1. Hukuk Dairesi 2018/5266 E. , 2021/3429 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, duruşma günü olarak saptanan 11.02.2021 Perşembe günü saat 10:20"de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, dava konusu 108 ada 60, 146 ada 116, 138 ada 49, 108 ada 16, 117 ada 1 ve 22 parsel sayılı taşınmazlar hakkında dava dışı ...(davalı ...’ın babası) tarafından açılan kadastro tespitine itiraz davası sonucunda Kandıra Kadastro Mahkemesinin 2005/426 Esas 2009/115 Karar sayılı dosyası ile verilen ilk kararın Yargıtay tarafından bozulduğunu, bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde aynı mahkemenin 2010/71 Esas 2010/172 Karar sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazların mirasbırakan babası ...adına tesciline karar verildiğini ve kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, ancak mahkeme kalemince yapılan hata sonucunda bozuk karar olan Kandıra Kadastro Mahkemesinin 2005/426 Esas 2009/115 Karar sayılı ilamına kesinleşme şerhi düşülerek tapu müdürlüğüne gönderildiğini ve taşınmazların yolsuz şekilde dava dışı ... adına tescil edildiğini ve sonrasında dava konusu 146 ada 116 ve 138 ada 49 parsel sayılı taşınmazların davalı ...’e, 117 ada 1 ve 22 parsel sayılı taşınmazların davalı ...’e, 108 ada 60 parsel sayılı taşınmazın davalı ...’a, 108 ada 16 parsel sayılı taşınmazın da davalı ...’ye satış suretiyle temlik edildiğini, kesinleşen mahkeme ilamı gereğince taşınmazların gerçek sahibinin kendisinin olduğunu, davalıların iyiniyetli olmadığını ileri sürerek davalılar adına yolsuz tescil suretiyle oluşan tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiş, yargılama sırasında 117 ada 1, 138 ada 49 ve 146 ada 116 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davasından feragat etmiştir.
Davalı ..., dava konusu 117 ada 22 parsel yönünden açılan davayı kabul ettiğini bildirmiş, davalılar ... ve ..., iyiniyetli olduklarını, taşınmazları bedeli karşılığında satın aldıklarını belirterek davanın reddini savnmuşlar; diğer davalı ... ise davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…dava konusu taşınmazların keşfen saptanacak değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu gereklilik yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulması yerinde değildir…” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, dava konusu 146 ada 116, 138 ada 49 ve 117 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, dava konusu 117 ada 22 parsel yönünden kabul nedeniyle davanın kabulüne, 108 ada 16 ve 60 parseller yönünden ise kayıt malikleri olan davalılar ... ve ...’ın ise iyiniyetli oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 117 ada 22, 108 ada 16 ve 60 parsel sayılı taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında ½’şer payla dava dışı ...,(davalı ...’in babası) ve davacının babası ...adına tespit edildiği, anılan taşınmazlar hakkında dava dışı ... tarafından eldeki davanın davacısı ..., ve dava dışı kişiler aleyhine açılan kadastro tespitine itiraz davası sonucunda Kandıra Kadastro Mahkemesinin 2005/426 Esas 2009/115 Karar sayılı ilamı ile kadastro tespitinin iptali ile taşınmazların tamamının dava dışı ... adına tesciline karar verildiği, kararın eldeki davanın davacısı Ruhi tarafından temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından, anılan taşınmazlar yönünden tespit gibi tescil kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu ve bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde aynı mahkemenin 2010/71 Esas 2010/172 Karar sayılı ilamı ile taşınmazların tespit gibi tesciline karar verildiği ve anılan kararın Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği, ancak hükmün infazı aşamasında bozuk karar olan Kandıra Kadastro Mahkemesinin 2005/426 Esas 2009/115 Karar sayılı ilamına kesinleşme şerhi düşülmesi nedeniyle dava konusu 22, 16 ve 60 parsel sayılı taşınmazların tamamının 09.08.2011 tarihinde dava dışı ... adına hükmen tescil edildiği; sonrasında dava konusu 117 ada 22 parselin dava dışı Sabri tarafından ara malik kullanılmak suretiyle 10.10.2011 tarihinde davalı oğlu ...’e satış yoluyla devredildiği; yine 108 ada 16 parselin dava dışı Sabri tarafından 28.09.2011 tarihinde dava dışı ...’a, adı geçenin de 03.10.2011 tarihinde davalı ...’ya satış suretiyle devrettiği; 108 ada 60 parselin de Sabri tarafından 28.09.2011 tarihinde dava dışı ...’a, adı geçenin 18.11.2011 tarihinde dava dışı ...a, ...’nin de 21.11.2011 tarihinde davalı ...’ya satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konusu taşınmazların dava dışı ... (davalı ...’in babası) adına tescilinin dayanağı olan Kandıra Kadastro Mahkemesinin 2005/426 Esas 2009/115 Karar sayılı kararı Yargıtay tarafından bozularak ortadan kalktığına göre, sicilin illetten yoksun hale geldiği, başka bir ifadeyle ilk el konumundaki dava dışı ... adına oluşan sicil kaydının Türk Medeni Kanunu’nun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, dava konusu 117 ada 22 parsel sayılı taşınmaz yönünden ikinci el konumundaki kayıt maliki davalı ...’in davayı kabul ettiğini bildirmesi üzerine, anılan taşınmaz yönünden kabul nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesinde de isabetsizlik yoktur.
O halde çözümlenecek uyuşmazlık, dava konusu 16 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki ...’nin ve 60 parsel sayılı taşınmazın maliki ...’ın iyi niyetli olup olmadıkları, edinimlerinin TMK’nın 1023. maddesi gereğince korunup korunmayacağıdır.
Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinde aynen “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiş, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024. maddede başka bir ifade ile tekrarlanarak, iyiniyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımını hükümsüz saymıştır.
Öte yandan, vakıa ve karinelerden olayda halin icapları vechiyle kendisinden beklenen özeni sarfetmemiş olması itibariyle kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirmiş olan kimsenin Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinden yararlanamayacağı kuşkusuzdur.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, eldeki davada son kayıt malikleri davalılar ... ve ...’nin kötüniyetli oldukları ispat edilemediğinden, 4721 sayılı TMK’nin 1023. maddesi gereğince kazanımlarının korunacağı gözetilerek, dava konusu 108 ada 16 ve 60 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden Reddine.
Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, HMK 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır.
Somut olayda; mahkemece kabul nedeniyle kabul kararı verilen dava konusu 117 ada 22 parsel sayılı taşınmaz yönünden “tapu kaydının iptali ve tescil” hükmü kurulması gerekirken, yalnızca “davanın kabulüne” denilmek suretiyle infaz kabiliyeti bulunmayan şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Hâl böyle olunca, dava konusu 117 ada 22 parsel sayılı taşınmaz yönünden, davanın kabulüne bağlı olarak HMK"nın 297. maddesine aykırı olmayacak biçimde infazı kabil karar verilmesi için hüküm bozulmalıdır.
Davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.