3. Hukuk Dairesi 2019/4187 E. , 2019/7046 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; tarafların 20 sene önce evlendiklerini, bu evliliklerinden ... ve ... isimli iki çocukları bulunduğunu, her iki çocuğun da müvekkili ile birlikte kaldıklarını, ..."in reşit olduğunu, Küçük ... "in ise halen lisede eğitim gördüğünü; müvekkilinin, ..."in artan infak, iaşe ve eğitim masraflarını gidermekte zorlandığını, davalının da katkı sağlaması gerektiğini ileri sürerek; aylık 3.000 TL iştirak nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava açma yetkisinin velayetin kendisine verildiği kişi olup, reşit olmayan çocuğun iştirak nafakası davasında sıfatı bulunmadığını, öncelikle davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; dava dilekçesinin aktif sıfat yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karar Dairemizin 15.02.2017 tarih ve 2016/11924 E. 2017/1443 K. sayılı ilamıyla "...Dosya kapsamındaki nüfus kayıtlarının incelenmesinde; tarafların müşterek çocuğu 01.01.2001 doğumlu Doğan ..."un velayetinin davacı babaya verildiği görülmüştür. Bilindiği üzere, iştirak nafakası, velayet hakkı kendisine bırakılan eş tarafından çocuk adına ve yararına istenilmektedir. İştirak nafakasında asıl hak sahibi reşid olmayan çocuktur, dava tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olan müşterek çocuk adına velayeten dava açan davacının iştirak nafakasını talep ve tahsil etme hak ve sıfatına haiz olmasına rağmen, dava dilekçesinin aktif sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Şu durumda mahkemece; velayeti kendisinde bulunan müşterek çocuk adına iştirak nafakası talebinde bulunan davacının, davada davacı olma sıfatının eş deyişle aktif husumet ehliyetinin var olduğu gözetilerek uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma üzerine, mahkemece; bozma ilamı taraflara tebliğ edilmiş ancak, bozma sonrasında duruşma açılmaksızın ve dolayısıyla bozma ilamına karşı tarafların diyecekleri sorulmaksızın, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren aylık 1.500,00 TL iştirak nafakasının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.-2- 1-) 6100 sayılı ...nın 320/1 maddesinde: "Mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir." hükmü öngörülmüştür. ...nun 320/1 maddesinde düzenlenen, mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir hükmü yorumlanırken öncelikle belirtmek gerekir ki anılan maddeye göre duruşma yapmadan karar verilebilmesi için hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla ancak, hukukun cevaz verdiği “ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz vb gibi” veya İİK.nun 17-18 maddelerinde öngörülen şikayet davalarında olduğu gibi Kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanıdığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir. Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği durumlarda dosya üzerinden karar verilemez.
Anılan Yasanın Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 429. Maddesinde yer alan Yargıtay bozma kararlarının mahkemece yazı işleri müdürü tarafından taraflara tebliğ edileceği ve bozma kararına karşı taraf beyanları saptandıktan sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verileceği şeklindeki düzenleme de dikkate alındığında, bozma ilamından sonra taraflara tebligat yapılıp duruşma açılmaksızın hüküm kurulması mümkün olmadığı gibi bu durumun hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşturduğu da tartışmasızdır.
Bilindiği üzere; ...nın hukuki dinlenilme başlıklı 27.maddesi uyarınca; davanın tarafları, kendi haklarıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda Hakim, Kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için Kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasa"nın 36. maddesiyle düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin, doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası"nın 36. maddesi ile 6100 sayılı ...nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmediği için hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu itibarla; Mahkemece, duruşma açılarak taraf beyanları saptanmak suretiyle bozma kararına uyulup uyulmadığına karar verilmeksizin hüküm kurulması doğru değildir.
Hüküm, bu nedenle bozulmalıdır.
2-)Bozma nedenine göre, davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenler ile hükmün HUMK.nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 2.bentte açıklanan nedenler ile davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24/09/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.