Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2013/1565
Karar No: 2015/1092
Karar Tarihi: 25.03.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1565 Esas 2015/1092 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2013/1565 E.  ,  2015/1092 K.
  • DAVALARIN BİRLİKTE GÖRÜLMESİ
  • İŞ SÖZLEŞMESİNİN İŞÇİLER TARAFINDAN HAKSIZ FESHİ İDDİASI
  • İHTİYARİ DAVA ARKADAŞLIĞI
  • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ
  • İŞ KANUNU (4857) Madde 24
  • İŞ KANUNU (4857) Madde 25
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 114
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 119
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 166
  • HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (HMK) (6100) Madde 167
  • HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 43
  • HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 46

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “işçilik alacakları ile maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın 1.İş Mahkemesince asıl ve karşılık davaların dava şartları yokluğundan reddine dair verilen 21.12.2011 gün ve 2011/601 E.- 2011/801 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ile davalı-karşı davacılardan S.. A.. ve A.. Y.. vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22.Hukuk Dairesinin 22.11.2012 gün ve 2012/6221 E.-2012/26112 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müdür ve öğretmen olarak çalışan kırkdokuz davalı hakkında tek dava dilekçesi ile birlikte dava açarak davalıların toplu olarak işi bıraktıklarını ve okulun yeni kayıt döneminde davalı aleyhine çalıştıklarını belirterek dava dilekçesinin fesih bildirimi olarak kabul edilip, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Bir kısmı karşı davacı da olan davalılar, davaların birlikte görülmemesi gerektiğini, feshin haksız olduğunu, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai ücretini talep ederek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı nedenle fesih durumunun 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25/2.maddesinde düzenlendiğini, davacının bu hakkını doğrudan kullanması gerekirken, dava yolu ile fesih bildiriminde bulunmasında hukuki yararın bulunmadığını bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddine, karşı davacıların davası yönünden ise henüz iş sözleşmesi feshedilmediğinden kıdem ve ihbar tazminatlarını isteyemeyeceklerinden, diğer alacaklar yönünden de 4857 sayılı Kanun"un 24.maddesine göre sözleşmeyi feshetme hakları alacaklılar bulunduğundan hukuki yararları bulunmadığından dava şartları oluşmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
Mahkemece verilecek hükmün etkisi bakımından mecburi dava arkadaşlığı, maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ve şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı, maddi hukuka göre bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi zorunlu hallerde söz konusu olur(6100 sayılı HMK.m.59). Şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ise kanunun özel hükümleri ve davanın niteliğinden kaynaklanan, birden fazla kişiye karşı dava açılmasının ve yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde oluşan dava arkadaşlığına denir Pekcanıtez H./Atalay O./Özekes M., Medeni Usul Hukuku, 12.Bası, Ankara 2011, s.223). Somut olaydaki davalıların iş sözleşmelerinin fesih sebebi genelde aynı ise de bu davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğunu göstermez. Her bir davalının ayrı iş sözleşmeleri ile çalıştıkları, iş sözleşmelerinin eylemli olarak dava tarihinden önce feshedilip edilip edilmediği her bir çalışan açısından ayrı ayrı incelenmesinin gerektiği, karşı davalardaki isteklerin feshe bağlı hakları içerdiğinden öncelikle fesih durumun aydınlatılması ve sayı bakımından kırkdokuz davalı hakkındaki davanın tek dosya üzerinden yürütülmesinde daha sağlıklı sonuca ulaşılacağı beklenemeyeceğinden davaların tefrikine karar verilerek her davalı açısından ayrı ayrı yapılacak yargılama sonucuna göre hüküm kurulmak üzere kararın sair yönleri incelenmeksizin bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDENLER : Davacı vekili ile davalı-karşı davacılardan A.. Y.. vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava, iş sözleşmesinin işçi tarafından haksız feshi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine, karşı davalar; iş sözleşmesinin işverence haksız feshi nedeniyle işçilik alacaklarının tahsili istemlerine ilişkindir.
Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle, davalıların davacı vakfın kurucusu ve sahibi olduğu özel okulun öğretim görevlileri olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca davalıların sözleşme hükümlerine aykırı davranmaları halinde kıdem tazminatı ve ekleri dahil hiçbir tazminata hak kazanamayacaklarını, 2011 öğretim yılında davalılardan müdür ve müdür yardımcısı vasfını haiz olanların aynı ilde ve aynı isimde yeni bir okul açılacağı söylentisini yayarak ve yerel basın ile velilerle yaptıkları görüşmelerle okula yeni kayıt yapılmasını engellediklerini oysa sözleşmeleri uyarınca 31.08.2011 tarihine kadar başka bir okulda görev almalarının mümkün olmadığını, davalıların 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun aradığı şartları sağlayarak Eylül 2011 tarihine kadar okul açmaları mümkün olmamasına rağmen bu konuda velilere aksi beyanda bulunmalarının İş Kanunu’nun 25.maddesine aykırılık teşkil ettiğini, davalıların noter ihbarı ile 21.06.2011 tarihine kadar sözleşmelerini yenilemeleri için davet edilmelerine rağmen 27.06.2011 günlü matbu yanıtlarla hep birlikte sözleşmeleri yenilemeyeceklerini ihtar ettiklerini, bu davranışın toplu iş bırakma niteliğinde olduğunu, bu nedenle davacı eline ulaşan ihbarların keşidecisi olan davalılar yönünden mevcut sözleşmelerin İş Kanunu’nun 26.maddesinde öngörülen süre içinde fesih yetkilerini kullandıklarını dava ve ihbar ettiklerini belirterek, davalıların iş sözleşmelerinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/b, d, g, ğ, h maddeleri gereğince feshi ile bu kararın dava dilekçesi yoluyla bildirilmesini ve maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Bir kısım davalı-karşı davacılar vekili cevap ve karşı dava dilekçelerinde özetle, asıl davanın aralarında mecburi dava arkadaşlığı bulunmayan 47 kişi aleyhine hangi hukuki gerekçe ile birlikte açıldığının belirtilmediğini, dava sebebi ve maddi vakıaların her bir davalı açısından farklı olduğunu belirterek öncelikle tefrik kararı verilmesini talep etmiş, dilekçelerinin karşı davalarına ilişkin kısmında ise davacı-karşı davalının gönderdiği ihtarnamede iş akdini yenilemek için yazılı başvuru yapmayanların müstafi sayılacaklarını bildirilmesi üzerine, davalıların sözleşmeyi yenilemek istemediğini ve 31.08.2011 tarihinden itibaren yasal haklarının ödenmesini istediklerini, davacının ihtarnamede yasal haklarını saklı tuttuğunu ancak fesih bildiriminde bulunmadığını, davacının tutum ve davranışları değerlendirildiğinde çalışanların iş akitlerini feshetmek için muhtelif yıldırma yöntemlerine başvurduğu ve sonuçta iş akdinin haksız ve kötüniyetli feshedildiğinin açık olduğunu belirterek, iş akdinin işverence haksız feshi nedeniyle ihbar, kıdem ve kötüniyet tazminatı ile fazla mesai, hafta tatili, yıllık izin ücreti, bakiye ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece işverenin şartlar oluştuğunda yani davalıların İş Kanunu"nun 25/ll.maddesinde belirtilen ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davrandığını gördüğü anda derhal fesih hakkını kullanması halinde daha kolay, daha ucuz, daha kısa sürede sonuç alabileceği halde bu hakkını kullanmayıp dava açarak hem masraflı, hem daha uzun bir süreçte sonuçlanacak bir hükmü talep ettiğini, bu nedenle davacı işverenin bu davayı açmakta korunmaya değer hukuki bir yararının bulunmadığı, kanunun kendisine yüklediği hakkı kullandığında zaten sonuç elde edebileceği anlaşıldığından asıl davanın dava şartları yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği; karşı davalar yönünden ise karşı dava açan bir kısım davalıların da dava açtıkları sırada iş akitleri henüz devam ederken kıdem ve ihbar tazminatı talep edemeyecekleri gibi kendilerine ödenmeyen maaş alacakları için de yine İş Kanunu"nun 24. maddesine göre derhal fesih hakkını kullanabilecekleri gerekçesiyle karşı davalar yönünden de davanın dava şartları yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, bunun hakkaniyete daha uygun olacağı gerekçesiyle, “açılan davanın ve karşı davaların dava şartları yokluğundan reddine” dair verilen kararın, davacı vekili ile davalı-karşı davacılardan S.. A..ve A.. Y.. vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulması üzerine Mahkemece, “tarafların iş sözleşmelerini yenilemeyecekleri hususunda iradelerinin birleştiği, bu nedenle birbirlerinden herhangi bir tazminat talep edemeyecekleri ve bu davayı açmakta HMKnun 114/h bendine göre hukukça korunmaya değer yararlarının bulunmadığı anlaşıldığından, diğer hak ve alacaklar yönünden de sözleşmeler henüz sona ermeden dava açıldığı belirlendiğinden, ayrıca HMK nun 119.maddesine göre düzenlenmiş dava dilekçeleri bulunmadığı ve açılan davaların ön şart yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin hakkaniyete daha uygun olacağı” gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı-karşı davalı ile davalı-karşı davacılardan A.. Y.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, davalılara karşı birlikte açılan davaların tefriki gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için, aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda, bu bağlantı karşılığını, dava arkadaşlığı kurumunda bulmaktadır.
Dava arkadaşlığı; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında toplanmaktadır. Zorunlu dava arkadaşlığı da, yine kendi içinde maddi ve şekli dava arkadaşlığı olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.    
Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da, bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan zorunlu olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hallerde, birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşıdır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde zorunlu olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.  
Bazı hallerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.  
Açıklanan bu zorunlu dava arkadaşlığı halleri dışında ise, dava arkadaşlığı ihtiyaridir.  
Asıl davanın açıldığı 01.07.2011 tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 43. maddesinde;  
“Birden ziyade kimseler aşağıdaki hallerde birlikte dava ikame edebilecekleri gibi birlikte aleyhlerine de dava ikame olunabilir:  
1-Müddeiler veya müddeaaleyhler arasında müddeabih olan hak veya borcun iştirak halinde bulunması veyahut müşterek bir muamele ile hepsinin lehine bir hak taahhüt edilmiş olması veya kendilerinin bu suretle taahhüt altına girmeleri,  
2-Davanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi”  
şeklinde düzenleme getirilmiştir.  
Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hallerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir.  
Alacaklının müteselsil borçluların tümüne veya bunlardan bazısına karşı alacak davası açtığı hallerde davalı müteselsil borçlular; yine mirasçılar miras bırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından, birden fazla mirasçıya  karşı alacak davası açılması halinde davalı mirasçılar; birden çok kişinin aynı sözleşmeyle borç altına girdiği hallerde bölünebilen bir borç nedeniyle birden çok kişiye karşı birlikte dava açılması halinde, bu kişiler arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır.  
Davanın birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması haline gelince; aynı sebepten maksat yalnız hukuki sebep olmayıp, bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesi olanaklıdır. Örneğin, sebepsiz iktisap hükümlerine göre sorumlu olan kişilere karşı ve haksız fiili birlikte işleyen kişilere karşı birlikte dava açılabilir. Burada da ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur.  
Öte yandan, HUMK"nun 46.maddesinde;  
“Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden karar verebilir”
düzenlemesi yer almaktadır.
Yargılamanın devamı sırasında 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüğe girdiğinden uyuşmazlığın çözümünde anılan Kanun hükümlerinin de irdelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 166. maddesinde;
“(1)Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
(2)Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3)Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4)Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
(5)İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.”
hükmü yer almakta olup,
Yine aynı Kanun’un 167.maddesinde;
“(1)Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.”
düzenlemesine yer verilmiştir.
Açıklanan mevzuatın incelenmesinde gerek 1086 sayılı HUMK gerekse 6100 sayılı HMK hükümleri uyarınca hâkim, aralarında bağlantı bulunduğu iddiası ile birlikte açılmış davalarda, yargılamanın daha iyi bir şekilde yürümesini sağlamak için, davanın her safhasında istek üzerine veya kendiliğinden davaların ayrılmasına karar verebilir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı açıktır. Ancak işveren tek bir işlemle, "Başvuruya Davet" bildirimi ile tüm davalılardan iş sözleşmelerini 27.06.2011 tarihine kadar yenilemelerini istemiş, davalılar ise birlikte aynı gün aynı noterden ihtarnameler çekerek iş akitlerini yenilemeyeceklerini bildirdiklerinden davalıların ortak işlemle yükümlülük altına sokuldukları; dolayısıyla davaların temelini oluşturan vakıalar ve hukuki sebeplerin aynı olduğu, buna göre davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu, ayrıca davaların ayrılmasına karar verilmesi gerektiği yönünde emredici düzenleme bulunmayıp, mahkemenin takdirine bırakılmış olması ve iş mahkemelerinin kuruluş amacının işçilerin hakkını yargı yerleri olan mahkemelerden daha çabuk, kolay ve ucuz bir yolla alabilmelerini, davaların çabukluk ve kolaylıkla yürütülmesi sağlamak olduğu da dikkate alındığında, her davalı açısından ayrı ayrı yargılama yapılmasının usul ekonomisine de uygun düşmeyeceği ve direnme kararını temyiz edenler gözetildiğinde mahkemenin davaların birlikte görülmesi gerektiği yönündeki kabulünün isabetli olduğu sonucuna varılmıştır.
Ne var ki, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacılardan A.. Y.. vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları bozma nedenine göre Özel Dairece incelenmemiştir.
O halde, dosyanın davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacılardan A.. Y.. vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacılardan A.. Y.. vekilinin bozma nedenine göre daha önce incelenmeyen işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 22.Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 25.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi