3. Hukuk Dairesi 2019/1013 E. , 2019/6726 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; dava dışı ... Turizm A.Ş. nin davacı kurumun elektrik abonesi ve ilgili şirketin "turizm teşvik belgesi" ne sahip olduğunu, bu nedenle 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu"nun 16. maddesi ve 12.04.2002 tarih ve 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, 02.04.2004 tarihine kadar bölgedeki sanayi ve meskenlere uygulanan tarifelerden en düşüğü üzerinden elektrik tarifesi uygulandığını, turizm teşvik belgesi sahibi abonelere uygulanan indirimli tarifeden dolayı, davacı şirket gelir kaybının da yine 12.04.2002 tarih ve 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 4. maddesi uyarınca Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılandığını; Hazine Müsteşarlığının 15.04.2004 tarih ve 28717 sayılı yazısı ile, ... ve bağlı ortakların özelleştirme programına alınmış olması ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunmaması nedeniyle, 02.04.2004 tarihinden sonraki uygulamalara yönelik olarak, bahse konu indirimli tarife uygulanmasından dolayı oluşan gelir kaybı zararının Müsteşarlık tarafından karşılanmayacağının bildirildiğini, bu yazı üzerine turizm teşvik belgesine sahip şirketlere indirimli tarife uygulanmasının kaldırıldığını; bunun üzerine, ...Turizm A.Ş. tarafından Beyoğlu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2008/502 E. sayılı dosyasıyla, indirimli tarife uygulamasının kaldırılmadığından bahisle, fazladan ödenen bedellerin iadesine yönelik davacı şirkete karşı dava açıldığını, mahkemece yapılan yargılama neticesinde 432.820,14 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bahse konu şirkete ödenmesine karar verildiğini, kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini; ilgili mahkeme kararından ötürü İstanbul 13. İcra Müdürlüğü"nün 2009/34780 E. Sayılı takip dosyasına toplam 852.635,00 TL ödeme yapıldığını, ilgili kararın temyiz edilmesi sebebiyle, davacı şirket tarafından ayrıca 19.866,45 TL de onama harcı yatırıldığını; davalı Hazinenin söz konusu yazısı uyarınca toplam 872.501,45 TL ödeme yapmak zorunda kalındığını, bugüne kadar da Hazinece indirimli tarifeden dolayı gelir kaybının davacı kuruma ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 872.501,45 TL nin ödeme tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ; TEDAŞ ın özelleştirme kapsam ve programına alınması ile artık 233 sayılı kanun hükmünde kararname kapsamında bulunmadığını, dolayısıyla TEDAŞ ve bağlı ortakları hakkında 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu kararının artık uygulanamayacağını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; her ne kadar, davacı tarafından 872.501,45 TL talep edilmiş ise de, tefhim edilen hükümde sehven 852.501,45 TL olarak tefhim edildiği ve tefhim edilen hükme aykırı karar olamayacağı gerekçesiyle, davanın kabulüne, 852.501,45 TL nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18.06.2014 tarih ve 2013/16634 E. - 2014/10121 K. Sayılı ilamı ile, bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi giderme koşuluyla vicdani kanaatine göre karar vermesi gerektiği, gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulü ile 872.501,45 TL nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 08/06/2016 tarih ve 2015/14035 E. - 2016/9167 K. Sayılı ilamı ile, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının yerinde olmadığı belirtilerek, "...Mahkemece yargılama sırasında, faiz talebi yönünden davacı tarafın davalı tarafı temerrüde düşürecek bir ihtarda bulunup bulunmadığı araştırılmamış, haksız ödeme tarihlerinden itibaren faize ilişkin hüküm kurulmuştur. O halde, somut olayda; davalı tarafın daha önceden temerrüdü yoksa dava tarihinden itibaren davalının temerrüde düştüğü kabul edilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir..."gerekçesiyle, bozulmuştur.
Mahkemece, ikinci bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ise; Beyoğlu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2008/502 E. Sayılı dosyasının incelenmesinde, davanın, davacı kurum tarafından davalı Hazineye ihbar edildiği, ihbar dilekçesinin ihbar olunan Hazineye 17/03/2009 tarihinde tebliğ edildiği, ihbar ile davalının olaydan haberdar olup temerrüde düştüğü, davacı tarafından ödenen 432.820,14 TL ana para için bu tarihten itibaren faiz uygulanması gerektiği, yargılama ve harç gideri olarak yapılan 19.866,45 TL yönünden ise dava tarihinden itibaren davalının faizden sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 432.820,14 TL nin 17/03/2009 tarihinden itibaren, 19.866,45 TL nin ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Mahkemece, her ne kadar, Dairemiz bozma kararına uyulmuş ise de; bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.)
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla , kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. ( Hukuk Genel Kurulu"nun 20.12.2013 gün E: 2013/23-131, K: 2013/1681 sayılı ilam)
Somut olayda; mahkemece, 30/12/2014 tarihli kararda, 872.501,45 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, anılan karar taraf vekillerince temyiz edilmiş ve yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş olup; Dairemiz bozma kararında, hükmedilen asıl alacak miktarı yönünden bir tespite yer verilmemiş, 872.501,45 TL asıl alacak miktarının bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği anlaşılmıştır. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ise, 432.820,14 TL nin 17/03/2009 tarihinden itibaren, 19.866,45 TL nin ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline yönelik hüküm tesis edilmiş olup, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yapılarak, davacı aleyhine verilen bu karar ile davacının kazanılmış hakkı ihlal edilmiştir.
O halde, mahkemece; ilk kararda hükmedilen 872.501,45 TL nin davacı yararına kazanılmış hak oluşturduğu dikkate alınarak, davanın 872.501,45 TL üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken; davacının usuli kazanılmış hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3-) Temerrüt (gecikme) faizi ; borçlunun, para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödemesi gereken, miktarı yasalarla belirlenmiş asgari bir tazminat türü olarak tanımlanabilir (Nami Barlas, Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, İst.1992, s.127 vd.).
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş (kesin vade bulunması) veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır. (TBK 117. madde) Kesin vade olmadığı gibi temerrüde düşüren ihtarname de çekilmeden icra takibi yapılmış ise takip tarihinde temerrüt gerçekleşir. (11.12.1957 tarih 17/29 sayılı İçihadı Birleştirme Kararı) Temerrüde esas icra takibi de bulunmuyorsa dava tarihinde temerrüt gerçekleşir.
Somut olayda; davacı tarafından, davalının, dava konusu alacak için usulüne uygun bir şekilde dava tarihinden önce temerrüde düşürüldüğü ispat edilememiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediği dikkate alınarak, asıl alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile faizin, dava tarihinden önce açılmış olan rücu konusu davanın davalıya ihbar tarihinden itibaren başlatılması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına; üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.09.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.