Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/10407
Karar No: 2019/5850
Karar Tarihi: 14.11.2019

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/10407 Esas 2019/5850 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/10407 E.  ,  2019/5850 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.11.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar ... vd. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-
    Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacılar, mirasbırakan kardeşleri ...’in maliki olduğu ... numaralı bağımsız bölüm ile ... parsel sayılı taşınmazının bir kısmını dava dışı kardeşleri ...’in eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın hukuki işlem yapma ehliyetinin de bulunmadığını ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescil istemişlerdir. Yargılama sırasında, dava dilekçesinde bağımsız bölüm numarasını hatalı bildirdiklerini doğrusunun 11 olduğunu belirtmişlerdir.
    Davalı, 2011 yılından itibaren eşi ile birlikte mirasbırakanın bütün ihtiyaçlarını karşıladıklarını, 20 yıldan beri yalnız yaşayan mirasbırakanla davacıların ilgilenmediklerini, iddiaların doğru olmadığını, davada tüm mirasçıların yer alması gerektiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, mirasbırakan ..."in ... parsel sayılı taşınmazdaki 150/16400 payının tamamı ile ... ada ... parsel (yenileme sonucu ... ada ... parsel) sayılı taşınmazda kayıtlı ... numaralı bağımsız bölümü 03.11.2014 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, 1941 doğumlu mirasbırakanın 27.12.2014 tarihinde boşanmış ve çocuksuz öldüğü geriye mirasçıları olarak kardeşleri davacılar, dava dışı ... (davalının eşi) ile yeğeni dava dışı ..."in kaldığı anlaşılmaktadır.
    Ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası mirasbırakanla bağlantılı olarak ve mirasbırakana teban açılan davalardandır. Bu nedenle davanın tüm mirasçılar adına tescil istemi ile diğer bir deyişle iştirakin sağlanmasıyla açılması mümkün olup, mirasçının tek başına ve kendi miras payı oranında dava açabilmesine yasal olanak yoktur (Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 701. ve 702.).
    Ne var ki, davada ileri sürülen diğer istek muris muvazaası nedenine dayalı olup 01.04.1974 tarih ½ sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca her mirasçı iştirakin sağlanması koşuluyla tereke adına dava açabileceği gibi, kendi miras payına hasren de dava açabilir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.1990 tarih 1990/1-152-236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere davada dayanılan maddi olaylar bakımından bir kaç hukuki nedenin birarada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Ancak, kamu düzeniyle ilgili olması ve çözüme kavuşturulduğunda diğer hukuki nedenlerin incelenmesine gerek kalmayacağı hususları düşünüldüğünde, öncelikle mirasbırakanın hukuki ehliyete sahip olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur.
    Ne var ki; ileri sürülen ehliyetsizlik iddiası yönünden mahkemece yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir "biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış,. 10. maddesinde de, “fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek aynı Yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, TMK"nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
    Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve Yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 282. maddesinde (HUMK.nun 286 maddesinde) belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
    Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Türk Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
    Somut olayda; yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler kapsamında bir araştırma yapılmamış ve Adli Tıp Kurumundan rapor alınmamıştır.
    Hal böyle olunca; önemine binaen öncelikle hukuki ehliyetsizlik iddiasının incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs."nin istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu, Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu"na gönderilmesi mirasbırakanın akit tarihi olan 03.11.2014 tarihi itibariyle hukuki ehliyeti haiz olup-olmadığının saptanması; ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde pay oranında istekte bulunulamayacağından bu gerekçeyle davanın reddedilmesi; mirasbırakanın hukuki ehliyeti haiz olduğunun anlaşılması halinde ise, muris muvazaası iddiası yönünden taraf delillerinin eksiksiz toplanması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın temlikteki gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14/11/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    -KARŞI OY-
    Dava, hukuki ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkindir.
    Davacılar, dava dilekçesi ve ön inceleme aşamasındaki beyanlarında, mirasbırakanın ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını hukuki işlem ehliyeti bulunmazken davalıya temlik ettiği, aynı zamanda işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle payları oranında tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuşlar, davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece işlemin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.1990 tarihli 1990/1-152 Esas, 1990/236 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere maddi olaylar yönünden birden fazla hukuki nedenin bir arada gösterilmesi mümkündür. Nitekim somut olayda da davacılar, ehliyetsizlik hukuki nedeni yanında muris muvazaası hukuki nedenine dayanmışlar, mahkemece hukuki ehliyetsizlik maddi olgusu yönünden yeterli araştırma yapılmadığı gerekçesiyle sayın çoğunluk tarafından karar bozulmuştur.
    Aleyhe bozma yasağı, taleple bağlılık ilkesinin doğal sonuçlarındandır. Yargıtay temyiz incelemesi yaparken tarafların temyiz sebepleri ile bağlıdır. Ancak yasal düzenleme bulunmayan aleyhe bozma yasağının istisnasının "kamu düzeni" olduğu tartışmasızdır. Bu hususta, hukuk sistemimizde yerleşik ve istikrarlı bir uygulama vardır. Bir kimsenin hukuki ehliyetinin bulunmaması halinin, kamu düzeniyle doğrudan ilgili olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Zira, ehliyetsiz kişi ve karşı taraf arasında gerçekleşen hukuki işlem kesin hükümsüzlük nedeniyle batıl olacağından, hukuki işlem güvenliğinin korunmasında sağlar arası işlemler yönünden kamuyu da ilgilendiren güncel ve acil bir yarar vardır. Hukuki ehliyeti bulunmayan kişilerin ölümünden sonra da bu yararın varlığını devam ettirdiği iddiasının, kabul edilebilir bir dayanağı yoktur. Böyle bir durumda, hukuki işleme yalnızca kesin hükümsüzlük sonucu bağlamak gerekli ve yeterli olacaktır.
    Somut olayda, mirasbırakanın yaptığı temlikler sırasında hukuki işlem ehliyetinin bulunmadığı iddiasını ileri süren davacı tarafından hüküm temyiz edilmemiş, davalının temyiz dilekçesinde de bu hususta yeterli araştırma yapılmadığından bahsedilmemiştir. Bu durumda, Dairenin sayın çoğunluğunun hukuki işlem ehliyetinin öncelikle incelenmesi gerektiği yönündeki bozma kararı, aleyhe bozma yasağı kapsamında kalmaktadır.
    Davalının muris muvazaası iddiasının kabulüne ilişkin temyiz nedenlerine gelince; bilindiği ve TMK"nın 6. maddesinde düzenlendiği üzere "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Yine HMK"nın 190/1. maddesi gereğince "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."
    Ne var ki, dinlenen davacı tanıkları muvazaanın varlığı hususunda açıklayıcı beyanda bulunmamışlar, temliklerin mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiası, davacı tarafça usulüne uygun biçimde ispatlanamamıştır. Davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
    Davalının temyiz itirazlarının bu gerekçeyle kabul edilerek hükmün bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi