1. Hukuk Dairesi 2019/3883 E. , 2019/6306 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalılardan ... ... ve ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, asıl davada; mirasbırakan babası ...’ün maliki olduğu 303, 382 ve 383 parsel sayılı taşınmazlarını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı oğlu Mustafa’ya satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, birleştirilen davada ise; mirasbırakanı Feramez’in maliki olduğu 59, 60, 64, 66 ve 67 sayılı parsellerdeki 45/1536’şar, 63 sayılı parseldeki 141/1536, 69 ve 72 sayılı parsellerdeki 9/256’şar, 76, 83 ve 84 sayılı parsellerdeki 96/1536’şar, 70 ve 71 sayılı parsellerdeki 410/1536’şar, 326 sayılı parseldeki 10/1152 ile 301 ve 303 sayılı parsellerdeki 1/16’şar paylarını 07.03.2005 tarihinde davalı oğlu Mustafa’ya, Mustafa’nın 15.01.2010 tarihinde diğer davalı ...’a, İlhan’ın da 25.02.2011 tarihinde davalı ...’e satış suretiyle devrettiğini, Hüseyin’in 59 sayılı parseldeki 1/89 payını davalı ...’e ve 1/267 payını da davalı ... Selim’e satış yoluyla temlik ettiğini, yapılan tüm devirlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, anılan taşınmazlarda devre konu payların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davacı vekili, 14.05.2012 tarihli dilekçesi ile; davalı ...’nın 326 sayılı parselin ifrazından oluşan 346 sayılı parseldeki payını 17.03.2008 tarihinde ...’e muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek, ...’in davaya dahil edilmesini istemiştir.
Davalı ..., asıl davaya yönelik; 303 sayılı parseli bedelini mirasbırakana ödeyerek devir aldığını, muvazaa bulunmadığını, diğer dava konusu 382 ve 383 sayılı parselleri ise üçüncü kişilerden aldığını, mirasbırakan ile bir ilgisinin bulunmadığını bildirmiştir.
Davalılar Hüseyin ve İlhan, dava konusu taşınmazları tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetli olarak satın aldıklarını, kazanımlarının korunması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı ... Selim, usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, yargılama aşamasında iyiniyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğunu beyan ederek hakkındaki davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ..., usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermediği gibi duruşmaları da takip etmemiştir.
Dahili davalı ..., herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
Mahkemece, asıl davada; mirasbırakan ile ilgisi bulunmayan 382 ve 383 sayılı parseller hakkındaki davanın reddine, 303 sayılı parsel yönünden ise iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, birleştirilen davada; 67, 69, 72 ve 76 sayılı parsellerin dava dışı kişiler adına kayıtlı olması nedeniyle anılan parseller yönünden davanın reddine, diğer dava konusu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, mirasbırakan tarafından davalı ...’ya yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davalılar İlhan, Hüseyin, ... ve ... ’in de iyiniyetli sayılamayacağı, kaldı ki dava konusu 59 sayılı parselde pay temlik alan ... ve ... ’in temyize gelmediği ( ek kararı temyiz etmedikleri ) gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalılar ..., ... ve ... vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Bilindiği ve 6100 sayılı HMK 297/2. maddesinde; düzenlendiği üzere (1086 sayılı HUMK’nun 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Eldeki davada, çok sayıda taşınmazın dava konusu edildiği, bir kısım taşınmazlarda ifraz yapıldığı ve pay temlikleri ile davalıların pay oranlarının değiştiği gözetildiğinde sağlıklı ve infaza elverişli bir hüküm kurulabilmesi için mirasbırakan tarafından temlik edilen ve dava konusu edilen taşınmazların hangi oranda davalılar adına halihazırda kayıtlı olduğu saptanarak davacının miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekmektedir.
Ne var ki, kabul kapsamına alınan paylar yönünden tereddüt hasıl olmuştur. Dava konusu taşınmazların son tapu kayıtları getirtilerek mirasbırakan Feramez’den muvazaalı temlik nedeniyle davalılara intikal eden payların tespiti, gerekirse bilirkişi kurulundan bu hususta rapor alınması, mülkiyet hakkının ihlal edilmemesi için dava konusu taşınmazlarda davacı ...’nin miras payının davalılara hangi oranda yansıdığının aydınlatılması sonucunda bir karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan, davalıların payının bulunmadığı 353 parsel sayılı taşınmazın iptal ve tescile konu edilmesi yerinde olmadığı gibi hükmün 13. bendinde 346 sayılı parsele ilişkin kurulan hükümde ... ’a intikal eden pay yönünden iptal ve tescile karar verilmiş ise de; eldeki davada Mustafa Koç isimli bir davalının bulunmadığının gözetilmemesi de hatalıdır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklandığı üzere murisin yaptığı temlik nedeniyle dava konusu taşınmazlarda ( ya da gittilerinde ) davalıların iptale konu edilecek paylarının tereddüte mahal vermeksizin saptanması, sağlıklı bir tespit için gerekirse bilirkişi kurulundan rapor alınması, belirtilen hataların düzeltilmesi ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm kurulması gerekirken HMK’nin 297/2. maddesine aykırı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalılar ..., ... ve ... vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.