1. Hukuk Dairesi 2019/4321 E. , 2019/6278 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları ...’un 1073 ada 186 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümünü davalı kızına satış göstermek sureti ile temlik ettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, gerçek bir satış olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlik işleminin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1336 doğumlu mirasbırakan ...’un 07.01.1991 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı oğlu ..., davalı kızı ... ile dava dışı çocukları...,...ve...’in kaldıkları, ...5.Noterliğinin 25.07.1979 tarih ve 14536 ile ... yevmiye numaralı Satış Vaadi Mukavelelerinin mirasbırakan ...’a vekaleten dava dışı oğlu... ile dava dışı ... ve ... Ltd.Şti arasında imzalandığı ve çekişme konusu 1073 ada 186 parsel sayılı taşınmazdaki 6-7-8 ve 9 nolu bağımsız bölümlerin 1/3 er payının şirkete satışının taahhüt edildiği, daha sonra dava dışı ... ve ... Ltd.şti tarafından muris ...’a karşı ...3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1980/36 E-1983/343 K sayılı dosyası ile açılan ferağa icbar davası neticesinde bahsi geçen 8 ve 9 numaralı dairelerin (muris) adına kayıtlı 1/3 er paylarının iptali ile şirket adına tesciline karar verildiği, böylece söz konusu 1/3 er payların hükmen dava dışı şirket adına tescil edildiği, 26.12.1986 tarihli resmi satış işlemi ile dava dışı şirketin, adına kayıtlı 1/3 payı murisin dava dışı oğlu...’e devrettiği,... tarafından ise söz konusu payın 03.08.1987 tarihinde davalıya satıldığı, dava konusu 9 nolu bağımsız bölümdeki diğer 1/3 er payların ise dava dışı ... ve ... adlarına kayıtlı iken 12.01.1987 tarihli işlem ile davalıya satıldığı, böylece davalının 9 nolu bağımsız bölümün tamamına malik olduğu, 14.01.2019 tarihinde tekrar tesis edilen kat irtifakı neticesinde dava konusu taşınmazın 1073 ada 220 parseldeki 20 nolu bağımsız bölüm haline geldiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK"nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince, yukarıda açıklandığı üzere olayların geliş tarzı itibariyle dava konusu taşınmazın davalı adına temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu söyleme imkanı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davacının iddialarını HMK’nin 190. ve TMK’nin 6. maddeleri gereği kanıtlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.