1. Hukuk Dairesi 2018/4820 E. , 2019/5797 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli, davalı ... tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.11.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat gelmedi, diğer temyiz eden davalılar ... v.d. vekili Avukat ..., davalı asil ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davacı ... vekili Avukat, davalı ... vekili Avukat vd. gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı ..., yaşlı olduğu ve okuma yazma bilmemesi nedeniyle işlerini idare etmek üzere davalı torunu ...’yi vekil tayin ettiğini, ancak vekaletnamenin satış yetkisi içerdiğini sonradan öğrendiğini, davalının bu vekaletnameyi kötüye kullanmak suretiyle satış iradesi olmamasına rağmen, taşınmazlarını akrabaları ve arkadaşları olan diğer davalılara devrettiğini, kendisine herhangi bir bedel de ödemediğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde olduklarını belirterek tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteminde bulunmuş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçılarından ..., ... ve ... davaya devam etmişler, davacı ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlardaki davasından miras payı oranında feragat etmiştir.
Davalı ... ve ..., önceki ilişkilerden haberdar olmadıklarını ve iyi niyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı ..., dava konusu taşınmazlarda malik olmadığını, temliklerin davacının verdiği vekaletname ile yapıldığını ve temliklerde hile ve muvazaa olgusunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... ve ..., davanın süresinde açılmadığını, davacının rızası üzerine satış ve bağış yetkisi içeren vekaletname düzenlendiğini, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazların usule uygun vekaletname ile devredildiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteminin reddine; davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekaletname işleminin tarafı olmadıklarından bu davalılar hakkındaki tazminat taleplerinin reddine, davacı ... mirasçısı ..."nin ..., ..., ... Parseller yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, taşınmazların değeri ve satış parasının murise teslim edildiği belirlenemediğinden ve satış işlemleri vekaletname ile yapıldığından 35.000 TL tazminatın davalı ..."den tahsili ile miras hisseleri oranında davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının 22/09/2000 tarihinde maliki olduğu taşınmazları dilediği kişiye dilediği bedelle satmak üzere davalı torunu ...’yi vekil tayin ettiği, ...’nin davacının maliki olduğu ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazları vekaleten 06/12/2000 tarihinde davalı eşi ...’e devrettiği, ... tarafından da 01/07/2004 tarihinde davalı ...’e temlik edildiği, ... parsel sayılı taşınmazda 70/250 payın 19/07/2001 tarihinde davalı ...’a; 10/250 payın 24/09/2001 tarihinde davalı ...’a, ... tarafından da 31/10/2001 tarihinde davalı ...’ye temlik edildiği; davacıya ait kalan 70/250 payın 01/08/2002 tarihinde davalı ...’a temlik edildiği; ... ada ... parsel sayılı taşınmazda davacıya ait 110/250 payın 19/08/2003 tarihinde davalı ...’e, ... tarafından da 10/09/2004 tarihinde davalı ...’ye; ... parsel sayılı taşınmazda davacıya ait 70/270 payın 17/06/2004 tarihinde davalı ...’e, ... tarafından da davalı ...’ye temlik edildiği, davacının yargılama sırasında 31/03/2010 tarihinde ölümü üzerine davaya mirasçılarından ..., ... ve ...’in devam ettiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda, mahkemece her ne kadar davacıya vekaleten hareket eden davalı ... ile tapu kayıt maliklerinin el ve iş birliği içerisinde hareket ettikleri iddiasının kanıtlanamadığı yönünde bir sonuca varılmış ise de bu konuda yukarıdaki ilkelere göre yeterince bir araştırma ve inceleme yapıldığından söz etmek mümkün değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda vekilden taşınmaz satın alanlar yönünden araştırma ve inceleme yapılması, taraf tanıkların yeniden dinlenilmesi, vekil ile taşınmaz temlik edilen ilk el konumundaki kişilerin el ve işbirliği içinde olup olmadıklarının, davacıyı zararlandırma kastıyla hareket edip etmediklerinin belirlenmesi, bundan sonra ara malik ...’in davalı ...’nin eşi olan ...’in dayısı olduğu da gözetilmek suretiyle, ilk elden temlik alan davalıların TMK"nın 1023.maddesi uyarınca temliklerin de iyiniyetli olup olmadıklarının değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de, tazminat talebinin kabulüne karar verilen taşınmazların dava tarihindeki rayiç değerleri üzerinden hüküm kurulması gerekirken, dava dilekçesinde gösterilen 35.000,00 TL üzerinden tazminata karar verilmiş olması da doğru değildir.
Tarafların bu yönlere değinen ve yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden taraflardan gelen davalı ... vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.