3. Hukuk Dairesi 2020/2130 E. , 2021/4033 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşmalı, davalı vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 13/04/2021 tarihinde davacı .... Ltd. Şti. vekili Av.... ile davalı SGK Başkanlığı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile arasında sağlık hizmeti satın alma sözleşmesi bulunduğunu, anılan sözleşme kapsamında SGK’lı hastalara fizik tedavi hizmeti verildiğini, bu hizmetlerin örnekleme yöntemine göre denetlendiğini, yapılan denetimde elektrik çarpmasına bağlı olarak yürüme güçlüğü çeken ... isimli hastanın merkezde yapılan tedavi sonucu kuruma fatura edilen 2.754,00-TL tedavi masraflarına ilişkin faturanın kabul edilebilir olmadığının bildirildiğini, davalı kurumun faturayı hatalı bulma gerekçesinin meydana gelen hastalığa ilişkin ilk tanı konulan tarihten itibaren 3 yıl içerisinde meydana gelen hastalığa ilişkin geç komplikasyonlarda faturalandırma için 3. basamak sağlık kurumundan rapor alınarak, bu kuruluşlarda tedavi görülmesi gerekirken, bu nitelikte olmayan kurumda tedavi görülmesi olduğunun belirtildiğini, yapılan tedavinin geç komplikasyon olmayıp ilk komplikasyonun tedavisi niteliğinde olduğunu, geç komplikasyon sayılsa bile hastalığın ne zaman meydana geldiğini belirtir sistemde bir veri bulunmadığını ileri sürerek, haksız uygulanan para kesintisinin iptaline ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, sözleşmeye aykırı eylemlerin kurum denetçileri tarafından tespit edildiğini, davacının faturasından yapılan kesintilerin yasa, genelge, SUT ve sözleşmeye uygun olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davalı kurumun kesinti para cezası işleminin kısmen iptali ile davacının 55.079,92-TL borçlu olduğunun tespitine dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine 13. Hukuk Dairesince (kapatılan) verilen 21/12/2017 tarihli ve 2015/21706 E. 2017/12984 K. sayılı kararla "... Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda faturada bulunması gereken birtakım unsurların eksik olması nedeniyle kesilen cezanın yerinde olduğu, ancak örnekleme yönteminin uygulanmasında uygulanan formülün hatalı olduğu belirtilerek, kesilmesi gereken cezanın 55.079,92-TL olduğu gösterilmiştir. Oysaki SGK müfettişlerince kesilen ceza 2011 sağlık hizmet satın alma sözleşmesinin 4.5.4 maddesinde belirtilen geç komplikasyona bağlanmıştır. Davacı taraf, SGK müfettişlerince belirtilmeyen bir hususta bilirkişinin değerlendirme yapamayacağını, tedavinin geç komplikasyon kapsamında olup olmadığının değerlendirilmediğini ve geç komplikasyon sayılsa bile hastanın ilk tanı konulmasından bu yana 3 yıl geçmediğine yönelik taahhüdü bulunduğunu belirterek, rapora itiraz etmiş, davalı ise örnekleme yönteminde uygulanan formülün SUT hükümlerine uygun olduğu itirazında bulunmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi kurul raporunda olayın geç komplikasyon kapsamında kalıp kalmadığı hususu yeterince değerlendirilmediği gibi, taraf itirazları da karşılanmamıştır. O halde, mahkemece, taraf itirazlarını karşılar mahiyette aydınlatıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli ek rapor alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre hüküm tesis edilmesi gerekirken, yazılı şekilde yetersiz rapora itibar edilerek eksik inceleme ve değerlendirme sonucu karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir." gerekçesiyle taraflar yararına bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın kısmen kabulü ile davalı kurumun kesinti para cezası işleminin kısmen iptali ile davacının 55.079,92-TL borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK"nun 294. maddesi gereğince, mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK"nun 297/2 maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK"nun 298/2 maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK"nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında; "davanın kısmen kabulü ile davalı kurumun kesinti para cezası işleminin kısmen iptali ile davacının 55.079,92-TL borçlu olduğunun tespitine" şeklinde hüküm kurulmuş, gerekçeli kararda ise; "Yargıtay 17. Hukuk Daire Başkanlığı tarafından yapılan temyiz inceleme neticesinde mahkememizce verilen karar 2016/15015 E. 2019/3908 K. sayılı ilam ile "Davacı vekili; 05/06/2013 tarihinde imzalanan bireysel kredi sözleşmesi uyarınca davalılardan... ...’a müvekkili banka tarafından kullandırılan kredinin geri ödenmemesi nedeniyle Adana 1. İcra Müdürlüğü"nün 2014/10308 sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattıklarını, davalı borçlunun.... Plastik"den aldığı maaşı üzerine 2. sıradan haciz konulduğu, yakın arkadaş olan davalıların, borçlu davalı hakkında icra takibine başlanmadan önce mal kaçırmak amacıyla, Adana 2. İcra Müdürlüğü"nün 2014/6230 dosyası üzerinden muvazaalı olarak takip başlattıklarını, buna göre davalı borçlu...’in maaşı üzerinde 1. sırada, Adana 2. İcra Müdürlüğü"nün 2014/6230 sayılı dosyası 2. sırasında müvekkili banka tarafından konulmuş haczin bulunduğu, asgari ücretle çalışan Barış’ın arkadaşına 25.000,00-TL borç vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, alacaklısı davalı 3. kişi Barış, borçlusu davalı... olan Adana 2. İcra Müdürlüğü"nün 2014/6230 sayılı takibinin ve bu dosyadan borçlu-davalı... ..."ın maaşı üzerine konulan 1. sıra haciz işlemine ilişkin tasarrufların iptaline, Adana 1. İcra Müdürlüğü"nün 2014/10308 sayılı icra takibine konu davacı banka alacağı nedeniyle dava konusu takip ve maaş haczi üzerinde cebri icra yapabilme yetkisi verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Barış Kırgıl vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, davanın reddini talep etmiştir. Diğer davalı... ..., davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, yargılama sırasında davalı borçlu... ..."ın çalıştığı iş yerinden ayrıldığı ve iptali istenen maaş haczinin bir hükmünün kalmadığı dolayısıyla davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir. HMK"nun 331. maddesine göre davanın konusuz kalması halinde hakim davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderine takdir ve hükmeder. Öte yandan, İİK"nun 282. maddesi gereğince borçlu ile hukuki işlemde bulunan üçüncü kişi mecburi dava arkadaşı olup davada haksız çıkmaları halinde yargılama giderinden birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları gerekmektedir. Eğer tasarrufun iptali davası sabit görülmemiş ise davada her iki davalı da haklı aksi halde haksız konumdadır. Somut olayda, yargılama sırasında davalı borçlu... ..."ın çalıştığı iş yerinden ayrıldığı ve iptali istenen maaş haczinin bir hükmünün kalmadığı dolayısıyla davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına dair kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, işin esasına girilerek, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumları ve tasarrufun iptali şartlarının bulunup bulunmadığı belirlenerek, sonucuna göre vekalet ücreti ve yargılama gideri hususunda hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir." şeklindeki gerekçeyle bozulmakla yeniden mahkememiz esasına kayıt olunmuştur. Tüm dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığı"nın 2016/15015 E. 2019/3908 K. sayılı ilamı gereğince Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi"nden talimat yolu ile Dr. ..., Sayıştay Emekli Uzman Denetçisi Uğur Börü ve Hesap Bilirkişisi Medine Güneş"den 05.07.2019 havale tarihli ek bilirkişi heyet raporu alınarak, hastalığının 3. yılından sonra hastaya uygulanan nörolojik rehabilitasyon tedavilere normal omurilik felçli hasta bulgularının mevzuata uygun yapılan tedaviler olduğu, komplikasyon tedavileri olmadığı, davalı kurum tarafından yapılan tedavilerin yanlış değerlendirme ile komplikasyon tedavisi olarak yorumlanarak davacı hastaneye kesinti işleminin uygulanmış olduğu, uygulanmış kesinti işleminin tıp ilim ve fennine, mevzuata uygun olmadığı ve iptali gerekeceği kanaatine varıldığı" şeklinde gerekçe oluşturularak, inceleme konusu dava ile ilgili olmayan bozma ilamına ve açıklamalara yer verildiği, kurum işleminin yerinde olmadığı belirtilmesine rağmen davanın kısmen kabulüne karar verilmek suretiyle kısa karar (hüküm) ile gerekçeli karar arasında çelişki ve tereddüt yaratılmıştır. Bu haliyle gerekçeli karar ile kısa karardaki hükmün az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Mahkemece, az yukarıda açıklandığı üzere ve 10.4.1992 tarih ve 1991/7 esas 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, yeniden bir karar verilmesi için çelişkili olarak kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.