20. Hukuk Dairesi 2016/7925 E. , 2018/3630 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVACILAR : ... ve Ark.
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 03.11.2014 tarihli dilekçe ile müvekkillerinin maliki olduğu ...ilçesi, ... köyü 126 ada 2 ve 130 ada 78 parsel sayılı taşınmazların orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapularının iptaline karar verildiğini, tapuların iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup şimdilik 10.000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 21.08.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle fazlaya ilişkin hakları saklı tutup 130 ada 78 parsel için 691.823,78.-TL, 126 ada 2 parsel için 400.193,94.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı Hazine; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulüne, 393.484,12.-TL tazminatın 14.12.2006, 208.532,09.-TL’nin 16.02.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Şöyleki; Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1965 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 600 parsel sayılı 21.800 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile Ali Doğru ve müşterekleri adlarına tespit ve tescil edildiği, daha sonra 2/3 payın 04.12.1969 tarihinde satış yoluyla davacıların murisi Sıtkı Şahin’e geçtiği, beyanlar hanesine 12.04.1991 tarihinde orman sınırları içinde kaldığı şerhinin konulduğu, 2003 yılında yapılan yenileme kadastrosu yoluyla 21.684,90 m2 yüzölçümüyle 130 ada 78 parsel numarasını aldığı, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/211 E. - 2006/399 K. sayılı ilamıyla 130 ada 78 parsel sayılı taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline, orman niteliği ile Hazine adına tescile karar verildiği, temyiz edilmeksizin 14.12.2006 tarihinde kesinleştiği, 13.02.2007 tarihinde orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiği, 426 parsel sayılı 4.375m2 yüzölçümündeki taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliği ile Halil Öztürk ve müşterekleri adlarına tespit ve tescil edildiği, 04.12.1969 tarihinde satış yoluyla davacıların murisi Sıtkı Şahin’e geçtiği, beyanlar hanesine 12.04.1991 tarihinde orman sınırları içinde kaldığı şerhinin konulduğu, 2003 yılında yapılan yenileme kadastrosu yoluyla 4.649,64m2 yüzölçümüyle 126 ada 2 parsel numarasını aldığı, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/208 E. - 2005/432 K. sayılı ilamıyla 126 ada 2 parsel sayılı taşınmazın orman sınırları
- 2 -
2016/7925 - 2018/3630
içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline, orman niteliği ile Hazine adına tescile karar verildiği, temyiz edilmeksizin 16.02.2006 tarihinde kesinleştiği, 27.01.2010 tarihinde orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiği, eldeki davanın ise 03.11.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerledirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Somut olaya gelince ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmazlar hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, daha sonra satış yoluyla davacıların murisine geçtiği, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacıların zararı, 130 ada 78 parsel yönünden ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/211 E. - 2006/399 K. sayılı kararının kesinleştiği 14.12.2006 tarihinde, 126 ada 2 parsel yönünden ise ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/208 E. - 2005/432 K. sayılı ilamının kesinleştiği 16.02.2006 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihler itibariyle taşınmazların niteliklerinin ve değerlerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Nevar ki, hükme dayanak yapılan bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda; 126 ada 2 parselin arsa olduğu belirtilerek emsal karşılaştırması yöntemiyle, 130 ada 78 parselin ise arazi niteliğinde olduğu açıklanıp zirai gelir yöntemiyle dava tarihindeki değerleri belirlenmiştir. Aynı bilirkişiler tarafından düzenlenen ek raporda ise; asıl raporda belirlenen miktarlara TÜİK verilerine göre Yİ-ÜFE oranına göre değer indirme oranı uygulanmak suretiyle tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarih itibariyle tazminat tespit edilmiştir.
...Belediye Başkanlığı 16.03.2015 tarihli yazı cevabında; 2015 yılı itibariyle 126 ada 2 parselin belediye imar planı içinde olduğunu, belediye hizmetlerinden faydalandığını, imar parseli olmadığını, 130 ada 78 parselin ise belediye mücavir alanı içinde imarsız olduğunu, belediye hizmetlerinden faydalanmadığını bildirmiştir. Ancak 126 ada 2 parselin tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleştiği 16.02.2006 tarihi itibariyle imar durumu araştırılmadığından anılan taşınmazın değerlendirme tarihi itibariyle arsa niteliğinde olup olmadığı yönünde duraksama olmuştur.
Bu durumda 126 ada 2 parselin niteliğinin ve her iki taşınmazında değerlerinin yönetimine uygun şekilde tespit edildiği de söylenemez.
- 3 -
2016/7925 - 2018/3630
Hal böyle olunca tazminat istemine konu 126 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleştiği 16.02.2006 tarihi itibariyle Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadığı araştırılmalı, bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde, taraflara, 126 ada 2 parsel ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden, 16.02.2006 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi, bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve bu emsallere emsal satışların değerlendirme (16.02.2006) tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle değer tespiti, bundan sonra emsal ile 126 ada 2 parsel sayılı taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise, Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu sicil müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, 126 ada 2 parselin, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, 126 ada 2 parselin arazi niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde ise çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle tarımsal gelir metoduna göre 126 ada 2 parselin 16.02.2006 tarihindeki, 130 ada 78 parselin ise 14.12.2006 tarihindeki gerçek değerleri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Diğer taraftan ıslahla artırılan miktardan daha aza hükmedildiği halde davanın kabulüne yönünde hüküm fıkrası oluşturulması, yargılama giderleri ve vekalet ücretininde buna göre belirlenmesi doğru değildir. Bunlardan ayrı davacılar vekili gerek dava dilekçesinde gerekse ıslah dilekçesinde dava tarihinden itibaren faiz isteminde bulunduğu halde istek dışına çıkılarak tapu kayıtlarının iptaline ilişkin kararların kesinleştiği tarihlerden itibaren faize hükmedilmesi de isabetsizdir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 10/05/2018 günü oybirliğiyle karar verildi.