MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Açığa imzanın kötüye kullanılması
HÜKÜM : Beraat

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın 1992-1993 yıllarında samimi arkadaşı olan katılana 500 DM(alman markı) borç verdiği, karşılığında katılandan miktar ve vade kısmı doldurulmamış imzalı boş bir senet aldığı, borcun döviz cinsinden olması sebebiyle miktar kısmının yazılmadığı, verilen bu senetteki eksikliklerin senedin ödenmemesi halinde aralarındaki anlaşmaya uygun olarak doldurulacağının kararlaştırıldığı, katılanın bu borcu tahminen 1996-1997 yıllarında o dönemki döviz kurundan ödediği, borcu ödemesine rağmen aradaki samimi arkadaşlık dolayısıyla vermiş olduğu senedi geri almadığı, 1999 yılında yaşanan kız kaçırma olayı nedeniyle arkadaşlıklarının bozulduğu, bu tarihten sonra birbirleri ile görüşmedikleri, 2008 yılının aralık ayında sanığın katılandan aldığı senedi aralarındaki anlaşmaya aykırı şekilde doldurtarak, katılan aleyhine icratakibi başlattığı ve senet üzerinde yazılı miktarı katılandan tahsil ettiği, bu şekilde sanığın açığa imzayı kötüye kullanma suçunu işlediği iddia edilen olayda; sanığın atılı suçu işlemediğine dair savunmaları, katılanın sanık ile aralarındaki hukuki ilişki ve ödemeye dair yazılı bir delil dosyaya ibraz edememesi, alınan ekspertiz raporu, tanıkların anlatımları, icra dosyası ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 24/01/1989 gün, 1998/1-1998/2 sayılı içtihadı ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 05/02/2013 tarih 2012/11-1086 Esas 2013/40 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere suça konu açığa imzalı senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu veya bedelsiz kaldığı iddiasının yazılı delil ile kanıtlanması gerektiğinden, tanık beyanının yeterli olmadığı, ayrıca suça konu senetle ilgili karşılıksız olduğu şeklinde bir şerh veya bilgiye ulaşılamadığı, katılanın senedin aksini ispat edecek yazılı bir delilinin olmadığı, sanığın savunmasının aksine mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak kesin delil elde edilemediği anlaşılmakla; sanık hakkında verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, beraat hükmünün kanuna aykırı olduğuna ve eylemin suç teşkil ettiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 10/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.