22. Hukuk Dairesi 2013/32253 E. , 2014/14851 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 31/12/2010
NUMARASI : 2010/310-2010/1014
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı dava dışı İ..... A.Ş."ne ait otoparkta davalı şirketin işçisi olarak çalıştığını, yeni dönem ihale alınamayınca iş sözleşmesine son verildiğini iddia ederek kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davacının Güvenlik ihalesini alan yeni alt işveren nezdinde ara vermeksizin çalışmaya devam ettiğini, iş sözleşmesinin feshinin söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar, davacıya ait işyeri ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ile bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı taraf temyiz etmiştir.
Gerekçe:
İşyeri devrinin iş ilişkisine etkileri ile işçilik alacaklarından sorumluluk bakımından taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı İş Kanunu"nun 6. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, iş yerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür.
İşyeri devrinin temel ölçütü, ekonomik birliğin kimliğinin korunmasıdır. Avrupa Adalet Divanı kararlarına göre, maddî ve maddî olmayan unsurların devredilip devredilmediği ve devir anındaki değeri, iş gücünün devri, müşteri çevresinin devri, işyerinde devirden önce ve sonra yürütülen faaliyetlerin benzerlik derecesi, iş yerinde faaliyete ara verilmişse bunun süresi, işyeri devrinin kriterleri arasında kabul edilmektedir.Maddi ve maddi olmayan unsurların devri sözkonusu olmaksızın da iş gücünün önem taşıdığı sektörlerde ekonomik birliğin önemli unsurunu olan işçilerin devri de, işyeri devri olarak kabul edilmelidir.
İşyeri devri fesih niteliğinde olmadığından, devir sebebiyle feshe bağlı hakların istenmesi mümkün olmaz.
Somut olayda davalı işveren, davacının yeni alt işveren nezdinde çalışmaya devam ettiğini, iş sözleşmesi feshedilmediğinden, feshe bağlı hakların talep edilemeyeceğini olan savunmuştur.
Davacıya ait hizmet cetvelinin incelenmesinde, davalı alt işverene bağlı çalışma süresinin 28.02.2010 tarihinde sona erdiği, ancak işçinin 01.03.2010 tarihinden itibaren kesintisiz şekilde bir başka alt işverene bağlı olarak nezdinde çalışmaya devam ettiği görülmektedir.
Davalı şirket tarafından iş sözleşmesinin feshedildiği hususunda yazılı bir bildirimde bulunulmamıştır. Her ne kadar davacı şahitleri Z.. S.. ve E.. O... işveren tarafından anılan tarihte sözlü fesih bildirimi yapıldığını beyan etmiş iseler de, davacı tanıkları ile işveren arasında aynı hususta İzmir 3 .İş Mahkemesinin 2010/307 esas, 2010/777 karar ve İzmir 7. İş Mahkemesinin 2010/330 esas, 2011/109 karar sayılı dosyaları üzerinden husumet bulunduğu görülmektedir. Emsal nitelikteki bu davalarda anılan tarihlerde davalı işveren tarafından iş sözleşmelerinin feshedilmediği ve işyeri devrinin gerçekleştiği hususunun belirlendiği ve feshe bağlı haklardan olan kıdem, ihbar tazminatları ile yıllık izin ücret alacağı istemlerinin reddine ilişkin verilen kararların Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek onandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda husumetli davacı şahitlerinin beyanına itibar edilerek, iş sözleşmesinin 28.02.2010 tarihinde işverence sözlü olarak feshedildiğine ilişkin mahkeme kabulü isabetsizdir. Davacının iş sözleşmesinin bir başka alt işverene devredildiği dikkate alınarak feshe bağlı haklardan olan dava konusu istemlerinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması hatalı olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 27.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.