Davacı vekili, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, işyerinde 21 işçi çalıştığını, 5 kişinin imzaladığı tutanakla olayın sabit olduğunu ve feshin haklı nedene dayandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, incelenen CD"lerde tesisin güvenliğinin tehlikeye düştüğüne ve münakaşaya ilişkin hiçbir görüntü ve emare bulunmadığını, yapılan fesih geçerli nedene dayanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, davacının 13.09.2004-13.02.2009 tarihleri arasında güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, arkadaşlarına sözle sataşması, tartışma sonrasında hemşerileri ile birlikte tesise gitmeye çalışması, çalışma arkadaşlarını tehdit etmesi ve tesisin güvenliğini bozmaya yönelik davranışta bulunması gerekçesiyle iş sözleşmesinin 13.02.2009 tarihinde davalı tarafından feshedildiği, 12.02.2009 tarihinde fesih bildiriminde gerekçe gösterilen olaylara ilişkin tutunak tutulduğu ve tutanağın beş tutanak mümzisi tarafından imzalandığı, ancak mahkemece tutanak mümzilerinin dinlenilmediği anlaşılmıştır.
Mahkemece, tutanak mümzileri R. D., M. S., K. B., İ. Ö. ve N. K."ya resen davetiye gönderilerek tutanaktaki imzaların kendilerine ait olup olmadığı ve tutanakta yer alan hususlara ilişkin görgü ve bilgileri sorulmak suretiyle olay aydınlatılmalı, sonucuna göre tüm dosya kapsamı yeniden değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.03.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, iş sözleşmesi işveren tarafından feshedilen işçinin feshin geçersizliğine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Davalı işveren, iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesi uyarınca haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur.
Mahkemece feshin haklı veya geçerli nedene dayandığının kanıtlanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre davalıya ait işyerinde güvenlik görevlisi olarak çalışan davacı işçinin iş sözleşmesinin arkadaşlarına sataşması, tartışma sonrasında hemşerileriyle tesise gitmeye çalışması, tesisin güvenliğini bozmaya yönelik davranışlarda bulunduğu gerekçesi ile İş Kanunu’nun 25/II-e maddesi uyarınca feshedildiği bildirilmiştir.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesine göre feshin geçerli nedene dayandığının ispat yükü işverene aittir. Davalı işveren bu konuda işyerinde düzenlenen ve 5 kişinin imzasını taşıyan 12.02.2009 tarihli tutanağa, CD kayıtlarına ve tanık anlatımlarına dayanmıştır. Dinlenen davalı tanıkları tutanak düzenleyicisi olup, ikisi davacının diğer çalışanlara sataştığını, tesisin güvenliğini tehlikeye sokacak davranışlarda bulunduğunu görmediklerini ve duymadıklarını açıklamışlardır. Diğer davalı tanığı ise mahkemece işveren vekili konumunda bulunduğu gerekçesi ile dinlenmemiştir. CD kayıtlarında davacının belirtilen eylemlerde bulunduğunun tespit edilmediği mahkemece düzenlenen 16.07.2010 tarihli “CD inceleme ve çözüm tutanağı”ndan anlaşılmıştır.
Davalı işveren delil listesinde “vs.yasal deliller” ibaresi yazılı olmasına rağmen yemin delillerinin kendilerine hatırlatılmadığı gerekçesi ile ve re’sen görülecek nedenlerle kararı temyiz etmiştir.
Sayın çoğunluk tutanak tanıklarının dinlenmesi suretiyle olayın aydınlatılması gerektiği gerekçesi ile kararın bozulması yönünde görüş ortaya koymuş ise de, davalı tarafça tanık listesinde gösterilmeyen tanıkların dinlenmesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25. maddesinde öngörülen “taraflarca getirilme ilkesi”ne aykırı düşer. Anılan hükme göre kanunla belirtilen durumlar dışında hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz. Maddede dava malzemesinin ve delillerin gösterilmesi konusunda tarafların mutlak yetkisi vurgulanmıştır. Somut olayda feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konudur. Bu nedenle hâkimin re’sen delil toplama yetkisinden söz edilemez.
Öte yandan, 6100 sayılı Kanun’un 31. maddesinde düzenlenen “hâkimin davayı aydınlatma ödevi” hâkimin maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarla ilgilidir. Somut olayda belirsiz veya çelişkili bir husus bulunmamaktadır. Dosyada mevcut maddi ve hukuki delillere göre davacının iş sözleşmesinin geçerli nedene dayandığı davalı işverence kanıtlanmamıştır. Bu nedenle kararın onanması gerektiği görüşü ile bozma yönündeki sayın çoğunluğu kararına katılamıyorum.