3. Hukuk Dairesi 2021/855 E. , 2021/4103 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen vasiyetnamenin iptali davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın bir kısım davacılar yönünden açılmamış sayılmasına, bir kısım davacılar yönünden kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, muris ..."ın 08/11/2012 tarihinde vefat ettiğini, 28/02/2013 tarihinde Kdz. Ereğli 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/929 Esas sayılı dava dosyası ile 21/07/2010 tarihli vasiyetnamenin açıldığını; ancak, söz konusu vasiyetnamenin 4721 sayılı TMK"nın 538.maddesinde belirtilen şekil şartlarını taşımadığını iddia ederek; vasiyetnamenin iptalini talep etmişlerdir.
Davalı; vasiyetnamenin baştan sona murisin kendi eli ürünü olduğunu, şekil şartlarını taşıdığını, vasiyetnamenin yorumunda miras bırakanın iradesini ayakta tutacak bir yol izlenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davaya konu vasiyetnamenin henüz açılmadığı, derdest olduğu; davacının, davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 10/06/2015 tarihli 2015/7352 E- 2015/10698 K. sayılı kararla; "...mahkemece; vasiyetnamenin açılması dosyasının kesinleşmesi bekletici mesele yapılarak, vasiyetnamenin açılmasına ilişkin kararın kesinleşme tarihli şerhini içerir onaylı sureti ilgili mahkemeden getirtildikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yukarıdaki gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozma sonrası birleştirilen davada; davacılar; muris el yazılı vasiyetnamede murisin imzasının bulunmadığını, kimin tarafından yazıldığının belli olmadığını, yazı ve işaretlerin murise ait olmadığını, ayrıca düzenleme tarihinde murisin fiil ehliyetinin olmadığını, manevi baskı ile hazırlandığını, birden fazla vasiyetname olduğu belirtilen belge olduğunu, şekle uygun olmadığını ileri sürerek; vasiyetnamenin iptaline, olmadığı takdirde saklı pay oranında tenkise karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; asıl dava davacısı ... mirasçıları ... ve ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, birleşen dava davacıları ..., ... ve ... yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, asıl dava davacısı ... mirasçıları ..., ..., ..., ... ve ... ile birleşen dava davacıları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..." in davalarının kabulü ile 21 Temmuz 2010 tarihli el yazılı vasiyetnamenin iptaline dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 21/10/2019 tarihli ve 2019/4304 E. 2019/8138 K. sayılı ilamla; “....Somut olayda, mahkemenin gerekçesinde murisin yasal mirasçılarından olmayan davacılar ... vd.nin açtığı birleşen 2016/5 esas sayılı davanın aktif husumeti bulunmadığından reddedildiği belirtilmiş, hüküm fıkrasının 2. maddesinde ret hükmü oluşturulmuş, hüküm fıkrasının 3. maddesinde ise aynı davacı ..."nun açtığı davanın kabulüne karar verilmiştir, kurulan hüküm çelişkili olduğundan, tereddüt oluşturduğundan bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle, sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece; asıl dava davacısı ... mirasçıları ... ve ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, birleşen dava davacıları ..., ... ve ..." nun açmış oldukları vasiyetnamenin iptali davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, asıl dava davacısı ... mirasçıları ..., ..., ..., ... ve ... ile birleşen dava davacıları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..." in davalarının kabulü ile 21 Temmuz 2010 tarihli el yazılı vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; muris tarafından düzenlenen el yazılı belgenin hukuki niteliğine ilişkindir.
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri; taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdür. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Dava konusu belgenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 512 nci maddesi, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin miras sözleşmesi şeklinde düzenleneceğini, miras sözleşmesinin düzenlenme şekline ilişkin Türk Medeni Kanunun"un 545 nci maddesi ise; miras sözleşmesinin geçerli olması için resmi vasiyet şeklinde düzenlenmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Resmi vasiyetin ne şekilde düzenleneceğini açıklayan Türk Medeni Kanunun"un 532 nci maddesinin ikinci fıkrasında ise; resmi vasiyeti düzenleyecek memurun, "sulh hakimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli" olabileceği açıklanmıştır.
Somut olayda; muris tarafından düzenlenen el yazılı belgede, “... ... kendime mirasçı olarak seçtim, ..."ın bana ölünceye kadar bakmasını, bu şartla ben öldükten sonra kalan bütün mirasımın ..."a kalmasını istiyorum, söz konusu mirasım no 11 deki gayrimenkulden oluşmaktadır...” şeklinde beyanda bulunulduğu, bu şekilde, davalıya bakım borcu karşılığında taşınmaz devrinin vaadedildiği görülmektedir.
Buna göre; söz konusu belgenin, ölünceye kadar bakma akdinin unsurlarını taşıdığı anlaşılmakla, resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu gerekçesiyle bir kısım davacılar yönünden iptaline karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile el yazılı vasiyetname nitelemesi yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması HUMK"nın 438 inci maddesinin son fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün gerekçesinin açıklandığı şekliyle değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA, 64,20 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.