sorulur” kurallarına yer verilmiştir.
Dairemizin istikrarlı uygulaması gereği, davalı aleyhine dava açanlar tanık olarak dinlenmiş ise bu işçilerin tanıklıklarına ihtiyatlı yaklaşılması gerekir. Bu beyanlar diğer yan delillerle birlikte değerlendirilerek, sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı ... İsmet’in normal çalışma saatlerinin günlük 16-17 saat olduğuna dair beyanı nazara alınarak davacının günlük 16 saat çalıştığı, 2 saat ara dinlenmenin tenzili ile günlük 14 saat, haftada ise 84 saat çalışma ile haftada 39 saat fazla çalışma bulunduğu belirtildikten sonra, yargı içtihatları gerekçe gösterilerek günlük 3 saat, haftada ise 18 saat fazla mesai yapıldığı kabulüne göre hesaplama yapılmıştır. Ancak bilirkişinin yargı içtihatlarının fazla çalışmayı, günlük 3 saat, haftada da ise 18 saat ile sınırlandırdığı değerlendirmesi doğru olmadığı gibi, beyanı fazla çalışma yapıldığına dayanak yapılan tanık İsmet aynı şekilde davalı aleyhine dava açan bir kişidir. Yine davacının hafta tatilinde çalıştığı iddiası sadece davacı ... ... tarafından doğrulanmıştır. Diğer davacı ... ... ile davalı tanıklarının ise, fazla mesai konusunda hesaplamaya elverişli, hafta tatilinde ise davacının hafta tatillerinde çalıştığına dair, bir beyanları bulunmamaktadır. Bu durumda davacının, fazla mesai yaptığını ve hafta tatillerinde çalıştığını ispat ettiğinden söz edilemeyeceğinden, fazla çalışma ve hafta tatili alacak taleplerinin reddi yerine kabulü hatalıdır.
4- Davalı tarafından sunulan ücret pusulasında görülen 700,00 TL. yıllık izin tahakkukunun, dava tarihinden sonra 04/02/2013 tarihinde davacının hesabına yatırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ödenen miktar yönüyle dava konusuz kalmış olup, konusuz kalan bu miktar nedeniyle davacının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumluluğu bulunmamaktadır. Mahkemece davalı tarafından dava açıldıktan sonra yapılan bu ödemenin kullanılmayan yıllık izin ücretinden mahsubu gerekirken, gerekçesiz şekilde mahsubun yapılmaması hatalıdır.
5- Mahkemece hükmün gerekçesinde fazla çalışma ücreti, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinde %30 civarında karineye dayalı makul indirim (taktiri indirim) yapılmasının öngörüldüğü belirtildiği halde, belirtilen alacaklarda sırasıyla %15, %25 ve %25 indirim yapılması ve karineye dayalı makul indirim oranının net bir şekilde belirtilmesi yerine “...civarında…” denilerek muğlak bırakılması hatalıdır.
6- Mahkemece, hükmedilen tazminat ve alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun kararda belirtilmemesinin infazda tereddüte yol açacağının düşünülmemesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 19/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.