11. Ceza Dairesi 2019/7194 E. , 2019/8032 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Asıl Karar: Mahkumiyet
Ek Karar: Temyiz talebinin reddine
Sanığın hükmün açıklandığı 17.04.2015 tarihinde başka suçtan dolayı hükümlü olarak cezaevinde bulunması nedeniyle; mahkemece hüküm fıkrasına; “5271 sayılı CMK"nin 263/1. maddesi gereğince cezaevinde bulunan hükümlünün, bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabileceğinin de yazılması gerektiği hâlde” bu hususun hüküm fıkrasına yazılmamış olması nedeniyle; gerekçeli kararın tebliği ile temyiz süresinin başlamayacağı, sanığın öğrenme üzerine yaptığı temyizin süresinde olduğu anlaşıldığından, mahkemenin temyiz talebinin reddine dair 17.04.2015 tarihli ek kararı kaldırılarak inceleme yapılmıştır.
Gerekçeli karar başlığında “02.08.2013” şeklinde yanlış gösterilen suç tarihinin, Mahkeme tarafından “24.12.2007” olarak düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Sanık hakkında tekerrüre esas alınan Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/315 esas ve 2011/412 karar sayılı ilamının, suç tarihinden sonra kesinleşmesi nedeniyle tekerrüre esas alınamayacağı; sanığın adli sicil kaydında yer alan diğer hükümlülüklerinden, Bingöl 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2000/55 esas ve 2004/151 sayılı ilamı ile hükmedilen 2 yıl 8 ay hapis cezasına ilişkin mahkûmiyetin tekerüre esas alınması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Kabule göre;
a) Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 tarih ve 2013/8-151/304 sayılı ilamında açıklandığı üzere, birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması hâlinde bunlardan en ağırının esas alınması gerektiği; tekerrür oluşturduğu kabul edilen ilamda birden çok mahkûmiyet hükmünün bulunduğu gözetilmeden, hangi mahkûmiyet hükmünün tekerrüre esas alındığının gösterilmemesi,
b) Yargılama gideri olarak hesaplanan miktarın, CMK"nin 324/4. maddesine 6352 sayılı Kanun’un 100. maddesiyle eklenen değişiklik doğrultusunda terkin edilecek miktarın altında kalması nedeniyle hazine yerine sanığa yükletilmesi,
c) 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140-2015/85 sayılı kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA; ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından TCK"nin 53 ve 58. maddelerinin uygulanması ile yargılama giderine ilişkin bölümler çıkartılarak, yerlerine sırasıyla, “Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli iptal kararı ile oluşan duruma göre sanık hakkında TCK"nin 53. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının 1. cümlesinin uygulanmasına”, “Bingöl 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2000/55 esas ve 2004/151 sayılı ilamı ile hükmedilen 2 yıl 8 ay hapis cezasına ilişkin mahkûmiyetin tekerrüre esas olduğu anlaşılmakla, TCK"nin 58/6-7. maddeleri uyarınca sanığa verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” ve “7,75- TL yargılama giderinin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun"un 106. maddesinde belirtilen terkin edilmesi gereken tutardan -20,00 TL"den- daha az olması nedeniyle 5271 sayılı CMK"nin 324/4. maddesi gereğince hazineye yükletilmesine” ibarelerinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından, 1412 sayılı CMUK"nin 326/son ve 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddeleri gereğince koşullu salıverilmeye eklenecek sürenin, hatalı uygulama sonucu hükümde gösterilen ilam nedeniyle koşullu salıverilmeye eklenecek süreden fazla olmayacağı hususunun infaz aşamasında gözetilmesine, 14.11.2019 tarihinde sanığın savunma hakkının kısıtlanmadığına dair ön sorun yönünden Üye ..."ın karşı oyu ile oy çokluğu ile diğer yönlerden ise oy birliğiyle karar verildi.
KARŞI OY
Dairemizin 14/11/2019 tarih, 2019/7194 Esas, 2019/8032 Karar sayılı çoğunluğun düzeltilerek onama gerekçesine aşağıda belirttiğim gerekçe ile katılmıyorum.
Yerel mahkemece sanığın yokluğunda hüküm verildiği oturumda bir başka suçtan yargı çevresi dışında hükümlü olduğu anlaşılmaktadır.
Yargı çevresi dışında bir başka suçtan hükümlü sanığın karar duruşmasına getirilmemesi ya da CMK’nin 196/4. maddesi kapsamında SEGBİS yöntemi ile son savunma ve son söz hakkının hatırlatılmaması savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurmuştur.
CMK’nin 196/5. maddesine göre “..Yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki.. nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşulu ile hazır bulundurulmasına gerek görmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.” Dolayısıyla hükmün verildiği oturumda sanığın mutlaka hazır edilmesi ve son savunmasının sorulması ve son sözünün verilmesi zorunludur.
Getirmenin fiilen mümkün olmadığı durumlarda da CMK’nin 196/4. maddesi kapsamında SEGBİS yöntemi ile son savunmasının sorulması ve son sözünün verilmesi mümkündür.
Yerel mahkemece yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışında bir başka suçtan hükümlü bulunan sanıkla ilgili olarak CMK’nin 196/4 ve 5. fıkralarına aykırı davranılmak suretiyle son savunması sorulmamış dolayısıyla son sözü de verilmeyerek savunma hakkı kısıtlanmıştır.
Bu sebeblerle yerel mahkeme kararının öncelikle CMK’nin 196/4 ve 5. maddesi kapsamında savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesi ile bozulması gerektiği düşüncesindeyim. 14/11/2019