18. Hukuk Dairesi 2015/9911 E. , 2016/8608 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava dilekçesinde, davacının murisi ... yaşadığı ve öldüğünün ispatı amacıyla tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya elektronik ortamda Dairemize gönderilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin babası ..... 1978 yılında vefat ettiğini, nüfusta kayıtlı olmadığı için müvekkilinin miras haklarından yoksun kaldığını ve intikal işlemleri yaptıramadığını ileri sürerek müvekkilinin mirasbırakanı ....yaşayıp öldüğünün tespitine karar verilmesini istemiş; mahkemece, "davacının doğrudan nüfus idaresine başvurup babası.... nüfusa tescilini isteyebilecekken, tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı" gerekçesiyle istek reddedilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkeme bu sonuca ulaşırken, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun "doğumları süresi içinde nüfusa bildirilmeyen çocukların ve nüfusa tescil edilmemiş erginlerin varlığının haber alınması halinde, nüfus kütüklerine ne şekilde tescil edileceklerini" gösteren 17’nci maddesi ile, "ölenin kaydı yoksa, ölüm olayının nüfus kütüğüne tesciline ilişkin" 31"nci maddesinin (4.) bendinde yer alan hükümden hareket etmiştir. Kuşkusuz, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, "nüfusa tescil edilmemiş erginlerin varlığının haber alınması halinde, bunların nüfusa tescil edilmeleri için ne yönde işlem yapılacağını", ve "ölenin kaydı yoksa, yapılacak soruşturma sonunda Türk vatandaşlığı ve ailesi tespit edildiği taktirde doğum ve ölüm olayının nüfusa işlenmesini" düzenlemiştir. Ancak bunun Kanunda düzenlenmiş olması yetmez. Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğe göre, ergin kişinin nüfusa tescili için kendisinin nüfus müdürlüğünce beyana davet edilmesi (Yönetmelik m.26/7), aile kütüğünde kaydı bulunmayan bir kişinin ölümünün nüfusa işlenebilmesi için de, bu kişinin ölümüne ilişkin tutanakların resmi veya özel sağlık kurumları veya kamu kurum ve kuruluşlarının kayıtlarına
....
dayanılarak düzenlenmiş olması gerekir (Yönetmelik m. 72/1) Bunlar bulunmadıkça, nüfusta kaydı bulunmayan kişinin doğum ve ölümünün nüfusa tescili mümkün değildir. Bu sebeple, davacının, doğrudan nüfus idaresine başvurup tescili sağlama olanağı yoktur. Doğum ve ölüm, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur. Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum her türlü kanıtla ispat olunabilir. (TMK. m.30) Bu bakımdan davacının, mirasbırakanı ....."un yaşayıp öldüğünün tespitini istemekte, miras hakları bakımından korunmaya değer hukuki yararının bulunduğu açık ve tartışmasızdır. Öyleyse, Türk Medeni Kanununun 30"ncu maddesi hükmü gözetilerek, davacının tüm delilleri toplanıp, bu kişi adına kayıtlı taşınmaz varsa, iktisap sebebi ve iktisap tarihi de araştırılarak gerekirse iktisaba ilişkin dayanak belgeler de getirtilerek, diğer delillerle birlikte değerlendirilip, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, yazılı sebep ve gerekçe ile davanın reddedilmesi doğru bulunmamıştır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.