Hukuk Genel Kurulu 2013/1782 E. , 2015/1090 K.- SATIN ALMA VE ZİLYETLİĞE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL
- TAPUSUZ TAŞINMAZ
- MALİK SIFATIYLA SÜRDÜRÜLMEYEN ZİLYETLİK
- TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 713
- KADASTRO KANUNU (3402) Madde 13
- KADASTRO KANUNU (3402) Madde 14
"İçtihat Metni"Taraflar arasındaki ”tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yayladağı Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.05.2012 gün ve 2011/32 E. 2012/46 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 01.04.2013 gün ve 2012/10287 E. 2013/4736 K. sayılı ilamı ile;
“... Davacı vekili, dava konusu 145 ada 100 parsel üzerindeki davalı Kamal Solak payını 10.08.1988 tarihli satış senediyle satın ve devraldığını, satış bedelinin ödenmesine karşılık davalının tapuda devir yapmaya yanaşmadığını açıklayarak davalı üzerindeki payın iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, satışın resmi şekilde yapılmadığını, geçersiz sözleşmeye dayanılarak dava açılamayacağını, taşınmazın hükmen davalı adına tescil edildiğini, zilyetliğin davalıda olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece önceki kararda, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairece; öncesinin tapusuz olması nedeniyle, Kadastro Kanunun 13/B-b maddesindeki koşulların söz konusu olamayacağı, dayanak satış senedinin uygulanması, taşınmazın davacıya devredilip-devredilmediğinin belirlenmesi, TMK"nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14. Maddesindeki koşulların araştırılması gerektiğine işaret edilerek bozma sevk edilmiştir. Mahkemece bu kez, taşınmaz zilyetliğinin devredilmediği ve mülkiyetin davacıya geçmediği açıklanarak davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarla niteliğindeki 6197 m2 yüzölçüme sahip dava konusu 145 ada 100 parsel, 271 sayılı tahrir kapsamında kaldığı, 1960 yılında zilyetleri tarafından K.. ve M.. S.."a satıldığı açıklanarak 01.07.1986 tarihinde 1/2"şer oranında K.. ve M..S..adına tespit edilmiş, dava dışı kişiler tarafından açılan tespite itiraz davasına davacı müdahil olarak katılmış, Kadastro Mahkemesi"nce müdahil Y.. S.. tarafından açılan davada mahkemenin görevsizliğinde diğer davacıların tespite itiraz davasının reddine, taşınmazın tespit gibi 1/2"şer oranında Kemal ve Mehmet Solak adına tapuya tesciline karar verilmiş, 29.12.1997 tarihinde kesinleşen Kadastro Mahkemesi hükmüyle tespit malikleri adına tapu kaydı oluşmuştur.
Dava; TMK"nun 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14 maddesi uyarınca tespit sonrası, tapu kaydının oluşmasından önceki satın alma ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Davacı vekili, tespitten sonraki 10.08.1988 tarihli pay satışı senedine dayanmış, vekil edeninin yurt dışında Almanya"da çalıştığını, taşınmaz üzerindeki Kemal"e ait 1/2 payı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını, Almanya"da olmaları nedeniyle taşınmazı kullanmasalar da yaz tatiline geldiklerinde sahiplik ettiklerini, davalının yakınları olması nedeniyle taşınmazın kullanmasına ses çıkarmadıklarını, davalının izinsiz olarak taşınmaz üzerine ev yaptığını ileri sürmüştür. Davacı tanıkları; davalının taşınmaz üzerindeki payını 1988 yılında bedelini alarak sattığını,davacının yurtdışında olup 15-20 gün Türkiye"de kaldıkları süre içerisinde sahiplik ettiklerini, taşınmazın davalı tarafından kullanıldığını ve üzerindeki yapıların davalıya ait olduğunu bildirmişlerdir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, taşınmaz üzerindeki 1/2 pay sahibi M.. S.. ile davalı kardeş olup, davacı ise diğer paydaş M.. S.."ın eşidir. Başka bir ifade ile davacı davalının yengesidir. Diğer yönden; taşınmaz üzerindeki payın 1988 yılında davacıya satıldığı ve satış bedelinin ödendiği hususunda duraksama bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; satışın usulüne uygun olup olmadığı, zilyetliğinin devredilip devredilmediği ve davalı mülkiyetinden çıkıp çıkmadığı hususunda toplanmaktadır. Bozma ilamında da açıklandığı üzere, taşınmazın öncesi tapusuzdur. Davacı taşınmaz üzerindeki davalı payını 1988 yılında senetle satın almıştır. Taşınmazın öncesi tapusuz olduğuna göre, menkul hükmünde olup mülkiyet; satış, zilyetliğin devir ve teslimi ile alıcıya geçer. Somut olayda; davalı K.. S.. kendi payı ile birlikte diğer paydaş M..S.. payını da kullanmaktadır. Davacı Almanya"da çalışmakta olup yılın belli bölümlerinde Türkiye"ye gelmektedir. Davacı taşınmaz üzerindeki payı satın almış ise de gerek satılan pay gerekse davacının eşi M.. S.. payı davalının kullanımındadır. Tarafların yakınlığı, davacının Türkiye"ye geldiği dönemlerde taşınmazı sahiplenmesi karşısında davalının zilyetliğinin fer"i ve davacı adına sürdürülen zilyetlik niteliğinde olduğu ve zilyetliğin malik sıfatıyla sürdürülmediğinin kabulü gerekir. Bu nitelikteki zilyetlik süresi ne olursa olsun, hukukça kazanma bakımından değer taşımaz. Tüm bu açıklamalara göre, taşınmaz üzerindeki davalıya ait payın mülkiyetinin davacıya geçtiğinin kabulü gerekmektedir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun"un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 25.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.