1. Hukuk Dairesi 2016/11661 E. , 2019/6073 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli olarak, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.11.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalılar vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, sahtecilik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ile tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları İbrahim ..."dan kendilerine kalan 29 parça taşınmazın intikal işlemlerinin gerçekleştirileceği telkiniyle kardeşleri olan davalı ... ve diğer davalıların mirasbırakanı ... tarafından tapuya götürüldüğünü, kardeşlerinin kendisinin okuma yazma bilmemesinden yararlanarak, hileli şekilde çekişme konusu taşınmazların adlarına satış yolu devredilmesini sağladıklarını, dava konusu taşınmazların bir kısmının satışa çıkarıldığı hususunun duyulması üzerine çocukları tarafından yapılan araştırma neticesinde dava konusu taşınmazların davalılara devredildiğini öğrendiğini, kardeşleri hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığı"na suç duyurusunda bulunduğunu ve yargılamanın ... 2.Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2014/56 E sayılı dosyası ile devam ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davaya konu taşınmazların resmi olarak tapuda devrinin yapıldığını, davacının yaklaşık 7 yıl sonra taşınmazın hile ile elinden alındığı iddiasının kötü niyete dayandığını, seri halde olmasa bile davacının adını soyadını yazabilecek, okudum yazabilecek kadar okuma yazmasının olduğunu, taşınmazların tek seferde değil peyder pey devrinin gerçekleştiğini, dolayısıyla davacının dolandırıldığı yönündeki iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/492 E sayılı dava dosyasında babasının ölümünden sonra miras hakkını kardeşlerine devrettiği yönünde ikrarı bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği, toplanan delillerden; çekişme konusu 29 adet taşınmazların tamamı tarafların kök mirasbırakanı ... adına kayıtlı iken 24.07.2007 tarihli intikal işlemi ile davacı ..., davalı ... ile diğer davalıların murisi olan ... adına intikal ettiği, taraflar arasında aynı tarihte ve aynı resmi senetle yapılan taksim işlemi neticesinde söz konusu taşınmazlardan ...-...-...-...-...-...-...-...-...-...-... parsel sayılı taşınmazların müstakilen ..., ...-...-...-...-...-...-...-...-... parsel sayılı taşınmazların müstakilen ..., ...-...-...-...-... parsel sayılı taşınmazların eşit paylarla ... ve ... adlarına, ...-...-... ve ... parsel sayılı taşınmazların ise müstakilen davacı ... adına tescil edildiği, davacının adına taksim sureti ile tescil edilen taşınmazlardan ...-... ve ... parselleri davalı ...’ye, ... parseli ise diğer davalıların murisi ...’e 19.09.2007 tarihli resmi senet ile satış yolu ile devrettiği, bahsi geçen her iki resmi senedi davacının “Okudum” yazarak imzaladığı, çekişme konusu taşınmazlardan bir kısmının davalılar tarafından çeşitli tarihlerde satış yolu ile dava dışı üçüncü kişilere devredildiği, davacı tarafından 29 adet taşınmazın dava konusu edildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33. maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir.
Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriğinden davacının hile iddiası yanında resmi şekle aykırılık iddiasına da dayandığı, okuma yazma bilmediğini, kardeşleri olan davalı ... ile ...’in kendisinin bu durumundan yararlanarak tapuda işlem yapılmasını sağladıklarını, bu nedenle satış senedi ve intikale ilişkin resmi senedin geçerlilik koşullarının bulunmadığını ileri sürdüğü, ne var ki mahkemece bu iddia üzerinde durulmadan, satış senedi ve intikale ilişkin senedin geçerlilik şartları araştırılmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; taşınmazların satışına ilişkin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 1994/5623 sayılı Tapu Sicili Tüzüğünün 16. maddesinde "taraflar resmi senetteki imza yerine "okudum" ibaresini yazdıktan sonra imza yerlerini imzalar." hükmü düzenlenmiştir.Bunun yanısıra aynı Tüzüğün 17. maddesinin b fıkrasında ise " taraflardan biri veya birkaçı okuma yazma bilmiyorsa işlemlerde iki tanık bulundurulur." hükmü getirilmiştir.
Öte yandan, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Hal böyle olunca, öncelikle 24.08.2007 tarihli intikal-taksim işlemine ilişkin resmi senedin ve 19.09.2007 tarihli satış senedinin geçerli olup olmadığı, davacının okuma yazma bilip bilmediği, dolayısıyla sözleşmenin iki tanık huzurunda yapılıp yapılmaması gerektiği hususlarının tespit edilmesi, sözleşmelerin resmiyete uygun olduğunun belirlenmesi halinde ise yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca hile iddiası üzerinde durularak gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma kapsamına göre davalıların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden taraflardan gelen davacı vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, aşağıda yazılı 15.20.TL bakiye onama harcının da temyiz eden davalılardan alınmasına, 26.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.