20. Hukuk Dairesi 2018/30 E. , 2018/3352 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : Hazine - Orman Yönetimi - ...
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesi ile; ... ilçesi, ... Köyiçi mevkiinde bulunan ve 1635 parsel sayılı taşınmazın bitişiğinde yer alan yaklaşık 22.000m2lik taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığını, oysa bu yerin müvekkil ve murisleri tarafından eklemeli zilyetlik ile en az 50 yıldan beri ziraat alanı olarak kullanıldığını, müvekkili lehine kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, taşınmazın davacı adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile; ... ilçesi, ... köyünde bulunan ve 03/07/2013 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen dava konusu taşınmazın 14.272,50 m2 yüzölçümü ve tarla niteliği ile davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 04/06/1981 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 6831 sayılı Kanun kapsamında orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulama çalışmaları bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise 29/03/1979 tarihinde askıya çıkarak kesinleşmiş ve kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne yönelik hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; dosyada yer alan evraklardan, yörede genel arazi kadastrosu yapıldıktan sonra 04/06/1981 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2. madde uygulama çalışmalarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda ise çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman kadastro haritasındaki konumu hiç incelenmeden, 1957 tarihli memleket haritasında açıklık alanda kaldığı gerekçesiyle orman sayılmayan yerlerden olduğu sonucuna varılmıştır. Dairenin iade kararı üzerine alınan ek raporda ise taşınmazın bir bölümünün kesinleşen tahdit sınırları içinde kaldığı belirlenmiştir. Bu haliyle hükme esas alınan orman bilirkişi raporu denetime elverişli değildir.
Bu nedenle; mahkemece öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1981 yılında yapıldığı anlaşılan orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneğinin ilgili birimden getirtilerek, önceki bilirkişiler dışında bu
2018/30 - 3352
konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak iki kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmeli ve çekişmeli taşınmazın kesinleşen tahdit sınırları içinde kalan bölümü yönünden orman sayılan yerlerden olduğu ve zilyetlikle iktisap edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmelidir.
Ayrıca; eldeki dava tapuda kayıtlı olmayan taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak davacı adına tescili istemine ilişkin olup Türk Medenî Kanununun 713/4. maddesi gereğince “Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur.” hükmü gereğince mahkemece yasal ve zorunlu ilânların yaptırılmadan karar verilmiş olması da doğru görülmemiş, açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 02/05/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.