Esas No: 2019/1072
Karar No: 2019/6777
Karar Tarihi: 17.09.2019
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/1072 Esas 2019/6777 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 17/09/2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; davacı vekili Av. ... geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 20.7.2010 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesinin, kiraya veren ... ile davacı kiracı şirket arasında imzalandığını, ..."un da müşterek ve müteselsil kefil olarak sözleşmeyi imzaladığını, sözleşmede kiralananın kereste toptan satış mağazası olarak kullanılacağının belirtildiğini; kiralananın 15.01.2013 tarihinde kiraya verenin mirasçıları tarafından davalı ... İnşaat Sanayi Ve Diş Tiç Ltd Şirketine satıldığını; yeni malik tarafından kiracıya keşide edilen Beyoğlu 57. Noterliğinin 11.02.2013 tarih ve 3142 yevmiye nolu ihtarı ile; taşınmazı satın aldığını kiraların kendilerine ödenmesini ve satın alma sebebinin ise binayı yıkarak yeni inşaat yapmak olarak belirtildiğini, Güngören Belediyesinin 06.05.2013 tarihli, yeni malike yazdığı yazıda; yapının riskli yapı olduğunu ve 60 gün içinde yıkılması gerektiğinin bildirilmesi üzerine kiralananın tahliye edilerek anahtarlarının davacı kiracı şirket tarafından 30.06.2013 tarihinde tutanakla teslim edildiğini, sözleşmenin özel şartlar 8 maddesinde: ”her hangi bir nedenle 10 yıldan evvel kiracının tahliyesi durumunda ... ve ... tarafından kiracıya 210.000 $ tazminat
ödeneceğinin, tazminatın fahiş olduğu sonradan taraflarca ileri sürülemez” hükmüne yer verildiğini belirterek zorunlu ve faydalı imalat bedeli olarak 100.000 TL, cezai şart bedeli olarak 210.000 USD karşılığı 440.097 TL, portföy kaybı tazminatı olarak 10.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar; 6306 sayılı yasa kapsamında riskli yapı tespiti üzerine davacının kendi rızası ile taşınmazı tahliye ettiğini, tahliye nedeniyle kusurlarının olmadığını, sözleşmede belirtilen cezai şartın davalıların kusuru olmadığından talep edilemeyeceğini; davacının basiretli bir tacir gibi araştırma yapması gerektiğini; 6306 sayılı yasa kapsamı gereği riskli yapı tespitinin 2007 tarihli deprem yönetmeliğine dayandığını; ayrıca, davacının yapmış olduğu dekorasyon ve tadilat bedellerinin istenemeyeceğini, davacının tahliye sırasında yapılan imalatları söküp götürdüğünü savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 2015/9646 Esas-2016/604 Karar sayılı 02.02.2016 tarihli ilamıyla; “... Olayımızdaki uyuşmazlık; Davalı kiraya verenin taşınmazın ilk kiraya verildiği tarihde kiralananın riskli yapı olduğundan haberdar olup olmadığı ve kiralananı mevcut haliyle bilerek kiralayıp kiralamadığı noktasında toplanmaktadır. Türk Borçlar Kanunu"nun 301. maddesi uyarınca; kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. TBK"un 308. maddesine göre de; kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlüdür. Öte yandan, davacı kiracınında basiretli bir tacir olarak kiralananın hukuki ve fiziki durumunu araştırdıktan sonra kiralaması gerekir. Başka bir anlatımla davalı kiraya veren kiralananın riskli binalar arasında olduğunu bilerek kiraya vermiş davacı kiracı da kiralananın bu durumunu bilerek kiralamış ise her iki tarafın da müterafik kusuru bulunduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, tarafların buna ilişkin delilerinin toplanarak yukarda açıklanan esaslar çerçevesinde inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın red edilmesi doğru değildir.
...." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak; davacının cezai şart ve portföy kaybına ilişkin davalarının reddine, faydalı masraflar yönünden 100.000 TL"nin davalı şirketten tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Davacının, faydalı masraflara ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
TBK"nun 195. maddesinde; "Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur. Borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden doğan borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan yükümlülüğünü yerine getirmesini isteyemez. Borçlu, borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence isteyebilir.
Aynı kanunun 196. maddesinde "Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur. İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir. Alacaklının kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır." düzenlemeleri bulunmaktadır.
Davada dayanılan ve hükme esas alınan 20.07.2010 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme kiraya veren ... ile davacı kiracı şirket arasında imzalanmış, ..."ta müşterek ve müteselsil kefil olarak sözleşmeyi imzalamıştır. Sözleşmede kiralananın kereste toptan satış mağazası olarak kullanılacağı belirtilmiştir. Kiralananın15.01.2013 tarihinde kiraya verenin mirasçıları tarafından davalı ... İnşaat Sanayi ve Dış Tic.Ltd. şirketine satıldığı anlaşılmaktadır. Yeni malik, kiracıya keşide ettiği Beyoğlu 57.Noterliğinin 11.02.2013 tarih ve 3142 yevmiye nolu ihtarı ile taşınmazı satın aldığını kiraların kendilerine ödenmesini ve satın alma sebebinin ise binayı yıkarak yeni inşaat yapmak olarak belirtmiştir. Yeni malik sözleşme ile; "mevcutta bulunan kiracıların tüm yükümlülükleri satış tarihinden itibaren yeni mal sahibine aittir. Eski mal sahibinin kiracılara karşı hiçbir sorumluluğu yükümlülüğü kalmamıştır. Eskiye dönük kiracılardan doğacak her türlü sorumluluk... İnş.San.ve Dış Tic.Ltd.Şti’ne aittir." şeklinde taahhütte bulunmuştur. Bu taahhüt, davalı şirket ve diğer davalılar açısından TBK 195. maddesine göre borcun iç üstlenilmesi olup, davalı alacaklı tarafından borcun nakli (üstlenilmesi) kabul edilmediğinden alacaklı davacıyı bağlamaz. Bu durumda faydalı masraf alacağı yönünden kiraya veren diğer davalıların da sorumlu olduğu gözetilmeden yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 2.037 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.09.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY-
İlk olarak, Bakırköy 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 04.06.2015 tarih ve 2013/1061-2015/455 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyiz istemi sonrasında,
Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 02.02.2016 tarih ve 2015/9646 E. - 2016/604 K. sayılı ilamı ile "Davanın cezai şart iyileştirme bedeli ve kar kaybı alacağının (manevi tazminatın)" tahsiline ilişkin olduğu belirtilerek, sair temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, davacı vekilinin cezai şart, sökülüp götürülemeyen dekorasyon ve imalat bedeli ve portföy kaybı tazminatına ilişkin temyizinin "... uyuşmazlık; Davalı kiraya verenin taşınmazın ilk kiraya verildiği tarihde kiralananın riskli yapı olduğundan haberdar olup olmadığı ve kiralananı mevcut haliyle bilerek kiralayıp kiralamadığı noktasında toplanmaktadır. Türk Borçlar Kanunu"nun 301 maddesi uyarınca kiraya veren kiralananı kararlaştırılan tarihte sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. TBK"nun 308 maddesine göre de kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlüdür. Öte yandan davacı kiracınında basiretli bir tacir olarak kiralananın hukuki ve fiziki durumunu araştırdıktan sonra kiralaması gerekir. Başka bir anlatımla davalı kiraya veren kiralananın riskli binalar arasında olduğunu bilerek kiraya vermiş davacı kiracı da kiralananın bu durumunu bilerek kiralamış ise her iki tarafın da müterafik kusuru bulunduğunun kabulü gerekir Bu durumda, tarafların buna ilişkin delilerinin toplanarak yukarda açıklanan esaslar çerçevesinde inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın red edilmesi doğru değildir." denilerek bozulmuştur.
Yeniden yapılan yargılamada; Yargıtay bozma ilamına uyularak kiracı olan davacının açtığı davalardan; yeni malik/ davalı şirketin önceki maliklere verdiği tarihsiz imzalı belgeye dayalı taahhüdü nedeniyle diğer davalılar/ önceki maliklere açılan davanın reddine, kiralananın sözleşmenin kurulmasından yıllar sonra riskli yapı haline geldiği ve yıkılması gerektiği bunda kiraya verenin ve halefi olan yeni malik/davalı şirketin kusuru bulunmadığından cezai şart alacağı talebinin reddine, haksız tahliye söz konusu olmadığından portföy kaybı tazminatı talebinin reddine, sökülüp götürülemeyen dekorasyon ve imalat bedeli talebinin kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 100.000 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile davalı şirketten tahsiline karar verilmiş, taraf vekillerinin temyizi sonrasında;
Dairemizin 17.09.2019 tarih ve 2019/1072 E. - 2019/6777 K. Sayılı bozma ilamı ile davacının sair temyiz itirazlarının reddine, davalı şirket yanısıra diğer davalıların da zorunlu faydalı masraflardan sorumlu olacağı belirtilerek bozulmuş ise de;
Dairemizin sair temyiz itirazları reddi içinde kalan alacak kalemlerinden, davacının portföy kaybı olarak belirttiği kar kaybı tazminatı olarak nitelediğimiz müsbet zarar kapsamında kalan alacak bakımından yaptığım değerlendirmede;
20.07.2010 başlangıç tarih ve 10 yıl süreli, aylık 10.000 USD bedelli olarak kiralanan işyeri, muris ... mirasçıları olan gerçek kişi davalılar tarafından, davalı şirkete 15.01.2013 tarihinde tapuda satılmıştır. Davalı şirket TBK 310/2 maddesi uyarınca kiraya verenin tüm hak ve borçlarına halef olmuştur.
Kiralanan taşınmaz satımdan sonra 21.02.2013 tarihinde riskli yapı olarak tespiti ile tapuya işlenmiştir. Yeni malik kiraya veren şirket 15.02.2013 tarihli ihtarıyla binayı yıkıp inşaat yapacağını belirterek dönem sonu olan 20.07.2013 tarihinde tahliyeyi talep etmiş, davacı kiracı şirket 22.02.2013 tarihi cevabi ihtarla tahliye etmeyeceğini bildirmiştir.
İstanbul İl Çevre Müdürlüğünün 04.03.2013 tarihli riskli yapı yazısı üzerine Güngören Belediyesinin 06.05.2013 tarihli yazısı ile tahliye için 60 günlük süre verilmesi üzerine davacı kiracı şirket 30.06.2013 tarihinde taşınmazı tahliye etmek zorunda kalmıştır. Mahkeme; "kiraya verenin haksız tahliyesi söz konusu değildir" diyerek kar kaybı tazminatına ilişkin talebi reddetmiştir.
Davaya konu uyuşmazlıkta ve bazı Yargıtay İçtihatlarında kiraya verenin kiralanan taşınmazın riskli yapı olduğunu yıkılacağını bilerek kiralamış, kiracı olan tacirin de basiretli hareket ederek taşınmazın vasfını araştırarak kiralaması gerektiğinden tarafların müterafik kusurlarına işaret edilerek kiracının kar kaybına karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, mahkeme müterafik kusurun ispatına ilişkin bir delil ve sonuca hükmünde yer vermemiştir.
Benimde katıldığım aşağıda emsal Yargıtay İçtihatlarında;
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2017/6517E- 2019/2700K sayılı içtihadı: "...Taraflar arasında düzenlenen 01.03.2010- 01.03.2012 dönemini kapsayan kira sözleşmesinin süresi bitmeden davalı tarafından 23.02.2011 tarih ve 215 sayılı karar ile 08.03.2011 tarihinden itibaren feshedildiği ve kiralananın yıkılmış olduğu tartışmasızdır. Sözleşmenin feshinde davacı kiracının kusuru bulunmamaktadır. Bu durumda kiracının, kusurlu fesih nedeniyle kiralayan davalıdan kâr kaybı zararı adı altında bir miktar paranın kendisine ödenmesini isteyebilecektir...."
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin2017/5481 E-2018/10487K sayılı içtihadı: "...her ne kadar davalı kiraya veren, kira sözleşmesinin imzalanması esnasında kiralananın riskli yapıda olduğunu bilmediğini beyan etmiş ve Mahkemece riskli yapıdan kaynaklı 6306 Sayılı Yasa şerhinin sözleşme başlangıcından iki yıl sonra 18.03.2015 tarihinde konulduğu belirtilerek davalının bir kusurunun bulunmadığına karar verilmiş ise de; kiralananın, sözleşme gereğince ve sözleşme süresi boyunca, kiranın başladığı tarihte, kullanılmaya elverişli hukuki ayıptan ari bir şekilde teslim borcu kiraya veren davalıya aittir. Önemli aypılardan sayılan riskli yapı özelliği kiralananın teslimi sırasında mevcut olan ve yapı maliki tarafından bilinmesi gereken bir ayıp olması karşısında, kiraya veren malikin taşınmazının hukuki ve fiili durumunu bilmediğini iddia etmesi hayatın olağan akışına aykırı olup iyiniyet kulları ile bağdaşmayacağından, davalının kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, davacının maddi tazminat isteminde haklı olduğu gözönüne alınarak Mahkemece öncelikle; davacının maddi tazminat talepleri açıklattırılarak, tarafların buna ilişkin tüm delillerinin toplanması, sözleşme hükümlerinin de değerlendirilmesi suretiyle davacı kiracının kiralanana yaptığı faydalı ve zorunlu masraf bedellerinin kalan kira süresi ile orantılı olarak ve ayrıca mahrum kalınan kâr kaybını isteyebileceği gözetilip davacı kiracı tarafından yapılan imalatların nelerden ibaret olduğu ayrıntılı ve tereddüte yer vermeyecek şekilde tek tek tespit edilip, hangilerinin zorunlu ve faydalı masraflar, hangilerinin lüks masraflar olduğunun belirlenmesi, belirlenen zorunlu ve faydalı masraf kalemlerinin imalat tarihi itibariyle yıpranma payı düşülmüş bedellerinin, kalan kira süresi ile orantılı olarak hesaplanması ve ayrıca kiracının aynı niteliklerde bir taşınmazı kiralaması için gereken makul süre tespit edilerek bu süre kadar mahrum kalınan kârın belirlenmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..."
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/7677 E- 2016/346K sayılı içtihadı:...."Davacı ile davalı kiraya verenler arasında 15.10.2011 tarihli ve 5"şer yıl müddetli kira sözleşmeleri düzenlendiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı her iki dükkanın ara duvarlarını kaldırarak birlikte kullanmış ve dükkanlara sözleşmenin 5 yıl süreli olması nedeniyle bir kısım dekorasyon harcamaları yapmıştır. TBK"nun 301. maddesinde ""Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür "" düzenlemesi, aynı yasanın 308. maddesinde ""Kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe, kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlüdür"" düzenlemesi bulunmaktadır. Bu durumda kiraya verenin sorumluluktan kurtulması için kusuru olmadığını ispat etmesi gerekmekte olup yasa değişikliği kusuru ortadan kaldırmaz. O halde davalı kiraya verenler bakımından işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır..."
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2015/3691E- 2015/6879K sayılı içtihadı: "...Olayımıza gelince; davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.02.2010 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı 08.02.2012 tarihinde çalışma ruhsatı almasına rağmen kiralanan imar planına göre garaj olduğundan Çankaya Belediyesi tarafından 16.07.2012 tarihinde faaliyetten men edilmiş, 06/08/2012 tarihinde ise zabıta marifeti ile dükkan mühürlenmiştir. Sözleşme davacı tarafından gönderilen 04.09.2012 tarihli ihtarname ile feshedilmiştir. Taraflar arasındaki birinci uyuşmazlık kar kaybına ilişkindir. Davalı kiraya verenler kiralananı davacıya TBK.nun 301. (818 Sayılı Borçlar Kanununun 249.) maddesinde düzenlenen kiralanan kullanıma hazır halde teslim etme yükümlülüğünü yerine getirmemişlerdir. Bu durumda kiracı kusursuz olduğunu kanıtlayamayan kiraya veren davalılardan kâr kaybı zararı adı altında bir miktar paranın kendisine ödenmesini isteyebilir. Ancak mahkemece kâr kaybı hesabı yapılırken davacı kiracının dava konusu kiralanan ile aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda ne kadar sürede kiralayabileceği bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek bu süre ile sınırlı olarak kâr kaybı alacağına hükmedilmesi gerekir. Çözümlenmesi gereken ikinci uyuşmazlık ise makul süre içinde hükmedilmesi gereken kar mahrumiyetinin nasıl hesaplanacağına ilişkindir. Mahkemece davacının defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde dükkanın kar etmediği tespit edilmiş mahkemece de bu nedenle davanın reddine karar verilmiştir. Burada kardan yoksun kalanın zararı, kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalmasıdır. Bu zarar dükkandan tespit edilemiyorsa kiralananla ilgili esnaf, ticaret odalarına yazı yazılarak sözleşme tarihi ile sözleşmenin fesh edildiği tarih arasında sosyo-ekonomik yönden aynı çevrede açılan benzer kuruyemiş dükkanlarının muhtemel cirosu, kar oranı, işletme giderlerinin ciroya oranına ilişkin ayrıntılı bilgiler toplandıktan sonra bilirkişi marifeti ile bu
veriler değerlendirilerek muhtemel aylık karı tespit edilmeli ve dava konusu aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda kiralayabileceği makul süre kadar kar kaybına hükmedilmelidir. Bu hususlar gözardı edilerek istemin reddine karar verilmesi doğru değildir..." denilerek, taşınmazın kullanıma elverişli bulundurulma yükümlüğüne aykırı davranılması durumunda; kiracı lehine kar kaybı tazminatına hükmedilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Bu durumda; kira sözleşmesinin 20.07.2010 tarihinde kurulduğu 10 yıllık süresi dolmadan, 21.02.2013 tarihinde 6306 sayılı yasa uyarınca kiralananın riskli yapı olarak tespit ve tapuya işlendiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kiraya verenin asıl borcu TBK 301. maddesine göre kiralananı kiralananın amacına uygun olarak kullanılacak şekilde teslim etmek ve bu niteliğini kira sözleşmesi devam ettiği müddetçe sağlamaktır. Kiraya verenin ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre TBK"nun 301. maddesine uygun olarak başlangıçta kullanılabilir halde teslim edilen taşınmazın, sözleşmenin devamında bu niteliğinin devam ettirilemediği, TBK"un 308. maddesine göre de kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlü olduğu, sonradan ortaya çıkan önemli ayıp nedeniyle ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca TBK 304. maddesine göre kiraya verenin sorumlu olduğu, idare ve belediyenin riskli yapı ihtarları üzerine ve kiraya verenin talebi üzerine kiralanandan çıkmak zorunda kaldığı için kira sözleşmesinin feshinde kiracının kusursuz olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde; mahallinde keşif yapılarak, tahliyeden itibaren aynı vasıfta bir iş yerinin yeniden kiralayabileceği makul süre kadar kar kaybı tazminatına karar verilmesi gerekirken, kar kaybı yönünden eksik araştırma ve incelemeye dayalı kararın, heyetin kabulünde olan masraflara ilişkin bozmaya ilave edilecek bu husus yönünden de bozulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.