20. Hukuk Dairesi 2016/8335 E. , 2018/3324 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : Hazine - Orman Yönetimi - .... K.TK
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde Kocaeli köyü 689 ve 1373 parsel sayılı 3480 ve 391 m² yüzölçümündeki taşınmazların .... sınırları içinde kaldığından tapulama harici bırakıldığını, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece, 689 ve 1373 sayılı parsellerin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06.04.2009 tarih ve 2009/3809 E. - 5857 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında: ""Dava konusu ... ili, .... ilçesi, .... köyünde bulunan 689 ve 1373 parsel sayılı taşınmazlar, yörede 1982 yılında yapılan arazi kadastrosunda 689 sayılı parsel 1937 tarih 479 ve 480 tahrir numaralı vergi kayıtlarıyla tarla niteliğiyle 3480 m² yüzölçümüyle 1373 parsel sayılı taşınmaz senetsiz ve belgesizden tarla niteliğiyle 391 m² olarak İsmail çocukları ... ve müşterekleri adına ve arazinin altındaki madenlerin Hazineye aittir şerhi verilerek tesbitleri yapılmış, paya yönelik yapılan itirazlar tapulama komisyonca reddedilerek Medenî Kanunun 641 ve 766 sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca tapulama harici bırakılmasına ve parsellerin tutanaklarındaki beyanlar hanesindeki şerhler ile tapu sicilinde açılan kütük ve sahifelerinin iptaline 06.03.1986 tarihinde karar verilmiş ve kesinleşmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacı yararına Medenî Kanunun 713. maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuşsa da, hüküm yerinde tescile karar verilen 1373 sayılı parselin altındaki madenlerin 3303 sayılı Kanunun 2 ve 3. maddelerine göre Hazineye ait olduğunun tapu kütüğünün beyanlar hanesinde şerh verilmemesi doğru olmadığı gibi, 689 sayılı parsel yönünden yapılan araştırma ve inceleme de yeterli değildir. Şöyle ki; 689 sayılı parselin tesbitine esas alınan 479 tahrir numaralı vergi kaydı 20 Ar, 480 numaralı vergi kaydı ile 10 Ar olmak üzere toplam 30 Ar (3000 m²) yüzölçümünde olup, tesbitteki miktara göre 480 m² fazlalık söz konusudur. Mahkemece vergi kayıtları getirtilip keşifte uygulanmamış, kaydın yüzölçümüyle geçerli olacağı ve kayıt miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılmak suretiyle kazanıldığı düşünülmemiştir. Ayrıca, 689 sayılı parselin 1960 yılı memleket haritasında tamamı beyaz renkli açık alanda görülmesine rağmen, 1982 tarihli memleket haritasında ise, tamamına yakın büyük bir bölümünün yeşile boyalı ve çalılık alanda görüldüğü, taşınmaz fiili durumuna göre eğiminin yüksek (% 30-37) olması ve toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle haritalar
-2-
2016/8335 - 2018/3324
arasındaki bu çelişki üzerinde durulmamış, davacıların bu parselde zilyetliklerinin ne kadar süreyle, ne şekilde olduğu ve sürdürülüş biçimi yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrıntılı bir şekilde sorulmamış, taşınmaza komşu 683, 688, 690, 691 ve 1144 sayılı parsellere kadastro sırasında uygulanan tapu ya da vergi kayıtları varsa tutanak örnekleri ve dayanakları getirtilerek dava konusu bu taşınmaz yönünü ne olarak okuduğu ve sınır gösterdiği araştırılmamış, hukuken ve bilimsel olarak eğimi % 12"nin üzerinde olan funda ve makiler 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/p maddesi gereğince orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdığından aynı yönetmeliğin 26/j bendi gereğince orman sayılacağı ve 6831 sayılı Kanunun 1/j bendi kapsamı dışında kaldığı da gösterilmemiştir.
Bu nedenle; mahkemece öncelikle, dava konusu taşınmaza komşu 683, 688, 690, 691 ve 1144 sayılı parsellere ilişkin tesbit tutanakları ile varsa dayanak kayıtları, yine yöreye ait 1990’lı yıllara ilişkin hava fotoğrafları ve memleket haritası ile yine 1960 tarihli memleket haritasının dayanağı olan hava fotoğrafı, dayanak vergi kayıtları ile revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis (bir ziraat mühendisi) ve bir harita mühendisi veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşacak bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaza ve çevre araziye de uygulanmak suretiyle, öncelikle memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planında; taşınmazın öncesinin ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; dayanak vergi kaydı genişletilebilir sınırları da içerdiğinden, komşu parsel dayanak kayıtlarından yararlanmak ve değişmez sınırdan başlamak üzere 3402 sayılı Kanunun 20/c ve 32/3 maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamı belirlenmeli; asıl taşınmazın kapsamı orman veya ormandan açma değil ise, miktar fazlasının, sınırda bulunan ormandan açma yapılmak suretiyle oluştuğu kabul edilmelidir.
Diğer taraftan; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Yasasının 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda
2016/8335 - 2018/3324
birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının streoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir"" denilmiştir.
Mahkemece bozma kararı sonrası yapılan yargılama neticesinde mahkemenin 13/11/2008 tarihli 2007/155 E. - 2008/493 K. sayılı kararı ile ... ilçesi, ... Köyü sınırları içinde bulunan 1280 ada 1373 parsel sayılı taşınmazın davacı İsmail oğlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmekle iş bu kararın bozmaya konu olmadığı anlaşılmakla bu parsel yönünden karar verilmesine yer olmadığına, ancak 1373 sayılı parselin altındaki madenlerin 3303 sayılı Kanunun 2 ve 3. maddelerine göre Hazineye ait olduğunun tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh edilmesine; Kdz. Ereğli ilçesi, ...i köyü sınırları içinde bulunan 1461 ada 689 parsel yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... ve davalı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise 20.08.1982 tarihinde yapılmıştır. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmemiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere ayrı ayrı yükletilmesine 02/05/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.