11. Hukuk Dairesi 2019/3244 E. , 2020/1173 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 02/04/2018 tarih ve 2018/66-2018/191 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı asil tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıya ait 2007/06686 numara ile TPMK nezdinde tescilli “İstikbal” markasının 29, 30, 35. sınıflar yönünden dava tarihinden geriye doğru 5 yıl içinde kullanılmadığını, ileri sürerek davalı adına tescilli 2007/06686 numaralı markanın bu sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre, 06.01.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 E. ve 2016/189 K. sayılı kararı ile 556 sayılı KHK"nın 14. maddesinin iptaline karar verildiği, Anayasa Mahkemesinin bahsi geçen iptal kararının kazanılmış hakları etkilememek kaydı ile derdest davalarda dikkate alınması gerekeceğinden işbu dava dahil 556 KHK"nın 14. maddesi uyarınca kullanmama nedenine dayalı olarak açılmış ve henüz kesinleşmemiş tüm davaların kazanılmış hakları etkilememek kaydı ile yasal açıdan dayanağını kaybettiği, dolayısı ile iş bu davanın da aynı nedenle reddinin gerektiği gerekçesiyle davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Kararı, davacı asil temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı asilin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Mahkemece 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 gün ve 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükteki yasal düzenlemelere güvenilerek açılan ve haklı bulunulan davada, dayanak yasal düzenlemenin yargılama aşamasında Anayasa mahkemesince iptali nedeniyle hukuki dayanak kalmadığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
3- 6100 sayılı HMK"nın 331/1 maddesinde "davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği" düzenlenmiş olup, somut uyuşmazlıkta mahkemece yapılan incelemeye göre, davanın açılışında haklı olduğu anlaşılan davacı taraf aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi doğru olmamış hükmün bu sebeple de davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no"lu bentte açıklanan nedenle davacı asilin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) no"lu bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı asilin temyiz isteminin kabulü ile kararın anılan taraf yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY
Dava, davalı adına tescilli markanın kullanmama nedenine dayalı kısmen iptali istemine ilişkin olup davanın hukuki nedeni, bir başka söyleyişle, yasal dayanağı mülga 566 sayılı KHK’nın 14. maddesidir.
Söz konusu KHK hükmü, Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarih ve 148-189 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve kararın RG’de yayımlanması üzerine Anayasamızın 153. maddesi çerçevesinde davanın hukuki nedeni ortadan kalkmıştır. Bu durumda, yasal dayanağı bulunmayan davanın esastan reddine hükmedilmesi gerekir. Nitekim, ilk derece mahkemesince de durum bu biçimde kabul edilerek dava reddedilmiş ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına hükmedilmiştir.
Daire çoğunluğunun görüşünün aksine, davanın açıldığı tarihte söz konusu KHK hükmünün mevcut olması davanın esası yönünden hüküm kurulmasına, daha doğru bir ifadeyle davanın yasal dayanağının bulunmaması nedeniyle reddine engel nitelikte olmadığını düşünüyorum. Yani bu gibi hallerde, davanın esasına yönelik bir karar verilmesi gerekir. Çünkü, Anayasa Mahkemesi kararının, dava nedeni ile dava konusu üzerinde bir etkisi yok ise de, söz konusu karar, davanın dayandığı hukuki sebebi ortadan kaldırmış olup bu nedenle davanın esastan reddi gerektiği kanısındayım. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları, bu nedenle, iptal edilen kanun yahut KHK hükmüne dayalı olarak açılan derdest (devam eden) davalara da kesin olarak etkilidir.
Yukarda da belirtildiği üzere, yasal dayanağı bulunmayan yahut açıklandığı biçimiyle hukuki nedeni bulunmayan bir davanın konusuz kaldığından, hatta ve hatta davanın esastan sonuçlanmadığından söz edilemez. Dava esastan görülmüş olup bu esas üzerinden sonuçlandırılmalı, kısaca ve tekraren söylemek gerekirse dava reddedilmelidir. Bu durumda, yargılama giderleri bakımından HMK’nın 331/1. maddesinin uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Aksinin düşünülmesi ve davanın açıldığı tarihte haklı nedenlere dayalı olup olmadığının değerlendirilmesi, haklılığın iptal edilen KHK hükmüne dayalı olarak değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle çelişkili bir yaklaşımı beraberinde getiriyor olmakla benimsenemez. Şu halde, aksine bir kanun hükmü bulunmadığı gözetildiğinde, HMK’nın 326/1. maddesi hükmü uyarınca, asıl davada yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen davacıya yükletilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle, Dairemizin bozma kararına yansıyan aksi yöndeki gerekçeye katılamıyorum.