10. Hukuk Dairesi 2014/1406 E. , 2014/26936 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Tavas Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi :10.07.2013
No :2010/342-2013/323
Dava, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahibine bağlanan gelirin 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddelerince rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dava, 01.8.1997 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahibine bağlanan gelirin, kazaya sebep olan aracın sürücüsü ve işvereninden rücuan tahsili istemine ilişkin olup; mahkemece, 10. maddenin gerçekleştiğinin de kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de;
Somut olayda; iki kusur raporu alındığı, Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesince düzenelenen ilk raporda davalı sürücü B.. K.."nün %35, kazalı sigortalının %65 kusurlu bulunduğu, tek bir makine mühendisi tarafından düzenlenen ikinci kusur raporunda ise, davalı sürücü B.. K.."nün %40, kazalı sigortalının %35, davalı işveren Y.. K.."nün %25 kusurlu bulunduğu, Mahkemece bu çelişki giderilmeden ikinci kusur raporu hükme esas alınarak karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, tarafların kusur oran ve aidiyetlerinin saptanması bakımından, davaya konu trafik iş kazasının meydana gelmesinde; oluşa ve kanuna uygun olarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile trafik konusunda uzman bilirkişilerden kusur raporu aldırılarak bu çelişkinin giderilmemiş olması isabetli değildir.
2- Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak, bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir.
Rücuan tazminat davalarının yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 26. maddesinin 1. fıkrasında işverenin kusuruna dayalı sorumluluğu düzenlenmiş, 2. fıkrasında üçüncü kişilerin sorumluluğu açıklanarak kendilerine Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edileceği belirtilmiştir. Diğer taraftan, 818 sayılı Borçlar
Kanununun 60. maddesinde, zarar ve ziyan veya manevi zarar olarak nakdi bir tutar ödenmesine ilişkin davanın, zarar gören tarafın zararı ve zararı gerçekleştireni öğrendiği tarihten başlayarak 1 yıl ve herhalde zararı doğuran eylemden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı, 125. maddesinde, bu Kanunda başka suretle hüküm bulunmadığı takdirde her davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu bildirilmiştir. Kurumca açılan rücu davaları yönünden 506 sayılı Kanunda zamanaşımına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Sigortalı ile işveren arasındaki hukuksal ilişki hizmet akdine dayanmakta olup işveren, anılan sözleşmeye aykırı davranmak suretiyle sigortalıyı zarara uğrattığından ve bu konuda 818 sayılı Kanunda ayrık bir hüküm yer almadığından söz konusu davalarda işveren ve işveren vekili bakımından 125. maddede öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi geçerlidir. Üçüncü kişiler ile sigortalı arasında akdi ilişki bulunmayıp 26. maddenin 2. fıkrasında Borçlar Kanununa yollamada bulunulduğundan üçüncü kişiler açısından ise 60. maddedeki haksız eyleme ilişkin 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri uygulanmaktadır. Zamanaşımının başlangıcı, zararın ve zarar verenin Kurumun yetkili organınca öğrenildiği tarih olup zararı öğrenme olgusu, gelirler yönünden Kurumun yetkili organının onay günü, giderler için sarf ve ödeme tarihleri itibarıyla gerçekleşmekte, zararı gerçekleştirenin öğrenilmesi olgusunun ise her somut olayın özelliğine göre saptanması gerekmektedir.
Dava konusu somut olayda, davalı sürücü B.. K.. vekilinin, davada isteme konu edilen miktara karşı süresinde zamanaşımı definde bulunması ve olay tarihinden itibaren anılan davalı yönünden 10 yıllık zamanaşımının gerçekleşmiş olduğu gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucunda işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalılara iadesine, 16.12.2014 günü oybirliği ile karar verildi.