1. Hukuk Dairesi 2016/11734 E. , 2019/5871 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : VASİYETNAMENİN İPTALİ-TENKİS
Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali, tenkis davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı ... tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vasiyetnamenin iptali ve tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...’in ... Noterliğinin 07.05.2002 tarih ve 1900 ve 1901 yevmiye numaralı hibe ve zilyetliğin devri senetleri ile ... Köyü ... mevkiinde bulunan taşınmazının 2.500m2’lik kısmını davalı ... Köyü Tüzel Kişiliğine, kalan 3.500 m2’lik kısmını da davalı oğlu ...’e hibe ettiğini, yine ... Noterliğinin 09.12.2002 tarih ve ... yevmiye numaralı vasiyetname ile ... Köyü ... mevkiinde bulunan 300,00 m2’lik ev ve arsası ile 25.000 m2’lik tarlasını davalı ...’e bıraktığını, mirabırakanın işlem tarihlerinde akıl sağlığının yerinde olmadığını, saklı paylarının zedelendiğini ileri sürerek hibe ve zilyetliğin devri senetlerinin ve vasiyetnamenin iptali ile tenkisine karar verilmesini istemişler, davacılardan ...’un aşamada ölümü üzerine mirasçıları davadan feragat ettiklerini bildirmişler, diğer davacılar ..., ... ve ... de davalı ... Köy Tüzel Kişiliği yönünden açtıkları davadan feragat ettiklerini bildirmişlerdir.
Davalı ..., mirasbırakanın işlem tarihlerinde akıl sağlığının yerinde olduğunu, ölünceye kadar mirasbırakan annesine kendisinin baktığını, mirasbırakanın davacıları da taşınmazlar verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ... Köy Tüzel Kişiliği ve davacı ... mirasçıları yönünden feragat nedeniyle davanın reddine; hibe ve zilyetliğin devri senetlerinin iptali ile vasiyetnamenin iptali taleplerinin tefrik edildiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına; diğer davacılar ..., ... ve ... yönünden ise saklı paylarının ihlal edildiği gerekçesiyle tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1925 doğumlu mirasbırakan ...’in 12.06.2006 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davanın tarafları olan davacı kızları ..., ..., ..., ... ile davalı oğlu ...’in kaldığı, dava konusu taşınmazlar mirasbırakanın zilyetliğinde iken, 09.12.2002 tarihli vasiyetname ve 07.05.2012 tarihli hibe ve zilyetliğin devri senetleri ile bir kısım taşınmazların davalı ...’e, bir kısmının da diğer davalı ... Köyü Tüzel Kişiliğine zilyetliğinin devredildiği, eldeki dava açıldıktan sonra dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde 25.07.2010 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde; dava konusu ... ada ..., ... ada ..., ... ada ..., ... ada .. ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların senetsizden davalı ... adına, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın da yine senetsizden davalı ... Köyü Tüzel kişiliği adına tespit gördüğü, mahkemece 30.11.2011 tarihli celsede, vasiyetnameye konu ... ada ..., ... ada ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlar bakımından vasiyetnamenin iptali ve tenkis isteklerinin elde tutularak, hibe ve zilyetliğin devri senetlerine konu olan ... ada ..., ... ada ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden dava tefrik edilerek görevsizlik kararı ile dosyanın Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; mahkemelerce verilen kararların 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/2. maddesinde belirtildiği üzere, her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunması zorunludur.
Somut olayda, mahkemece yalnızca hibe ve zilyetliğin devri senetlerinin iptali isteği yönünden tefrik kararı verilmesine rağmen, hükümde vasiyetnamenin iptali talebi yönünden de tefrik kararı verildiğinden söz edilerek vasiyetnamenin iptali hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması ve HMK"nın 297/2. maddesine aykırı biçimde vasiyetnamenin iptali yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin, terditli talep olan tenkis istemi yönünden hüküm kurularak yazılı şekilde neticeye gidilmiş olması isabetsizdir.
Öte yandan, hibe ve zilyetliğin devri senetlerine konu olan ... ada ..., ... ada .. ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden dava tefrik edilerek görevsizlik kararı ile Kadastro Mahkemesine gönderilmiş olduğu halde, eldeki davada anılan taşınmazlar yönünden davanın sonucu beklenilmeden tenkis hesabına katılmış olması da doğru değildir.
Mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Mirasbırakanın TMK"nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK"nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olayda, mahkemece tenkis isteği yönünden yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca; öncelikle vasiyetnamenin iptali talebi yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi, vasiyetnamenin geçerli olması halinde yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde tenkis isteği yönünden gerekli araştırma ve incelemenin eksiksiz tamamlanması, taraf delillerinin toplanması, açıklanan hususları kapsayacak şekilde uzman bilirkişilerden hükme ve denetime elverişli rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalı ...’in yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.