1. Hukuk Dairesi 2019/4254 E. , 2019/6241 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın davalı ... bakımından kabulüne, davalı ... yönünden ise, pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar davalı ... Polap tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil; olmadığı takdirde, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, miras bırakan babası Hasan’ın kayden paydaşı bulunduğu 478 parsel sayılı taşınmazdaki 3/12 payını davalı ...’a satış sureti ile temlik ettiğini, Sonay’ın da çekişmeli payı diğer davalı ...’e satış yoluyla devrettiğini, yapılan işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile;olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., diğer davalı ..."in haciz tehdidi altında bulunması nedeniyle ilk temlikin kendisine yapıldığını bildirmiş, davalı ... ise; dava konusu taşınmazın miras bırakan Hasan"a bakması karşılığında devredildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ... bakımından temliki işlemin muvazaalı olduğu gerekçesiyle dava kabul edilmiş, davalı ... yönünden ise; davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan Hasan"ın 24.07.2014 tarihinde ölümüyle geriye mirasçıları olarak davacı oğlu Galip, davalı kızı Sermin, dava dışı oğlu İsmail ile kendisinden önce ölen kızı Suzan"dan olma torunları Halis, Halit ve İlyas"ın kaldığı, mirasbırakanın kayden paydaşı bulunduğu 478 parsel sayılı taşınmazdaki 3/12 payını davalı ..."a 20.04.2011 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, Sonay"ın da çekişme konusu payı diğer davalı ..."e 06.12.2012 tarihinde satış yoluyla devrettiği görülmektedir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; hem ilk el konumundaki davalı ..."ın hem de diğer davalı ..."in beyanları ile de sabit olduğu üzere temlikin gerçek satış olmadığı kuşkusuzdur.
Ancak; dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarından davalının gerek 2010 senesinde ölen ve aynı zamanda murisin eşi olan annesi Emine"ye gerekse felç geçiren miras bırakan babası Hasan"a baktığı açıkça anlaşılmaktadır.
Ayrıca, miras bırakanın ölümünden sonra geride dava konusu taşınmazdaki 3/12 payı ile müstakil maliki olduğu ve paydaşı bulunduğu çok fazla sayıda taşınmazı daha kalmıştır. Bu itibarla, muris mal kaçırma kastıyla hareket etseydi sadece çekişmeli taşınmazdaki 3/12 payını değil, dava konusu taşınmazdaki payının tamamını devredebileceği gibi terekesinde yer alan diğer taşınmazlarını da davalıya temlik edebileceği tartışmasızdır.
Öte yandan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin (bir başka ifade ile malın bedelinin) ise; mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 29.04.2009 günlü 2009/1-130 sayılı kararı). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Bu durumda, temlikin gerçekten bakılmak amacıyla yapıldığı ve murisin mal kaçırma iradesinin olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirmeyle, kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalı ... Polap"ın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.