1. Hukuk Dairesi 2016/13411 E. , 2019/6324 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.12.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen dahili davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, birleştirilen 2010/82 Esas sayılı dosya tescil ve birleştirilen 2010/593 Esas sayılı dosya bedel isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacı, mirasbırakanı ..."nin 2084 parsel sayılı taşınmazdaki payı ile 643 ada 19 sayılı parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ..."ya, 1947 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını ise davalı kızı ..."a satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu, 2084 sayılı parselin imar uygulaması ile 2403 ada 1 parsele gittiğini ileri sürerek tapu iptali isteğinde bulunmuş, bilahare 2403 ada 1 parsel sayılı taşınmazın yargılama sırasında el değiştirmesi üzerine, HUMK"nun 186. maddesi gereğince 1 parsel sayılı taşınmazı temellük eden ... Salih"in davaya dahil edilmesini istemiş, 4.12.2006 tarihli dilekçesiyle ise 2403 ada 1 parselin miras payına isabet eden değerinin yasal faizi ile ödenmesini ve diğer taşınmazlar yönünden tapu iptali ile mirasbırakan adına tescile karar verilmesini istemiş, aşamada dahili davalı ... yönünden davadan feragat ettiğini bildirmiştir.
Birleştirilen ... 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/82 Esas sayılı dosyasında davacı, asıl davadaki iddialarını tekrarla 2403 ada 1 ve 1947 parsel sayılı taşınmazların tamamının mirasbırakan ... adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada sunduğu ıslah dilekçesi ile 2403 ada 1 parselde miras payına isabet eden 1.501.000-TL bedelin 5.7.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davaladan tahsiline karar verilmesini istemiştr.
Birleştirilen ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/593 Esas sayılı dosyasında davacı mirasbırakanın paydaşı olduğu eski 2084 parselin davalı ... ...’ya muvazaalı olarak temlikinden sonra taşınmazın imar ve ifraz uygulaması sonucu asıl davaya konu 2403 ada 1 parsel haricinde toplam 21 parça taşınmaza gittiğini, bu taşınmazların davalı tarafından 3. kişilere satış suretiyle devredildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, aşamada sunduğu ıslah dilekçesi ile ¼ miras payına isabet eden 959.227,50-TLnin davalıdan tahsilini, 10.000-TLlik kısmına dava tarihi olan 24.12.2010, kalan kısmına 5.7.2011 tarihinden itibaren faiz uygulanmasını talep etmiştir.
Asıl ve birleştirilen davalarda davalılar, çekişmeli taşınmazları bedelini ödemek suretiyle satın aldıklarını, muvazaa iddialarının doğru olmadığını, mirasbırakanın davalı ... ...’nın yanında yaşadığını, bütün bakımının ... tarafından karşılandığını, mirasbırakanın bakıma muhtaç olduğu için taşınmazlarını sattığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, dahili davalı ... davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile asıl davanın reddine dair verilen karar Dairece ‘’...davacı eldeki davayı tapu iptali isteğiyle açmış, yargılama sürerken verdiği ıslah dilekçesi ile tapu iptali yanında miras bırakan adına tescil isteğinde de bulunmuştur. Oysa, tescil isteğinin ancak ayrı bir dilekçeyle ve harcı yatırılmak suretiyle dava olarak ileri sürülebileceği kuşkusuzdur. O halde, tescil talebi yönünden usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı gibi, HUMK.nun 88-89. maddelerine göre kamilen yapılmış bir ıslahtan söz etme olanağı da yoktur. Hal böyle olunca, davacıya tescil davası açması konusunda olanak tanınması, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.‘’ gerekçesi ile bozulmuş, asıl davada bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ve yukarıda anılan diğer dosyalar eldeki dosya ile birleştirildikten sonra dahili davalı yönünden asıl ve birleşen davanın feragat nedeniyle reddine, 1947 parsel bakımından açılan tapu iptal ve tescil ile 2403 ada 1 ve birleşen davaya konu toplam 21 parça taşınmaz yönünden bedel isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nin 20.04.2002 tarihinde öldüğü, geride davacı kızı Kamuran, davalı çocukları ... ve ... ile dava dışı kızı ...’ın mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın eski 2084 parseldeki 15928/27900 payını 06.08.1986 tarihinde dabalı ...’e, eski 1947(yeni 3440 ada 1 parsel) parselin tamamını 17.05.1990 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği, 2084 parselin 02.01.1989 tarihinde yapılan imar ve ifraz uygulaması ile bir kısmının 2403 ada 1 parsele gittiği, davalı ...’in 23.05.2003 tarihinde bu taşınmazdaki payını dahili davalı ...’e devrettiği, dosyada mübraz bilirkişi raporlarında birleşen davaya konu 21 parça taşınmazın 2084 parselin gittisi olduğu ve davalı ... tarafından değişik tarihlerde dava dışı 3. kişilere devredildiğinin açıklandığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 297/2. maddesinde “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır. Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.
Kaldı ki; Yargıtay, kanuna açıkça aykırılık hallerinde ve kamu düzenine ilişkin durumlarda tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olmadan temyiz incelemesi yaparak kararı bozabilir (HUMK 439 m.).
Somut olaya gelince, asıl dava 2403 ada 1, 1947 ve 643 ada 19 parseller yönünden tapu iptali istekli açılmış, birleşen 2010/82 esas sayılı dosyada 2403 ada 1 ve 1947 parseller bakımından mirasbırakan adına tescil isteminde bulunulmuş, aşamada 2403 ada 1 parsel için talep daraltılarak miras payına isabet eden bedele hasredilmiş olup mahkemece 1947 parselin davalı ... adına kayıtlı tapusunun iptali ile mirasbırakan ... adına tescili ile 2403 ada 1 parselde davacının ıslah dilekçesi ile artırdığı bedel isteminin kabulüne karar verilmiş ancak asıl davaya konu eski 643 ada 19 parsel (yeni 2963 ada 19 parsel) yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamıştır.
Öte yandan, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK). 701. ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK"nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK"nin 702/2.maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, asıl ve birleşen 2010/82 esas sayılı dosyada 1947 parsel bakımından talep mirasbırakan ... adına tescil olup mirasbırakan ...’nin terekesi elbirliği (iştirak) halinde mülkiyete tabi olduğundan davaya katılmayan mirasçı Cahida’nın olurunun alınması ya da miras şirketine TMK"nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gereceği açıktır.
Hâl böyle olunca; 2963 ada 1 parsel bakımından HMK’nın 297/2 maddesi uyarınca olumlu ya da olmusuz bir karar verilmesi, 1947 parsel yönünden ise yukarıda açıklandığı şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, şahsiyetin ölümle son bulacağına ilişkin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 28. maddesi hükmü uyarınca, 1947 parsel bakımından mirasbırakanın tüm mirasçıları adına miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken, ölü kişi(mirasbırakan) adına tescile karar verilmesi doğru olmadığı gibi; 1947 parselin kütük sayfası kapatılarak 3440 ada 1 parsel numarasını aldığı gözetilmeden kapatılan parsel numarası üzerinden infazda tereddüt oluşturacak şekilde tapu iptal ve tescile hükmedilmesi de doğru değildir.
Davalıların değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı ve davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalılar vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşı temyiz edenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.