1. Hukuk Dairesi 2016/13752 E. , 2019/6168 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davalılar... ve ...yönünden davanın reddine, diğer davalılar ...ve dahili davalılar...ve ... yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ...ve ... vekili ile davalı ... tarafından yasal süre içerisinde, davalı ... vekili tarafından süresinden sonra temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Asıl davada davacı ... ile birleştirilen davada davacılar ...ve ...; mirasbırakan babaları ...’ün dava konusu 508 ada 2 parsel sayılı taşınmazını davalı eşi ...’ye satış suretiyle temlik ettiğini, ...’nin de temlikten kısa bir süre sonra taşınmazda bulunan bir kısım hissesini diğer davalılar..., Kemal, ..., ...ve...’e satış yoluyla devrettiğini, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığını, tüm işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Asıl ve birleştirilen davada davalılar ..., ...ve ...; mirasbırakanın serbest iradesi ile sağlığında dava konusu taşınmazın tamamını davalı eşi ...’ye devrettiğini, davacıların da satıştan haberdar olduklarını, davalı ...’ye davalı ... ve ...’nin baktığını, davacıların ise anneleri ... ile ilgilenmediğini, bir kısım hissenin ise sonrasında davalı ... tarafından bedeli karşılığında satın alındığını, muvazaanın bulunmadığını; asıl ve birleşen davada davalı ..., taşınmazda eski kiracı olduğunu, sonrasında bedeli karşılığında satın aldığını, iyiniyetli 3.kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar, davalı ...’nin yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece, davalılar... ve ...yönünden kötüniyetli olduklarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, diğer davalılar ...ve dahili davalılar...ve ...yönünden ise muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, karar davacılar ...ve ... ile davalılardan ...ve... tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; hüküm, asıl ve birleşen davada davalı ...’e 29.06.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise 15.07.2016 günü verilmiştir. Bu durumda yasal temyiz süresi geçirilmiş olmakla 6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nın 433/2. maddesi ve 01.06.1990 tarih 3/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca davalı ... vekilinin temyiz isteğinin süreden Reddine.
Diğer taraftan; asıl ve birleştirilen davada davalılar... ve ...yönünden davanın reddine karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacılar ...ve ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, Reddine.
Davalı ...’in temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1939 doğumlu mirasbırakan ...’ün 04.12.2003 tarihinde ölümü üzerine geride mirasçı olarak asıl davada davacı kızı ... ve birleştirilen davada davacı kızları ...ve ... ile asıl ve birleştirilen davada davalılar olan eşi ... ve çocukları ..., ... ve dahili davalılar olan kızları ... ve ...’ün kaldıkları, dava konusu 508 ada 2 parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan ...adına kayıtlı iken tamamını 08.05.2003 tarihinde davalı eşi ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, taşınmazın tamamına malik olan davalı ...’nin de sonrasında 36/363 payını 02.11.2004 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle, 72/363 payını davalı oğlu...’e, 36/363 payını davalı oğlu Kemal’e, 36/363 payını davalı kızı ...’ye aynı resmi senetle 11.11.2004 tarihinde satış suretiyle, 61/363 payını da 08.05.2008 tarihinde davalı gelini ...’e satış suretiyle temlik ettiği, sonrasında davalı ...’in temellük ettiği 36/363 paydan 18/363 payı üzerinde bırakarak kalan 18/363 payını 14.02.2008 tarihinde davalı eşi ...’e satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Somut olayda; toplanan deliller yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde, HMK 190. ve TMK 6. maddeleri gereğince, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin muvazaalı olduğu ve mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiasının davacılar tarafından kanıtlandığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, hükmü süresinde ve usulüne uygun olarak temyiz eden davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı ...’ün yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, aşağıda yazılı 15.20 TL. bakiye onama harcının davacılar ... ve ..."dan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz eden davalılara geri verilmesine, 02.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.