21. Hukuk Dairesi 2019/5054 E. , 2020/1647 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ...13. İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
A)Davacı İstemi;
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; iş kazasında sürekli iş göremezliği oluşan sigortalı lehine bakiye maddi tazminat ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
B)Davalı Cevabı;
Davalılar ve vekilleri cevap dilekçeleri ile akabinde özet olarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
C)İlk Derece Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; 202.314,98 TL maddi tazminat ve 40.000,00 TL manevi tazminatın 02/06/2007 tarihinden itibaren yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26.Hukuk Dairesince, 220.328,44 TL maddi tazminat ve 40.000,00 TL manevi tazminatın 02/06/2007 tarihinden itibaren yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ise reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
E)
1-Davacının Özetle Temyiz Nedenleri;
•Reddedilen 5000 TL’lik manevi tazminat yönünden davalılar için tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, ancak İSKİ ve Akad şirketi için ayrı vekalet ücreti verildiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
2-Davalı Akad İnşaat Şirketinin Özetle Temyiz Nedenleri;
Davacının yaralanma olayında uygun illiyet bağı kesilmiş olduğundan davalı şirketin kusuru ve sorumluluğu bulunmadığını,
Kavga olayını başlatan kişinin davacı olduğunu ve daha sonrasında kavga ettiği kişilerle anlaşma yoluna giderek tazminat aldığını,
Dayanak davada kısa kararda 202314,98 TL’ye hükmedildiği, gerekçeli kararda ise bakiye alacağın 217091,52 TL olması gerektiğinin belirtildiği, çelişkiler üzerine iş bu davada karar verildiğini,
Kabul anlamına gelmemek üzere maddi tazminat miktarına da itiraz ettiklerini,
Davacı lehine verilen manevi tazminatın fahiş olduğunu,
Maddi ve manevi tazminata karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
1-Dosyadaki temyiz kapsam ve nedenlerine göre; taraf vekillerinin aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Dava, sigortalının iş kazasında sürekli iş göremezliği nedeniyle maddi ve manevi zararların giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 220.328,44 TL maddi tazminat ve 40.000,00 TL manevi tazminatın 02/06/2007 tarihinden itibaren yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ise reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamının tetkikinden; Bakırköy 4.İş Mahkemesi’nin 2014/101 esas ve 2015/308 ilam sayılı dava dosyasında, davacının iş bu dosya davalıları aleyhine fazlaya dair istemlerini saklı tutmak sureti ile 1000 TL maddi tazminatın tahsili için dava açtığı; 11.05.2012 tarihli raporda 399291,37 TL zarar tespiti yapılarak hakkaniyet indirimi konusunda takdir yetkisi bulunduğu ve kurumca ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ile ilk peşin sermaye değerinin tenzili gerektiğinin belirtildiği, davacı tarafın 30.05.2012 tarihinde rapora ayrıca ve açıkça itiraz etmeksizin ücret artışından kaynaklanan taleplerini saklı tutmak sureti ile 109483 TL üzerinden maddi tazminat istemini ıslah ettiği, akabinde illiyet bağının kesildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, Dairemizce davalı İski Genel Müdürlüğü’nün hukuki durumunun belirlenmesinde yanılgıya düşüldüğü ve İş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşulları içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek Bozma kararı verildiği, Dairemiz Bozma ilamı doğrultusunda yeniden kusur raporu tatbiki ile ek hesap raporu düzenlendiği, hükme esas alındığı anlaşılan ek hesap raporunda 329811,44 TL zarar tespiti yapıldığı, Mahkemenin taleple bağlı şekilde 109483 TL’ye hükmettiği, davacı tarafın süre tutum dilekçesi ibrazı yolu ile davalılardan Akad İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. ve İski Genel Müdürlüğü vekilleri ile birlikte temyiz yoluna başvurduğu, Dairemizce temyiz kapsam ve nedenleri gözetilerek onama kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, Bakırköy 4.İş Mahkemesi’nin 2014/101 esas ve 2015/308 ilam sayılı kararının iş bu dava için kesin hüküm niteliğinde olup olmadığına ilişkindir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 237.maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 114/1-i. maddesi uyarınca; dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hükmün bulunması olumsuz dava şartıdır. Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay"da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 gün ve 1991/5-215-342 E., K. sayılı ilamı; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, yıl: 2001, C. V, s. 4980 vd.).
Hemen belirtilmelidir ki kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (Örneğin HUMK. m. 427; HMK. m. 361). Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir. 6100 sayılı HMK’nun 303/1.maddesi de, “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir tanımı içermektedir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E. 2003/57 K.; 23.02.2005 gün ve 2005/21-66 E. 2005/93 K.; 03.03.2010 gün ve 2010/11-75 E. 2010/121 K.; 08.12.2010 gün ve 2010/1-602 E. 2010/643 K.; 02.11.2011 gün ve 2011/2-561 E. 2011/668 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır. Mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar; aynı davayı bir daha (yeniden) inceleyemezler ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar (Baki Kuru, a.ge., C. V, s. 5051- 5053).
Bu açıklamalar ışığında dava konusu olayın irdelenmesinde; Bakırköy 4.İş Mahkemesi’nin 2014/101 esas ve 2015/308 ilam sayılı dava dosyasında, davacının iş bu dosya davalıları aleyhine fazlaya dair istemlerini saklı tutmak sureti ile 1000 TL maddi tazminatın tahsili için dava açtığı; 11.05.2012 tarihli raporda 399291,37 TL zarar tespiti yapılarak hakkaniyet indirimi konusunda takdir yetkisi bulunduğu ile kurumca ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ve ilk peşin sermaye değerinin tenzili gerektiğinin belirtildiği, davacı tarafın 30.05.2012 tarihinde rapora ayrıca ve açıkça itiraz etmeksizin ücret artışından kaynaklanan taleplerini saklı tutmak sureti ile 109483 TL üzerinden maddi tazminat istemini ıslah ettiği, akabinde illiyet bağının kesildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, Dairemizce davalı İski Genel Müdürlüğü‘nün hukuki durumunun belirlenmesinde yanılgıya düşüldüğü ve İş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşulları içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek Bozma kararı verildiği, Dairemiz Bozma ilamı doğrultusunda yeniden kusur raporu tatbiki ile ek hesap raporu düzenlendiği, hükme esas alındığı anlaşılan ek hesap raporunda 329811,44 TL zarar tespiti yapıldığı, Mahkemenin taleple bağlı şekilde 109483 TL’ye hükmettiği,
davacı tarafın süre tutum dilekçesi ibrazı yolu ile davalılardan Akad İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. ve İski Genel Müdürlüğü vekilleri ile birlikte temyiz yoluna başvurduğu, Dairemizce temyiz kapsam ve nedenleri gözetilerek onama kararı verildiği, iş bu dava ile de davacı tarafın hükme esas hesap raporuna göre bakiye maddi tazminat isteminde bulunduğu anlaşıldığından dayanak davadaki yargılamanın zikredilen seyri gözetilerek, davacının maddi tazminat miktarının tartışılarak, taraflar yönünden usulü kazanılmış hak oluşturacak şekilde kesinleştiği açıktır. Bu bağlamda, kesin hüküm nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
3-Diğer yönden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3. maddesinde; “(1) Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, ekli Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur. (2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” ifadelerine yer verilmiştir.
O halde, tarifeye uygun şekilde maddi ve manevi tazminat için ayrı vekalet ücreti takdir edilmesine rağmen, reddedilen manevi tazminat yönünden yürürlükte bulunan AAÜT‘nin 3.maddesi gözetilmeksizin hatalı şekilde her davalı için ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ile davalılardan Akad İnşaat San Ve Tic. Ltd. Şti. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G) SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacı ile davalılardan Akad İnşaat San Ve Tic. Ltd. Şti."ne iadesine, 12/03/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.