Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3957
Karar No: 2019/6996
Karar Tarihi: 23.09.2019

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/3957 Esas 2019/6996 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/3957 E.  ,  2019/6996 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili; köy muhtarlığı ile davalılar arasında köy halkının içme suyu ihtiyacını gidermek amacıyla, 11/02/2011 tarihinde noterde düzenleme şeklinde " kaynak suyu zilyetlik devir sözleşmesi" nin imzalandığını, sözleşme ile davalıların kaynak suyu zilyetlik bedeli olarak kararlaştırılan 40.000,00 er TL yi ayrı ayrı aldıklarını beyan ettiklerini; sözleşme sonrası davaya konu suyun gösterilen yerde bulunmadığının, suyun davalıların kullanımında olmadığının, kaldı ki arazinin şahıs arazisi değil orman arazisi olduğunun tespit edildiğini; bunun üzerine, sözleşmeden dönüldüğünün davalılara ayrı ayrı bildirildiğini; sözleşme bedeli karşılığı olarak ödenen 80.000,00 TL nin iadesinin talep edildiğini; ancak, zararlarının giderilmediğini ileri sürerek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, her bir davalıya ayrı ayrı ödenen 40.000,00 er TL nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte her bir davalıdan ayrı ayrı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar; ormandan çıkan genel su niteliğindeki kaynak suyuna ait kadim ve öncelik hakkından kaynaklı zilyetliklerinin davacı köy tüzel kişiliğine devredildiğini; sözleşmeye konu kaynak suyunun daha önceleri babaları ve dedeleri tarafından tarımsal sulamada kullanıldığını, suyun kaynağının orman olduğunun davacı tarafından da bilindiğini, zilyetliği devir borcunun borular döşenmek suretiyle suyun köy muhtarlığının kullanım alanına geçirilmesiyle birlikte yerine getirildiğini; sözleşme ile zilyetlik devir bedeli olarak 80.000,00 TL kararlaştırılmış olsa da sadece 35.000,00 TL sinin ödendiğini; davanın zamanaşımına uğradığını savunarak; davanın reddini istemişlerdir.
    Mahkemece; davaya konu suyun kaynağının ormandan çıkıyor olması nedeniyle debisine bakılmaksızın genel su niteliğinde olduğu, kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek şartıyla sudan herkesin ihtiyacı oranında yararlanabileceği, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin hukuka aykırı olduğu, sözleşmenin baştan itibaren geçersiz olduğu; ancak, geçersiz sözleşmeden dönme durumunun söz konusu olamayacağı, geçersiz sözleşme gereğince ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istenebileceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Dava; sözleşmeye dayalı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği tahsili istemine ilişkindir.
    1-) Türk hukuk sisteminde kural olarak sözleşme serbestliği ilkesi kabul edilmiştir. ( Anayasa md. 48, TBK md. 26 ) Bu ilke gereğince taraflar, özel borç ilişkilerini hukuk düzeninin sınırları içinde serbestçe kurabilme ve düzenleyebilme yetkisine sahiptir. Sözleşmeyi karşılıklı olarak ortadan kaldırma veya içeriğini değiştirme yetkisi de akit serbestliği ilkesinin içinde kalmaktadır. Türk Borçlar Kanunu"nun 27. maddesinde sözleşme düzenleme serbestisinin sınırları düzenlenmiş olup; " Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür."
    Batıl sözleşme, baştan itibaren geçersiz bir hukuki işlem olup, sonradan geçerli hale gelmesi de söz konusu olamaz. Batıl bir sözleşme gerek taraflar, gerekse üçüncü şahıslar bakımından hüküm ve sonuç doğurmaz. Yargılama esnasında da hakim, dosya içeriğinden butlan sebebi bulunduğunu fark ettiği takdirde, bu husus taraflarca ileri sürülmese dahi resen göz önünde bulundurması gerekir.
    Batıl bir sözleşmeden edim yükümlülüğü ( borcu) doğmayacağı için, karşı taraf edimi talep ederse, borçlu, ona karşı butlanı ileri sürebilir. Butlanı ileri sürmek, hukuki niteliği itibariyle bir defi değil, fakat bir itirazdır. Batıl bir sözleşmeye dayanarak edimini ifa eden borçlu, bu edim geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığı için, yerine göre ya mülkiyet ( istihkak) davasıyla ( MK. 618, 933) veya sebepsiz zenginleşme davasıyla ( BK. 61 vd.) verdiğini geri isteyebilir. ( Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler- İstanbul 1998 C 1 sh. 310 )
    Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; "Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer."
    Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
    Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
    Bir başka ifadeyle, kaynak suyu, kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise, kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir. Özel su ise; tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur.
    Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu bir başka ifadeyle özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca, mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
    Türk Medeni Kanununun 756/2 ve 837. maddesinde belirtilen kaynak irtifakına konu olabilecek su özel su olup genel su niteliğindeki yeraltı suyu bu düzenlemelerin dışındadır. Nitekim, genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemez.
    Somut olayda; taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye konu kaynak sularının , ormandan çıkan genel su niteliğinde olduğu, davalılar tarafından tarımsal sulamada kullanıldığı davalıların ikrarıyla da sabit olup, davacı köy muhtarlığının ise köyün içme suyu ihtiyacını gidermek amacıyla dava konusu sözleşmeyi imzaladığı anlaşılmıştır. ... Noterliği"nin 11.02.2011 tarihli ... yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki " kaynak suyu zilyetlik devir sözleşmesi" incelendiğinde; davacı köy muhtarlığı ile davalılar arasında 80.000,00 TL bedel karşılığında imzalandığı, davalılardan her birinin ayrı ayrı 40.000,00 er TL devir bedelini nakden ve tamamen aldıklarını beyan ettikleri görülmüştür.
    Bu durumda; genel su üzerinde irtifak hakkı tanınmak suretiyle hukuka aykırı olarak sözleşme imzalanmış olup, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere geçersizdir.
    Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin batıl olduğu, hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağı, sözleşme kapsamında herkesin aldığını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre (TBK. 77. madde) iade etmekle yükümlü olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 204. maddesi gereği düzenleme şeklindeki noter senetlerinin sahteliği ispat edilinceye kadar geçerli olduğu, davacı tarafından davalılara toplam 80.000,00 TL ödendiği dikkate alınarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2-) Bozma nedenine göre, davalılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.09.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi